27 Ağustos 2017 Pazar
Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler
Spoiler:
Hasan Ali Toptaş uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı. Filmi de çekilen bu eseri Yunus Nadi roman ödülü alan ve en bilindik romanı. Tarz olarak zaman, mekan ve karakterlerin birbirinin içine girdiği, bulanık bir yöntem izlemesiyle postmodernizmin (büyülü gerçekçilik?) etkisi altında. Kentteki bir berber dükkanı ile kırsalda kendi içine kapanık, neredeyse unutulmuş bir yerleşim yeri arasında karakterlerin geçişmesi göze çarpıyor. Bu iki mekanın haricinde bir yerdeki anlatıcı da çoğu zaman bu mekanlardaki karakterlerin bir kısmının, berber öncelikle, bedenini dolduruyor ve bir sarmal içinde gerçeklik yeni baştan oluşturuluyor. Önce köy berberi Nuri'nin kaybolması, sonra daha önceden varlığı bile hissedilmeyen köyün genç kızı Güvercin'in kaçırılması varoluşun, varolmanın sorgulanması için dayanak teşkil ediyor. Kendi varlığından, köyün varlığından şüpheye düşen muhtarın intiharı önemli bir veri haline dönüşüyor bu noktada. Ayrıca betimlemelerde poetik bir dil kullanılması anlatımı zenginleştiriyor. Tetikte bir dil kullanımı aniden gelişen dramatik ve absürt olaylarla da buluşunca okuyucu açısından yorgunluk baş göstermekte. Açıkça söylemek gerekirse postmodern metinlere yabancı olmadığım için metodoloji karşısında hayranlık nidaları gösteremediğimden dolayı kurguya eğildiğimde bana öyle gelen zaaflar gözüme daha bir sert batıyor. Roman atın intikamı(!) ve Ramazan'ın ölümüyle benim için bitmişti. Ayının hamile bıraktığı kız motifi de üzerine tuzu biberi oldu. Neyse ki hepsi hayal imiş. Hasan Ali Toptaş, kalemi güçlü bir yazar ama bu Anadolu absürtlüğü (manilere, türkü sözlerine bakınız) bana keyif vermedi.
6,5
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder