Anlaşılıyor ki ilk dönem saykedelik Pink Floyd pek de bana hitap etmiyor. Bu albüm uzun ve grup
üyelerinin ayrı ayrı besteciliklerine dayanan bölümler üzerinde ilerlemekte. Ayrıca bir de canlı kayıt bir bölüm ihtiva ediyor. Misal, Richard Wright dört kısımdan oluşan Sysyphus'u yönetmekte, ful keyboardlarla ve efektlerle dramatik ve sinematik etkiyi büyütmekte. Fena değil. Roger Waters iki parçayla arzı endam etmekte, ilki kuşların cikciklediği köpeciklerin havladığı arıların bızırdadığı akustik bir folk şarkı, diğeri ise enteresanlığı bir üst seviyeye çıkaran bir parça. Şarkının ismi birkaç çeşit kürklü ufak hayvancağızın mağarada toparlaşıp bir Pikt ile cümbüşü, alemi. Hayvan çığlıkları felan var, Pikt de tatatam diyor. Aklıma Star Wars'taki peluş ayıcıklar geldi. David Gilmour ise uzaya çıkmış üç bölümlü The Narrow Way namındaki şarkıyla karşılıyor dinleyicisini. Tribal perküsyon ve hard rock rifiyle güzelce açılan ikinci bölüm yine kısa sürede saykedelik efektlere boğuluyor. Neyse ki son kısım geleneksel progresif rock kalıbıyla daha dinlenebilir. Nick Mason ise albümün atmosferine ters karanlık ve ürkünç tınılarda proto ambiyans işler peşinde. Albümün geri kalanına fark attığı konusunda genel kanıya sahip olan canlı kayıta geldiğimizde ise ben çoktan dikkatimi kaybetmiş bulunuyorum. Daha oturmuş birlik beraberlik içinde bir soundda ortaklaştığı söylenebilir bu blümdeki şarkılar için.
5,50/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder