5 Temmuz 2009 Pazar
Arif Damar - Kırık Makara
Arif Damar 1940'lardan beri okuyucusu ile Ege denizinin kokusunu, martıların çığlıklarını paylaşıyor. Kullandığı duru ve basit, bir o kadar da şiirsel dil bilmece içeren semboller içinde boğulmuyor. Yaşam anlatılıyor. Politik sol bir kimliğe sahip olmasına rağmen toplumcu gerçekçi ekole ait hissetmiyor şair kendini, toplumculuğunu ve gerçekciliğini reddetmeden. Yine de bu seçki birkaç emekçi türküsü de içeriyor. Gayet destansı tınlayan şiirler.
"..
Arkadaşlık der sık ormanlar getirirdim akla
Yanyana getirirdim ateşi suyu
Denizler hemen nasıl güneşlenir uzun yapraklar
ayçiçekleri
Ayçiçekleri bir yana
Omuzlar dayanırdı omuzlara
Omuzlar omuzlara"
*
"Haziranda kiraz dalı
Çocuklar uzansın diye
Yere doğru
Eğilir"
*
"Nice yüzmesini öğrenmeden
Uykularını
Bir denize benzetmek
İstemiyorum"
*
"..
Sonsuzluk sonsuzdur kim bilmez
Aydınlıktır
Dilerim mevsimi tektir
Tekdir hep yaz
Ah İlkyaz"
*
Troya
(Bir tek insan
Karartıyor sonsuzu
Aydınlatıyor bazen)
Akhilleus Hektor'u öldürürken
Hektor mu öldü yalnız
Yalnız Hektor mu yerlerde sürüklendi
Binlerce
Binlerce yıl geçmemiş
Gibi bizler de
Bağlanıyoruz sımsıkı ayaklarımızdan
Arkasına demir arabaların
Zincirinden boşanmış
Öylesine çılgın
Acımasız bir Akhilleus yine
Troya'nın çevresinde
Dönerken
Alnımız taştan taşa vuruyor
Odysseus duruyor eski yerinde
Duruyor erken
Çok erkek
Kral Priamos'tan iyi yürekli
Çok kadın
Andromakhe'den bile güzel
Topraklarımız Kutsal
Karga
Aptalın teki bu karga
Bağırır bağırmaz
Art arda üç kez
Sessizlik tuz buz oldu
Erkenden
Kara
Bir de kara ki
Uçuyor denize doğru
Martıların peşinden
Bak şimdi
Aptal bu
Aptalın teki
Kırık Makara
(Akşamdı
Karataşlardabeyazaltalta
İki Sayı
6228
Ben okudum yalnız)
Eski arkadaş gitti
Biz kendi sessizliğimizin
Birbirinden uzak
Salıncaklarına bindik
Sallandık dirsek dirseğe
Durduk
Sonra ayrı merdivenlerden
Eşiklerimize indik
Akşamdı
Akşamın evcil kentini arkamıza aldık
Sendelerken dayandığımız değnek
Bir elimizde
Ötekinde yiten
Tükenen gündüzümüz
Vurdukça kızıltısı batı çevreninin
Yazgımızı yeniden çizmek için
Kıvılcımlar saçtı alnımız
Akşamdı
Yürüdük biz
Bilge
Deniz akşamının gecikmeden
Vardık önüne
Dizlerimizi büktük
Kaldık orda
Terli bileklerimizi kurtardık ilkin
Demirinden bir kelepçenin
Ayırdına bile varmadan
Eski dostun vurudğu
Yorgundu deniz su
"Gece de
Ne gece
Yoğun gece"
Araladık gizemsiz kapısını yorgun suyun
Yıldız ışıkları içinden
Bildik aydınlığımızı seçtik
Ayırdık usulca
-Hiçbir ortak yanımız kalmamış dedi
Anılarınızdan başka
-Hiçbir ortak yanımız
Kalmamış dedim
Ben dünyada ne öğrendim
Bilmez miydim
Orda
Solarlardı sararır da
Yapayalnız bırakılır
Yaşanmazsa yeniden
Yeniden anılar da
Başka nasıl olacaktık
Suskunduk
"Gece de
Ne gece
Yoğun gece"
Yıldızlara bakmıyorduk
Kulak verdiğimiz de yoktu
Sese
Sessizliğe de
okyanus akıntılarında
Biçimlenir gibiydik
Gecesefalarını bekletiyorduk
Beyaz sugülleri
Yolumuza bakıyordu
Kokusunu saçmak için
Uysal denizkulağının
Gökkuşaklı düşü bzdik
Görkemsiz
Yalın çabası
Biz
İkimizdik
İşitilmez türküleri denizlalelerinin
Dip sularındaki
Yarın ilk
Dünyayı düzeltecektik
Birlikte
Hele bitsindi gece
"Gece de
Ne gece
Yoğun gece"
Açtı aykırı dalların en incesinde
O doğal
Ölümsüz güzellik
-Hadi kalkalım dedik
-Hadi
Bir onulmaz düşümüzün
Boşlukta takılı kalan
Kırık makarasından
İki sap beyaz iplik
İnerken yere
Her yere
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder