İzleyebildiğim gruplar: Rotting Christ, Paradise Lost, Firewind, Amon Amarth
Bu festivalin arkasında işini ciddiye alan bir ekibin olması oldukça sevindirici. Uni-Rock'un daha da büyüyebilmesi serpilip güzelleşebilmesi için naçizane birkaç fikrim olacak.
-İsim neden Uni-Rock? Yemin billah ediyorum , üniersite organizasyonu zanneden var. Halbuki eski isim Rock the Nations pek bir kuul du yaw.
- Kim nasıl eleştirirse eleştirsin kar edebilmek için popüler ve ülkemizde kitlesi olan grupların tercihinden sakınılmamalı. Eğer isminde rock ibaresi geçiyorsa bir festivalin, ki gerçekleşen bu festival düpedüz metaldir, en azından hard rock, endüstriyel filan katılımcılar da düşünülmeli.
-Ortadoğunun ve Balkanların (heh he) en prestijli festivali olma konusunda uzun dönemli projeler geliştirilmeli bence. Bu sene Yunan, Fars ve Arap konuklardan gördüğümüz gibi bölgedeki gruplar çağrılmaya devam etmeli ve o ülkelerde reklam yapılmalı.
-Farklı türler de kucaklansa keşkem. Örneğin Balkanlarda etkin bir punk camiası mevcut. Aynı zamanda birkaç underground grup davet edilerek seyirciye tanıştırılsa pek güzel olur. Black metal, grindcore, punk, hardcore, folk metal, deneysel türler vessair olabilir.
İşte böyle yazacaktım ama hepsini boş verin. Festival İstanbul'da konser alanı sorununa ya da ucuz konser alanı sorununa takılıyorsa üsttekilerin bir anlamı olmayacaktır. Hele bir de ufacık alanda göz yanılması neticesiyle kalabalık görünen , aslında az olan seyirci katılımını da eklersek ben "her şey daha güzel olacak" optimizminden vazcaydım. Yahu arkadaşlar, bir durun ve düşünün. Tarihe lunapark'ta yapılan 3 günlük festival olarak geçecek bu etkinlik. Yine de panik atak geçirmemek için kendimi dışarıya atmamda ya da kombine (kampsız) bilet sahiplerinin 3 gün boyunca bileğinden çıkarmamak zorunda oldukları 40 ayar bileziği kesip attığımda festival kurallarını gevşetebilen organizatör arkadaşlara teşekkür ederim. Müsamaha ve tolerans buram buram negativite salgılayan bu mekanı biraz da olsa güzelleştirebildi. Tuvaletleri sormayın , çişimi tuttum. Ufak konser alanına yakın iğrenç (nimete de böyle söylenmez ama Allah günah yazmasın) yemek standları, alanın arka yarısındaki izleyicinin çok hareketli olması(yahu bizim seyircinin yarısı arkalarda durur, arkadaşlarıyla muhabbet eder, çimlere yayılır, rahattır yani, konser öylesine bir etkinliktir, sen bu insanları bu alana sıkıştırırsan, olmaz ). Neyse vazgeçtim, en çok da betonun sıcaklığını kıçlarında hisseden kampcılar perişan olmuş. İşte bu mekan dolayısıyla izlemek istediğim Saint'n'Sinners ya da Episode 13'ten de vazgeçtim, izlemedim.
Gruplara gelelim, Rotting Christ geldi görevini yaptı ve indi. Bateri basları 10 ramazan davulcusu kuvvetindeydi. Genel olarak ses iyiydi, kötü de değildi, süper de değildi. Paradise Lost'dan zevk alacağımı hissetmiyordum ama yanıldım. Zaman nasıl geçti anlamadım. İngiliz beyefendiliği çok severim. Böyle Ladies and gentlemen felan. Çok fena sırt ağrısıyla uğraştım ertesi gün. Galiba fıtık oldum. Firewind ve Amon Amarth'ın seyirci ile diyaloğu çok iyiydi. Firewind sahneden inmek istemedi, şarkımı çalar giderimden ziyade şov yaptılar. Amon Amarth her zamanki gibi. Yalnız geçen konserde olduğu gibi soundda bazen boğuklaşma oluyor anlamadım gitti.
-Teşekkürler Türkiye
-Heyooo
-Teşekkürler Türkiye
-Heee
-Teşekkürler ermm Türkiye
-Tamam, yemiyoruz böykk
-Teşekkürler İstanbul Türkiye
-Heyooo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder