11 Ekim 2020 Pazar

Freud (1. sezon) & The Expanse (3. ve 4. sezon) & Atiye (2. sezon) & Self Made: Inspired By The Life of Madam C.J.Walker


Netflix cinsellik başta olmak üzere pek çok hususta acımasızca eleştiriliyor. Eleştirenlerin çoğu belli bir kesim olunca ciddiye almak zor olsa da aslında o kadar da siyah beyaz bir ayrım sözkonusu değil. Sanatta gerektiği yerde gerektiği kadar şiddet ve cinsellik kullanılabilir değil kullanılması elzem zaten. Savaşın çirkin yüzünü göstermeyi amaçlayan bir filmde vurgu için kurbanları kan revan içinde paramparça göstermek yönetmenin inisiyatifindedir. Ha keza cinsellik de öyle. Ama Netflix yapımlarında bu sahneler olur olmaz yerde uzatılmış sürelerde karşımıza çıkıyor, yeni dünya düzeninin her şeyi normalleştirme çabası mı? Eşcinsellik konusundaki saçma eleştiriler aslında daha kapsamlı bir başlık altında değerlendirilmeli: Politik doğruculuk. Bilinen bir gerçek ki kozmopolit bir şehirde değilseniz Abd'de arkadaş grupları ırk temelli şekillenir. Buz pateni yapılan dağ turizmine bel bağlamış ufak bir kasabada siyah, asyalı, eşcinsel karma sosyal çevreyi bulmanız pek de gerçekçi değil. Spinning Out'dan bahsediyorum. Yani düşünün Atiye'yi çekiyorsunuz, Türkiye'de. Polis amiri Afgan kökenli, modacı Suriye'li ama gay. Alman suikastçi aynı zamanda Afro olsun. Kırmayalım kimseyi, ayıp olmasın. İlk sezonunu izlediğim Freud'u izlerken bunlar geldi aklıma. Teorik bazlı analojilerin ekrana yansıması zaten beklenir bir şey ama izleyiciyi sarsalım derken yabancılaştırmak ileri gitme değil midir? Kan  ve çıplak vücut görmekten daha doğrusu kanlar içinde çıplak vücut görmekten tiksindim. İkinci nokta ise oyunculukta Alman ekolü diye bir şey var mı bilmiyorum. Ama Dark ile birlikte bu tarzı sevdiğimi söylemem gerekli. 

The Expanse,  hak ettiği değeri görmeyen diziler listesinde yer almayı en çok hak etmeyen dizi. Overrated amid underrated. Bilimkurgu hastasıyım, az çok bu işlerden anlarım. Politikanın, entrikanın fikir bağlamında diziye yedirilmesi çok iyi. Ama onun dışında her şey kötü. Kötü demeyelim de bana hitap etmiyor diyeyim de kimseler üzülmesin. Oyunculara katlanmak zor. Kuşaklıların aptallıklarına dayanmak zor. O büyük oyun, uzaylılar tepişirken insanların eziliyor olacak olması, en büyük temennim dizinin sonraki sezonunda bunun gerçekleşmesi. Bu aptal insanlar, dizide aksettirildiği kadarıyla insan ırkı yaşamasın daha iyi.



Atiye, bu sezon inanılmaz eleştirilerle karşılaştı. İnsanların ne dediği pek umrumda olmadığı için, zira ilk sezonda yerli bir yapımın mistik ve gizeme dayalı bir konunun altından kalkabileceğine  ben de şüpheliydim, izledik ve beğendik. O eleştirilere kulak asmak gerekliymiş demek ki. Hep kafanın dikine git git nereye kadar. Bu sezon çöptür. Fakir fukara Beren Saat yeni boyutunda moda ikonu gibi beleşe seyahatler ederken, kalpazan galiba, biri bana kötü adamın nasıl öbür boyuttaki kendi hafızasını hatırlayabildiğini söyleyebilir mi? Dağ başında son bölümde üç kadın nasıl birbirini bulabiliyor ve bu kadar kolay sulh edebiliyor. Oyunculuk senaryoyu telafi ediyor diyip rahatlayabilir miyiz? Valla başrollerde bunu göremedim. Kamerada dönüyor dönüyor yakın çekim yapıp geri gidiyor. Arı gibim vız vız vız.

Self Made 4 bölümlük bir mini dizi. 1900'lerin başında saç bakımı malzemeleri üretip satan siyahi bir kadının yükseliş hikayesini izliyoruz. İlk siyahi milyoner olmuş gerçekten de, yanılmıyorsam Abd'de. Dönemi çok güzel yansıtıyor. Konunun ağırlığı Bollywood tarzı fantastik dans müdahaleleri ile, hayal tabi, hafifletiliyor. Madam'ın finansal yükselişi özel hayatını darma dağan ediyor. Zaten hırsı, hırslanması, kocasını ezip kendinden uzaklaştırması karakterin iticiliğini vurgulamakta. Zenginlik bunu gerektiriyor belki de. Yalnız dizinin akıcılığı sorunluydu, çok uzun bir süreye yaydım izleyip bitirmeyi. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder