Hemen her şair dünyasına bir nebze de olsun okuyucusunu alıştırabilmek için bir tür rehber gereksinimini yaratır, bunlardan sanırım en belirgini de küçük İskender olsa gerek. İmgelem tarzına alışkanlık kazanabilmek için keşke küçük İskender nasıl okunur tarzı bir sözlük elimin altında olsaydı dediğim oldu ki bu bir bakıma şiirin özgürce anlamlandırılmasını zedelemesiyle şaire de bir hakaret. Toplumsallığa göndermeler içerse de ki yazıldığı dönemi bilememek ve okuyucunun da yer aldığı fil hafızalı toplum ile boşa düşme tehlikesi her zaman var (11 Eylül çok bariz bir istisna), bu üç bölümden oluşan kitaba damgasını vuran özellikle ilişkilerden beslenen bireysellik. Hem de bu kişisel dertler hırçınlıkla hınçla yazıya dökülmüşken okuyucuya rahat ve huzurlu bir okuma sunmayacağı kesin. Bir yandan farklı imgeci dili şiirlerini, üzerinde takur tukur ilerlediğiniz delik deşik bir varoş sokağına dönüştürürken diğer yandan duygusallığın ağır bastığı anlarda tam zıttına akıcı bir okumaya teslim oluyorsunuz. Bu bir. İkincisi bazı kelimelerin şiirselliğe zarar verdiğine inanan eski kafalı biriyim. Elbette modern şiirin temsilcilerinden şairin bunu iplemesini beklemiyorum. O yüzden penis penis penis. Üçüncüsü yayınevine, şairin eserlerinin kapağına biraz daha özen lütfen. Sayfalardaki yıkıcılığı temsil ediyor mu? Evet, ama estetik diye de bir şey var canım. Dördüncüsü, burada uzun olduğu için alıntılayamayacağım bir nedeni yok yalnızca öptüm şiirini yazan, yaratabilen bir şairin eserlerini ortaya koyarken biraz daha özenle rafine işlemine tabi tutmasını beklerdim. O yüzden ister istemez, ki sadece ben değil, şiirleri çoğu kez cımbızlama yoluna gidebildim.
macun
Canımı yakıyor ağacın gölgesi,
çıkarıp suya atıyorum en eski hücremi ve
acımın eseri teni.
Ağaç, çok gülüyor gecenin çıplak ayaklarına,
sarhoşuz hepimiz tavşan dudaklardan ruhlarımıza kadar
hüznü hoşgör; nasılsa yarın pazar.
ellerimiz uyur, biz bedenlerimizi parka götürürüz azar azar.
Allah
nara sor: hangi tanesini daha çok seviyor
ben seni seviyorum bunda bir kasıt yok
acınası tesadüflerle ayrılıyorsun molekülden,
hüzün hastası bir hayvansın
şiddetli baş ağrılarıyla çalkalanan
çok kurak iklimlerde, büyük sinir krizlerinde
ağır işkence görmüş şehirlerde
saadetin zarif, adaletin ince.
bir miktar alkol ve ürperti alıyorsun
kelimelerin karardığı peşin hükümlerde.
şahsi sevişiyorsun şiddetin bütün bitki örtüsüyle.
gözlerin ucuz, tutkun ucuz, direncin ucuz
tehlikeli bir yalan gibi duruyorsun
ruh yoksulluğunun harikulade iskeleti üzerinde.
tutulamayacak yeminsin, yemin ederim,
her insana gerçek aşkı öğretecek bir külfetin var
ve
alelacele asılmış bir çocuk militan
gibi şaşkın ama onurlu bakıyorsun
yükseldiğin gökyüzüne.
ben seni ayakta alkışlıyorum
hep ayakta alkışlıyorum seni ben
yollarda yürürken alkışlıyorum
sinemalarda, üçüncü sınıf oyuncularda alkışlıyorum
afrika'nın içlerine doğru alkışlıyorum
vuruşurken alkışlıyorum seni ben
evet, hüzün hastası bir hayvansın
acınası tesadüflerle ayrılıyorsun
kainata gösterdiğin sahte hüviyetinden.
o nasıl bir hale
bana cimri, başkalarına bonkör bedeninde;
bir acı votka tadı yakalıyorum dilenen bakışlarında
'suçsuzum' diyorsun, 'tarzım bu' diyorsun
aç bir kurt gibi iniyor yüzüne hüzün
kirpiklerin alnına deyiyor
bende deyiyorum alnına cevapsız sorularımla
uykum geldi diyorum
seni sevmekten uykum geldi
jilete abanıyorum
korkuya abanıyorum
tek arkadaşım yok öbür tarafta çünkü!
çek perdeleri, kapat ışıkları
bu telaşlı yokoluşun fosforu aydınlatır bizi
uykum geldi diyorum
tutulamayacak yeminsin, yemin ederim
heryeri keserim, herkesi, herşeyi keserim
bıçağımı taşıyan elde kader çizgim de gizli!
bitiyor
sancıda safları sıklaştıran o garip haz bitiyor
bir kez olsun samimi bak
bak! gecenin eteklerine eşkiya ayrılıklar siniyor!
acınası tesadüflerle ayrılıyorsun molekülden
ateşler içinde bırakıyorsun sana biriktirdiğim suyu
oysa hiç sansım kalmadı
yeniden doğmak için, bana ait olduğu belirtilen külden.
al bu külü de götür
al bu külü de götür, diğer taraflara üfle
muzaffer bir hain gibi ayrıl
tertemiz hayal hikayemden.
okul arkadaşı
Aynı ranzada uyumuştuk seninle
yatılı okula benzeyen bir sevdada,
üstte kim yatabilirdi ki: Elbette yeryüzü!
altta kim yatabilirdi ki: Elbette gözlerimizdeki intihar süsü!
birbirimizi düşündüğümüz gizli saklı rüyalarla
kim mutlu olabilirdi ki: Elbette günah dürtüsü!
Nasıl tabir edilir ki artık veda kabusları..
şimdi çift kişilik yataklardayız başka
başka insanlarla! Başka başka hayatlarda!
ama hiçbir iyi geceler! ağlatmıyor beni
ağlatmıyor senin karanlığın içinden duyulan
küçük hıçkırıkların kadar hala!
parça tesirli melodram
senin yaşın aşka tutmuyor hiç gelme
bükülmüş dudaklarına bükülmüş sözler büyük kaçar
on santim daha uzasan başın göğe çarpacak
göğsün diyordum göğsünden sözediyordum / sen
sen ölmeden beş dakika önce düştün
mandallarından savrulup uçan beyaz bir gömlek gibi
havada uçarken ölüp savrulan beyaz bir kelebek gibi
hay aksi dengesini kaybeden bir cambaz gibi
virajı alamayıp şarampole yurvarlanan arabalar gibi
aklıma ilk gelecek bir şey gibi
düştün
düşüşün bir rüyaydı
düşüşün yarım kalacak bir rüyaydı gecelerden bir gece
gecelerden bir gece aşkın üstüne yürüdün
delikanlı bir yanın vardır karanlıkta
şöyle sert, şöyle naif, şöyle öfkeli!
senin yaşın aşka tutmuyorum çocuğum, hiç gelme
açıkta kalırsın
aşk insanı acıktırır
aşk insanı bir ölüme susatırsa aşk diye anılır
senin mahallende aşk masallara giremez
masala giren aşk çıkamaz o mahallelerde!
masalların aşkına, benim aşkıma, Allah aşkına
senin yaşın aşka tutmuyor sevgilim, lütfen gelme
bana ayak bastığın gün
aşk herhangi bir gün olarak katılır haftaya
salı ile çarşamba arasında bir yere
aşk, her koşulda eğlenceli; aşk, istedi mi sereserpe!
yüzünde derin mi derin, kuşkulu, canavar bir gülümse
yırtarsın, kapatırsın, vurur deviremezsin
sevgilim
sen bu aşkta dolap çeviremezsin!
açıkta kalırsın
aşk insanı acıktırır
aşk insanı bir ölüme susatıyorsa aşk diye anılır!
yüzünde derin mi derin, kopkoyu, yapış yapış bir gülümseme
senin yaşın aşka tutmuyor sevgilim
lütfen gelme!
**
ben intiharın öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
**
tanrının ağzındaki yaraya duyduğum
karşı konulmaz eğilim.
**
Örneğin
Ben sana hep insanı anlattım
Sense hep insana küfürle kapattın gözlerini.
**
Ruhuma iyi bakın, ben mühim değilim
**
Bu, sağduyunun tabiatı; aşkta akıllı olmak lazım
talana çıkmış ordunun içine karışmak lazım
**
Sana karanlığımı bağışlıyorum aptal aşık!
O karanlığı artık, kendi siyahınla besle!
**
meleklerin göğüs uçlarıymış ay'la dünya
bilemezdik
yeryüzündeki acılardan utanıyorduk
henüz göğe bakmadık!
**
İnsana doğru kaymaz hiçbir yıldız
İnsana doğru yükselmez hiçbir dağ
Bunların hepsi tanrının,çocukları peygamberleri kandırma yalanı!
..
Beni bir halk öpüyorsa aşığım
Beni bir devrim kucaklıyorsa sadığım sevdalıya!
**
sıkıldı cebimde taşıdığım herşeye hazır bıçak!
bu gece bu sevda bu bıçakta ruh bulacak!
**
Çünkü yeryüzü, gökyüzüne sığmayacak kadardı!
**
ayaklarıma tül yığıldı
unutulmuş bir imha kuralı gibiyim!
**
cam parçaları sıçrardı hıçkırığınızdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder