HeHeHeyyt! Artık ben de "Darkthrone klonu" sıfatını kullanabilirim!
Evet bugün klasik sounda sahip bir black metal albümünün tüm özellikleri, klişeler mi demeli?, bu albümle ortaya konmuştu zamanında. Tremolo (nasıl yazılıyor bu yafu, blastbeat işte anlayın), çığlık vokaller, intro ve outroda atmosferik kısımlar, psiko psiko rifler, kötü kayıt kalitesi, tekrarlayan rifler vs... Bunların hepisi doğru. Şimdi de benim açımdan bakalım:
İlk önce his mevzusu: Norveç'in kuzeyinde hem yamyam yem viking olan bir köyün kasabı hergünkü olağan vaktini, hristiyan çocukların etlerini kemiklerinden ayırarak, narin bedenlerini satırla parçalayarak geçirmektedir. İşini yaparken hiç bir duyguya sahip değildir. Çünkü bu her gün yaptığı iştir.. Dinlerken gördüğüm imaj bu, tırstırıcı. Sound olarak yukarıda sayılan özellikler o günkü şartlarda çok yaratıcı olabilir. Amma bu albümü 16 sene sonra dinlemek hayatımda pek bir şey değiştirmedi. Sadece adamları takdir ediyorum, o kadar. İkincisi kötü kayıt derken demo kalitesi beklemeyin ya da kendini tekrar eden sıkıcı rifler diye eleştirenler hardkor doom dinlememiş galiba. Bunlar da haksız eleştiriler nacizane görüşüm.
Yukarıdaki soğukkanlı kasap örneğini üç aşağı beş yukarı tüm ilk dönem İskandinav black grupları için verebilirim. Immortal, Emperor, Mayhem, Satyricon ile Enslaved ve Burzum gibi grupların bir ya da birkaç albümünü dinlemekle beraber ortodoks black metalin özünden gelen bu soğuk ve misanthropik kasap havası ,yani pardon, atmosferi yerine daha gotik olan versiyonunu tercih ettiğimi söylemeliyim. İşin ilginç yanı bu ilk gruplar bu atmosferi sağlarken günümüzün organik ve dijital , kolaya kaçan prodüksiyonundan faydalanmamışlardı.
7,50/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder