25 Aralık 2016 Pazar

Hiç #7 - Yabani #7 - Nepal #4 - Mürdüm #3 - Marcel Proust (Çiçek Açmış Sözlerin Peşinde)

bilinmeli ki bir hayatın bir hatayı yontmasıdır aşk

Pek sevdiğimiz Hiç dergisi daha çok Fosforlu Cevriye adlı romanıyla bilinen Suat Derviş'i kapağında konuk etse de içerdiği Abbas Kiarostami'nin fimlerindeki yaşam, aşk ve ölüm izleği üzerine yazılan doyurucu ve kapsamlı makale dolayısıyla İranlı yönetmeni de rahatlıkla kapağına taşıyabilirmiş. Lafı dolandırmadan söylersek, Suat Derviş hakkında bir kaç kelam daha fazla söz edilseymiş keşke. İnceleme yazıları bu kadarla kalmıyor: Andre Gide, Thomas Mann, Mary Shelly ve Dante üzerine yazılara Ercan Kesal röportajı eşlik ediyor. Ürünlerden de Mert Can Fırat üstte alıntıladığım güzel bir ayrılık mısrasına imza atıyor.

7. sayıya ulaşan bilimkurgu fantastik korku çizgi roman dergimiz Yabani'nin ön ve arka kapak resimlerinin güzelliği hakkında bugüne kadar bir şey söylememiş olmamam ayıp. Kara Zeybek ismindeki çizgi hikaye şu anki konjonktürde yerli kahramanımız olsaydı ne yapardı sorusuna verdiği 'gerçekçi' yanıtla sarsıyor. Siyasal eleştiri babında güçlü bir ifade. Diğer çizgi romanlar aslında devam hikayeleri. Akbaba Şehri, Uçan Kale ve Kralına İsyan. Hepsi ayrı güzel ama Kralına İsyan bence biraz hızlanmalı. Akbaba Şehri'ni genel olarak sevmekle beraber çok dağınık buluyorum. Hikaye örüntüsü toparlanmalı artık. Derginin genel çizgisinden farklı hafif gotik ve derin Dünyanın En Büyük Sahnesi tek solukta biten son örnek. Şöyle bakınca hepsinde de aslında takdir edilesi eleştirel bir dil hakim. Baskı zamanlarında sanat en verimli çağlarını yaşarmış. Öykü konusunda dalgalı seyrin farkında olarak Kayıp Rıhtım'dan destek alınmış. Cogito idam cezası yerine bilinçlerin dijitalleştirildiği bir çağda idamını bekleyen bir mahkumun hikayesi. Kaptan, Orta Kapı! da gündüzleri halk otobüsü şoförlüğü yapan akşamları Kaptan Buzdağı ismiyle kötülüklere karşı savaşan bir süper kahraman renkli diliyle işleniyor. Devamı gelecek gibi. Yolcu'nun üçüncü bölümü Çöl adıyla dergide yer bulmuş. İlk iki bölüme kıyasla çok hoşlanmasam da büyük hikayenin bir geçiş safhasına hazırlık rolünü üstleniyor kanaatindeyim. Salı Sallanır Çarşamba Beyaz Çarşafa Dolanır, derginin yerel mitlerle süslü korku türünü temsil eden bir çalışma. Bu türdeki diğer hikayelere nazaran daha etkileyici.

Nepal'in üçüncü sayısını kaçırmışım, sağlık olsun.

yürüyen merdivenlerin ardında
bizi okşayan ve aksayan bir acelemiz var (Fatih Çünkioğlu)

bir elma bile bulamamış elma dalları
yine de yarısını aradığım şeyler var (Mihrap Aydın)

herhangi bir bitkinin tutunduğu yerden
tutunuyorum ben de hayata
...
nerde yakılan bir ağıt görsem oturur dinlerim (Enes Kurdaş)

"Sev beni" diyeni sevmiyoruz. Tamam mı? (öykü, Çağnam Erkmen)


Mürdüm dergisiyle üçüncü sayısıyla tanışabildim. Bazı kelimeler vardır, ya küçüklüğümden beri aklıma takılmıştır, asklepion gibi, kendi kendime tekrar ederken bulurum, kesin küçükken okuduğum ansiklopedilerden felan kalmıştır ya da eğlenceli bulurum, mürdüm eriği gibi, müdürüm müridim mürdüm, bi bana mı komik geliyor bu sözcük yafu?
Kapak fotoğrafı bir yerlerden tanıdık gelen dergi şimdilik radarıma girmiş durumda. Bir kaç alıntıyla birlikte içindekileri ekliyor ve takibe geçiyorum.


terli atlar ikliminde duydum adını
...
nal seslerinin çakıllara bulaştığı yollar
susmak gibi bir şeydi hem seni hem sana (Emir Doğan)

kanın yerde bir duruşu vardı
görmeliydiniz
çok -kabul görmemiş bir zaman ölçüsü olarak
çok ağladım

korkmuyoruz
ama cesur da değiliz  (Reyhan Korkmaz)

bir an, bir saniye
güzellik geçip selamlıyor bizi
ve bu yetiyor devam etmeye  (Jean Marc La Freniere)

gidince çürümeyeceğini bilsem
ellerimizi değiştirelim derdim
ellerimin ellerinde verdiği güzel ve uzun mola
ayrılık Allah'ın emri
ölüm olmasa... (Özge Dirik)

Bir de sırf hafızada yer tutsun diye Yapı Kredi yayınlarının sanırım bir kitap fuarında hediye ettiği yarım parmaktan da kısa boyutlara sahip Marcel Proust'un eserlerinden derlenen aforizmaların, deyişlerin yer aldığı Çiçek Açmış Sözlerin Peşinde'yi sonunda bitirebildiğimin kaydını düşmeliyim. Bir kaç yıl sürdü galiba. Bugüne kadar bu kadar ufak tefek bir şeyi kaybetmemiş olmam bile başlı başına bir mucize. İşin garip tarafı ise bunu 10 liraya internette satıyor olmaları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder