Brahman yani Hint dini kast üyesi olan genç Siddhartha, ayinlerin ve tanrı ve tanrıçalara yapılan sunuların kendisine iç huzur kazandırmadığını fark edince arkadaşıyla birlikte donları dışında hiç bir mala mülke sahip olmayan, yiyeceklerini dilenen gezgin Samanalara katılır. Benliği yok etmek mümkün değildir. Tam tersine bu kadar tevazu, açlığa dayanıklılık, dünyadan elini eteğini çekebilmek aslında başka bir tür kibrin dışavurumu değil midir? Siddhartha, arkadaşı ulu din adamı Gotama'nın müridi olduğunda arkadaşıyla yolları ayrılır. Her jestinde, her sözünde huzur akan Gotama kendi hayat felsefesini bulmuştur. Ama bu yol diğerlerini de kurtarabilecek midir? Artık yaşlanan arkadaşı Govinda hala huzuru aradığını itiraf edecektir son karşılaşmalarında. Büyük bir şehrin girişinde hiç bir zaman sevmediği hayat kadını Kamala'ya tutulur Siddhartha. Hayat dersi ilginç tesadüflerin arkasındadır. Siddhartha yolunu terk eder, Kamala'yı hoşnut edecek kadar para kazanmaya bakar bir tüccarın yanında. Paranın, zevk ü sefanın esiri olmuş eleştirdiği çocuk insanların arasında kaybolur bir süre sonra. İş oyun olmanın dışına çıkar, heyecan arar, kumarda evini bahçesini bir kaybedip bir kazanana kadar. İçindeki boşluk benliğini kavurdukça arkasına bile bakmadan yine yollara düşer, çocuğunu taşıdığını bilmediği Kamala'yı dahi geride bırakarak. Bir ırmak kenarında salcılık yapan ihtiyarın yanına sığınır. Irmağı dinlemesini öğrenir gel zaman git zaman. Irmak konuşur, hikayeler anlatır, alay eder, öğretmeni olur. Zamanın yokluğunda yüzler, olaylar birbirine karışır suların yansısında. Gotama'nın huzuruna hacı olmaya giden Kamala zehirlei bir yılan tarafından ısırıldığında Siddhartha'nın kulübesinde son nefesini verir, çocuğu babasının yanında bırakarak. Çocuğun da şehre dair, hayata dair hırsları vardır, yaşayacağı günahları, yapacağı hataları.. Siddhartha'nın onu alıkoyması hiç bir şeyi çözmez. Çünkü
sevgi her şeyin başı değil midir? Tek önemli şey dünyayı sevebilmektir, onu aşağılamamak,ona ve kendine hınç ve nefret beslememek, ona, kendine ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmek. Yoksa kurtuluş ve erdem de sözcüklerden başka bir şey değildir. Dünya mükemmellikten yoksun yada mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir, her an mükemmeldir o, tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez, haydutların ve zar atıp kumar oynayanların içinde bekleyen bir Buddha, Brahmanların içinde bekleyen bir haydut vardır.Siddhartha bunları öğrenmiştir, kendi kendine, her şeyi herkesi kendine öğretici addederek.
Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa. Bilgi başkasına aktarılabilir, bilgelikse keşfedilebilir, yaşanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder