Modern edebiyatın kilittaşı eserlerinden biri olan Ulysses'i okumak aylarca sürmesinden dolayı bütün okuma düzenimi bozdu. Az çok araştırdıysanız konusu itibariyle Dublin'de başta Mr Bloom ve oğul Dedalus başta olmak üzere bir grup 'arkadaş'ın bir günlük sürede hayatlarını irdeleyen roman farklı yazış teknikleri ile 90 sene sonra bile hevesli yazarlara ilham kaynağı olabilecek şeyler sunabilmekte. İlk bölüm geleneksel yöntemlerle yazılmışken sonraki bölümlerde gerçeküstücülük, tiyatro diyalogları, devrik ve yarım cümleler, anıştırmalar, çağrışımlar, dil oyunları, deyim icatları, vessair vessair arka arkaya sıralanıyor ve bir perde arkasından kurguyu eşeliyor buluyorsunuz kendinizi. Takdire şayan son bölümde ise kadın karakterin ağzından uzunca bir düşünce seansı hiç noktalama işareti olmaksızın sayfalarca sürüyor da sürüyor. Zurnanın zırt dediği yer ise ortalama bir okuyucu gözüyle değerlendirmeye tabi tuttuğumuz yerde beliriyor. Deneyimli bir okuyucuyu bile zorlayacak teknikler ve İrlanda İngiliz tarihi ve kültürü ile şahsen üstdili sebebiyle (thoular thylar) bir türlü sevemediğim Şekspir göndermeleri nihayetinde bu serüveni (her okuma bir serüvendir ama bu romanın vaat ettiği serüven zaman ve mekan açısından çok daha belirgin) ıstırap dolu çile dolu bir hale sokuyor. Bir başyapıt mı? Abartılmış bir zaman kaybı mı? Ben hala kararımı veremedim. Ama bu iki seçeneğin ortasında bir cevabı yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder