26 Mart 2025 Çarşamba

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Bütün Şiirleri 1 (Bölüm 3)

 Senin sevgin azaldıysa Yerine sevecegim 

Senin sesin kısıldıysa Yerine haykıracağım 

Takip ettiğim bir dergiye de ismi ilham olan Aç Yazı, 1951 yılında yayınlanma imkanı buluyor. Toplum ve gerçeklik masallar ile içiçe geçiyor, dünya savaşı ardındaki umutlar sergileniyor, değişik hallere hitaben yazılan konsept şiir denemeleri ilginç bulunuyor. 

Şimdilik olumlu alıntılar yapma kararındayım:

Tekrar duydun hayal meyal: 

Karnın tok. 

Insan göllerle, denizlerle birleşrnek ister. 

Kalabalıga karşı, daha çok. 


Insan, dallarla, bulutlarla bir, 
Hep O maviliklerden geçmiştir 
Insan nasıl ölebilir, 
Yaşamak bu kadar güzelken?

Aynı sene Samsun'dan Ankara'ya başlıklı bir Bağımsızlık Savaşı konulu epik esere daha imza atıyor. Demek ki aynı anda farklı türde şiirlere çalışabiliyor şair. Kitap Atatürk'ün 19 mayıs'ta Samsun'a ayak basması ile başlamakta. Sebze meyve hububatın, renk renk atların işgale karşı dillenip şiir okuduğu enteresan denemeler de içeriyor. Bu yaklaşımın yabancısı değiliz.


Bağımsızlık Savaşı destanının devamı İnönüler isimli farklı bir eser ile geliyor. Sadece İnönü savaşlarını değil Doğu cephesindeki zaferleri de izliyor kitap. Ders kitaplarında da rasgeldiğimiz Mustafa Kemal'ın Kağnısı epik sanatın incelikli bir timsali olarak bu eserde yerini buluyor.
Sağ Atatürkçü çizginin içine kapanık atmosferi Sivaslı Karınca isimli takip eden kitapta evrensellikle, insanların kardeşliğiyle buluşmaya başladığına tanıklık ediyoruz.  


Fakat aynı kitap Abdli askerleri taşıyan Missouri gemisine de güzellemeler yapıyor. Tabi bunu dünya savaşında Nazilerle çarpışan Abdli askerlerin yiğitliğine dair iyimserliğe borçlu büyük oranda.
1953 yılında yapımı tamamlanan atamızın edebi istirahatgahının duygu seli ile Anıtkabir isimli bir kitap yayımlar, şair. Aynı sene destan geleneğini İstanbul Fetih Destanı ismindeki eseriyle de devam ettirir.

Eski Istanbul, ruh kadar eski, 
Insan daha fazla eskiyemez ki. 




Kronolojik bir hikaye örüntüsünü takip etmemekle birlikte şiirlere gösterilen özen dikkati çekiyor Sesli okumaya yönelik kahramanlık anlatısına dönüşüyor okuduğumuz. Ve 1955'te benim pek sevdiğim Âsû isimli kitabıyla karşılaşıyoruz. Tamamıyla farklı bir yöne dönüyoruz yüzümüzü. Felsefe ile dirsek teması, sezgisellik, soyut ve sembolik anlatım, bir yandan da toplumsallık, evrensellik, enginlik, anlam kayması, mistik ve ölüm teması. Asu manaen asi demek ve esinini afrikalı kurgusal bir kahramandan alıyor.


Turgut Uyar'ın Terziler ile Geyikli Gece şiirlerini yazdığı dönemi hatırlamadan edemedim. Bu eserden hiç alıntı yapmıyorum. Çünkü hangi birini hangi birini. Hususi olarak bu kitabı alıp saklama niyetindeyim kalbime yakın bir yerde. Tarihte yeterli ilgiye görmemiş bir yapıt olarak yerini alıyor.
Delice Böcek isimli takip eden eseri ise Bağımsızlık Savaşı eki olarak geçiyor. Erzurum'dan yola çıkıp İzmir'e kadar yürüyen böceğin yolculuğunun zorlukları İstiklal savaşını süreç olarak simgeliyor.
Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine yazıların yer aldığı Şiirden dergisinde de Halim Şafak'ın kaleminden Ahmet Oktay'dan da alıntılanan isabetli saptamalara yer vereceğim.
Dağlarca'nın dili baştan beri büyük ölçüde imgesel ve imgenin baskın ve egemen olduğu ama bir uçtan da lirik bulunabilecek ve doğallık içeren bir dildir. Şiirindeki dünyayı da bu imgesel dil ve onun ürettiği imajlar yaratır, oluşturur. Söz konusu imgesel dil ya da dilin yerine geçmiş imge bir yandan da zaman, arzu, ölüm, sonsuzluk, beden ve sığmazlık gibi düşünce ve olgulara bağlı olarak hem metafizikle ve mistik olanla süreklilik gösteren bir ilişki içinde olmasını da sağlamıştır. İmgeler son tahlilde anlam haline dönüşür, anlamın yerini alır. Böylece Dağlarca okuru anlamı imgede arama, imgeyi anlam olarak anlama ve alma yani"imgeyi anlam gibi" okuma konusunda zorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder