13 Ekim 2024 Pazar

Kaan Tangöze - Aşık Mahzuni Şerif Türküleri (2022)

 Duman'ın vokali Kaan'ın bu ikinci solo çalışması ismiyle ne gibi bir  konsept işlediğini beyan etmekte bir bakıma. İlk kaydında da Kaan'ın sesinden türküler dinlemiştik. Sıra Aşık Mahzuni Şerif bestelerinde. Minimalliği en uç noktaya taşımış bu kayıtta, sesi ve akustik gitarı yer alıyor sadece, sanatçının. İlk albümde getirilen sessiz eleştirileri de yoğunlaştıran bir tutum içerisinde. Dost meclisinde söyler gibi kaydedilmiş, gerekli özen ve ruhu dinleyiciye geçirmekten uzak. Beni şahsen etkileyen ilk 5 türküden biri de Çeşmi Siyahım'dır. Bu yorumda pek bir şey hissetmiyorsam sorun Aşık Mahzuni'den değildir. Yine de eşlik etmekten ziyade arka fon olarak bir yararı vardır. Ama bu dinlence ozanın da ruhuna aykırıdır halbuki.

6,0/10

10 Ekim 2024 Perşembe

Bohren & der Club of Gore - Geisterfaust (2005)

 Kıyametin habercisi Bohren mohren her zaman sevilir sevilir de bazen az sevilir. Bu öyle bir albüm. Sebebi de gayet net anlaşılıyor. Yavaş. Beş parça birbirinden ayırt edilemez kadar yavaş. Genel gidişat benzer. Dınn es es dıdın es dıdıdı eeeeeeees es ulan es. O içimizdeki boşlukta , kalp noksanlığında aksiseda tınılar eksik değil elbette. Ama bu yavaşlık kaldırılabilir gibi değil. Ve 5 parmak, serçe parmak, baş parmak konseptini de pek bilemedim. Saksafonu da bazı bağzı unutuvermişler. Olmaz böyle.

6,50/10

7 Ekim 2024 Pazartesi

Eric H. Cline - M.Ö.1177 Medeniyetin Çöktüğü Yıl

 Tunç çağını bitirip pek çok uygarlığın çöküşüne sebep olan silahlı geniş nüfus hareketi arkeolojinin ilgi alanlarından biri olmuştur. Eski Mısır kayıtlarında Mısırlıların zar zor direnebildiği ve lakin Levant bölgesinden Sina'ya doğru yerleşmelerine engel olamadığı Deniz Halklarını oluşturan farklı etnisitelerin kökenleri de spekülasyon konusudur. Son vakit DNA ile de emin olduğumuz son gerçeklik Filistlilerin antik Yunanlı oldukları. Biraz Sunay Akın tadında o dönemlern farklı hikayelerini bir araya getirip peşin hükümlü değerlendirmelerin teste tabi tutulduğu bu eser, sözkonusu güncelliği yakalamış. Youtube üzerinden takip ettiğim arkeolojiyle ilgili kanallar ile de paralellik arz ediyor. Ciddi bilim insanların tavrına uygun olarak da yeni bir şey söylemeyip spekülasyondan uzak durması da , ne diyeyim, biraz eseri sıkıcı hale bürüse de renkli yazım tarzı ile okuyucunun önündeki bu sıkıntının önüne geçilmesi hedeflenmiş.

6 Ekim 2024 Pazar

Miley Cyrus - Plastic Hearts (2020)

 Gülle üzerinde çıplak sallanırken şarkı söyleyen eski Disney çocuk yıldızı sansasyonel popçu değil mi kendileri? 4 sene önce bir de böyle bir şey yapalım demiş ve bu pop rock albümünü kaydetmiş. Projeye Billy Idol ve Dua Lipa gibi 2 diğer dev ismin de en azından birer parçada katkılarını sağlamış. Eski kadın rock müzsiyenlerle de çalışmış. Daha ilk dinleyişte şarkıların melodik yapısı dinleyeni fethediyor. O yüzden pop ve rock camiasında pek bir rağbet görmüş çalışma. Melodiler o kadar baskın ki yepsini yeniden yorum sandım, albümü de bir cover albümü. Zombie ve Heart of Glass gibi bonuş parçalar da yanılttı tabi. Şimdi kendi adıma çok değişik bir şey söyleyeceğim. Albüm o kadar başarılı olmuş ki popçu arkadaş için rock müziğin yeniden yükselişine öncülük ediyor gibi sıfatlar yakıştırılmış. Glam rock, seksenler synth ve geleneksel pop rock etrafında şekillenen ve gerçekten de melodik olarak çarçapuk sarıp sarmalayan bu albüm ve üzerinden getirilen tutuma ben pek kanmadım. Yapay geldi bana. Fikri olarak rock'ın güçlü kadınlarından esinlenmiş olabilir lakin ara ara vokalde zorlayıcı tavrı, göndermede bulunduğu çağın geçmişliği, taklitçiliği ve pasparlak prodüksiyon kalitesi ile bana yapmacık geldi. Belki de böyle bir ismin rock'a çengel atmasına içerledim, bilemiyorum.

6,75/10

3 Ekim 2024 Perşembe

Emma Ruth Rundle & Thou - May Our Chambers Be Full (2020)

Bir ara revaçta olan kadın vokal ile metalci buluşmalarına bir diğer örnek. Sesinde folk lezzeti sunan Emma Ruth ablamız sludge metal'in güçlü isimlerinden Thou ile izdivaç etmiş. Hayli yavaş temposu ve ağır atmosferi karşımızda bir duvar bir sur bir bariyer gibi dikiliyor. Bir kere Thou vokali de beklediğimden daha çiğ ve yırtıcı çıktı. Ben bu sesleri tam da bağdaştıramadım. Bu ve bu gibi sebeplerle alışması bayağııı bir vakit alan bir çalışmaya imza atmışlar. Tadı geç geliyor bir nevi. Sabır istiyor. Ona kızdım sadece, yoksa duvar gibi sur gibi bariyer gibi sağlam bir albüm. Emma Ruth Rundle dinlemişliğim vardı da asıl Thou'yu merak ettim şimdi. 

6,75+/10

2 Ekim 2024 Çarşamba

Blut aus Nord - Disharmonium - Undreamable Abysses (2022)

 Derin bir mağarada titrek mum ışığının loşluğunda renkli Hint kıyafetleri içindeki hayaletlerin çılgın ayini gibi. İnsan sesinin enstrümanlara karıştığı kaydın kaos içinde düzen sunan serenatı ilginçtir kısık seste de duyuları harekete geçirebilme özelliğine sahip. Bu çirkin güzeli evrene açılan kapı çok da gir çık yapmaya müsait değil artık. Temelli kapanana kadar bu yolu bir daha katedeceğiz belli ki. Ama her seferimiz daha az keyif verecek.

7,25/10

29 Eylül 2024 Pazar

Sodom - The Saw Is the Law (Single, 1991) + Bosphorus Open Air Metal Fest

 

Huzur hızarda! Anladım ki bu şarkı grubun fanlarınca da el üstünde tutuluyor. Konserde çalarlarken bayağı katılımı vardı. Teklinin isim parçası thrash ve heavy metal arasında sallanan bir parça. Teklinin diğer şarkılarından Tarred and Feathered klasik thrash, The Kids Wanna Rock ise eğlenceli bir heavy metal soundu ile terazinin öteki taraflarına konumlanmış. Bence ise zayıf bir kayıttır.

6,50/10

Gelelim festivale. Yaş ortalaması orta üst segmentte yoğunlaşsa da, kalabalık ortalama seviyede olsa da enerjisi gayet güzel idi. Özlediğimizden midir nedir bu tür organizasyonları, keyifliydi ve keyif alanların oranı da yüksekti. Yaşını almış metalcilerin oturabilmeleri için tribün bile inşa edilmiş, daha ne olsun. Elbette hep olumlamamak lazım. Sonuçta kimsenin sevmediği ama muhtaç kaldığı KÇP gerçeği var. Yemek ve içeceklerin pahalılığı var. Ses kalitesinin düşüklüğü var. Ama bunlar zaten artık kanıksadığımız şeyler değil mi? Bu gibi sebeplerle katılmayalım mı yani? İnsanların müziğe odaklı olması ve eğlenmek isteme yönünde irade göstermeleri bence yeter. Bu da geçmişe göre bir ilerleme. İlginçtir, ekonominin kötü olduğu bu sene inanılmaz bir konser bolluğu yaşadık. Ben artık biz eski rock ve metalcilerin iş güç sahibi olarak bu organizasyonlara para ayırabilmemize bağlıyorum. Yiyoz içiyoz paraya kıyıyoz. Gençler keyfine baksın, bu fırsatı zamanında değerlendirsin valla. Yarın ne olacağı belli olmaz çünkim.

Konsere Schammash ile başladım. Potansiyeli güçlü ve klas bir grup. İşlemeli cüppeleri ile güzel bir ayin sergilediler. Tür olarak da herkese hitap etmiyorlar. Bu yüzden seyircinin bir kısmı ile enerjileri tutmadı. Bir türlü bekledikleri çıkışı yakalayamasalar da bence ilgiyi alakayı çok çok hakediyorlar. Legion of Damned  martı çığlıkları ile geldi. Vokaliymiş... Amma enercayzır gruuvi şarkıları ile kısa sürede dinleyiciyi yakaladılar. Circle pitte pehlivanlar belirdi. İlk kez ülkemize gelen Ancient performansı da sıkıydı ama gotik değil paganik ilk dönemleri ile daha bi irtibatlandım. Sonuçta belgesel izler gibi izledik. Takibinde ben Samael'i pek beğenemedim. Tarz itibariyle festivalin enerjisini biraz soğurttu. Yoksa müzisyenliklerine ya da sahne performanslarına bir şey diyecek değiliz. Eski kuşak ağzı açık dinledi,izledi. Halbuki daha önce de gelişleri olmuştu. Sodom ise kısa geldi yafu. Onlar mı kuduruktu, millet mi kendini gaza getirdi, anlayamadım. Circle pit moshpit'e de döndü bir iki kez. Eğlendik sonuç olarak. Tozu toprağı üstümüze alıp eve döndük. 


28 Eylül 2024 Cumartesi

The Libertines - Up the Bracket (2002)

 

Yeniden şahlanan indie/garaj rock'a Brit pop'un hemen ardından ama bence ondan tam anlamıyla da kopmadan bir yorum getiren The Libertines, o zamanlar parlamakta olan rock yıldızlarından Peter Doherty'nin projelerinden biri. Babyshambles gibi. Bu arkadaşın maceraları ingiliz tabloitlerinde manşet oluyordu. Hayatta mıdır bilmem. Şu anki ortama kıyasla gayet sağlam bir müzik yapıyorlarmış. Eğlenceli rock ve de roll bir albüme imza atmışlar, tabi şarkıları gevrek gevrek söylemesine alışırsanız.Alt notalarda temposundan da ötürü proto punk tavır da hissedilir. Bu tür benim frekansımla uyuşmasa da boş yere sevilen sayılan bir albüm olmadığına kanaat getirecek kadar sağlam malzeme sunduğu gerçeğini de göz ardı edemem.

6,75+/10

26 Eylül 2024 Perşembe

Peter V. Brett - İblis Döngüsü IV: Kafatası Tahtı

 Hızlıca okuduğum ve hikayenin sonunu getirmek dışında hiç bir ilgi uyandıramayan bir cilt oldu ve maalesef burada sonlanmıyor kurgu. Takip eden sonuncu cildi de bulmak güç. Yine de bir yolunu bulup okumamı tamamlamak isterim. Ama anlaşılıyor ki Arabik kültürün mehdisi ile Avrupa kültürünün mesihi istemeselerde işbirliği yaparak iblisleri alt edecekler. Burada ilginç olan şey şu ki kadınları ikinci sınıf gören çöl ahalisinde değişim baş gösteriyor. Hanedan üyesi kadın savaşçıların detaylı hayat hikayesi aktarılıyor. Gelenektir zaten. Lakin bir noktada kitap ilginçlik sergilemekte. Veliahtlardan onun yerine bunun kendini ön plana atması. Beklenmedikti valla. 

24 Eylül 2024 Salı

Dead Can Dance - Into the Labyrinth (1993)

 Bazen tür olarak isimlendirmek güç oluyor. Literatürde neoklasik darkwave akımına dahil edilen grup tam anlamıyla dünya müziği yapıyor aslında. Bu kayıt belki de en egzotik ve en Avrupa dışı (hiç yok demek değil) albümleri. New age janrının patlama yaptığı günlere denk gelmesi sayesinde de grubun ticari başarıyı fazlasıyla yakalayan çalışması oluyor. Kaydı açan ilk şarkı Avustralya yerlilerine gönderme içerirken işitsel olarak eski Mısırı hatırlatıyor. Takip eden single parçasına egemen zurna-düdük benzeri enstrümana rağmen aslında vokal pasajı moderniteyi imlemekte. Sonrasında İrlanda halk türküsü , biraz İngiltere, Hindistan, doğa kuş sesleri devam ediyor. Melankoli ve antik dönemlerin atmosferi diğer belirgin öğeler. Bir bakıma melodi ve ezgilere hakim kimi zaman ucuz synth sesiyle zedelenese de oryantalizm bir makyaj gibi durmakta. Bestelerin asıl kemiğini İrlanda üzerinden yine batı inşa ediyor.

7,50/10

22 Eylül 2024 Pazar

Fallout New Vegas - Pathfinder Kingmaker - Metal Slug - Fatal Fury

 Dizinin ekranlarda belirmesiyle tekrar gündem olan Fallout serisinin en iyi oyunu New Vegas 2010'da piyasaya sürülmüş. Ben büyük bir zevkle ve kontrollerin zorluğu sebebiyle çıldırarak da Fallout 1 ve 2'yi ve Tacticsi genç iken oynamıştım. Üzerine üç boyutlu aksiyona geçtikten sonra da bir oyunu oynadım ama ismini hatırlamıyorum. Mantıken 3 olmalı. Bu kadar o dünyanın içinde iken bu oyun için getirilen o büyük tantanayı şu an hissedemedim doğrusu. Çok iyi, keyifli, görüntüler zamanına göre eyi ve atmosferin içindesiniz. Yapay zekanın tam bağımsız Vegasçısı mı, köleci romancımı, emperyalist NCRci mi olacağına göre oyunun şekillenmesi de güzel. Amma zaten artık oyun dünyasının standartları bunlar. Oyunların gittikçe uzaması da beni soğutan şeylerden biri. Ana hikayeyi bitirmekle beraber ek paketlerden gelme görevlerin bir kısmına bulaşmadım bile. Dur dedim kendime ve durdum.

Pathfinder'in devam oyunun gölgesinde kalan ilk hikayesi Kingmaker ile başlıyor. İzometrik küçük adamlı klasik barbarlı büyücülü bir rol yapma oyununa olan açlığımı gidermek için başladım ben de. Değişiklikler var yalnız. Yönettiğiniz krallığın sorunları ile uğraşıyor, otomatik atanan görevlere bakıyor ve köyler ve köyler içinde binalar inşa ediyorsunuz. Yani strateji de monte edilmiş. Yazıldığı gibi sorunsuz değil, oturmamışlık var, hemen hissediyorsunuz. Bazı görevlere başlamazsanız cezalandırıyorsunuz, süre takibini anlamanız güç, gezinmesi zor haritada ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz, strateji ekranı ile harita arasında geçişlerde takip zorluğu yaşıyorsunuz. Açık alan taklidi yapan ama ana hikayesi lineer olsa bile takım üyelerin karakterine göre onlara ait görevlerle birlikte hayli zengin bir oynanış. Lakin kıl da bir oyun. Zor en başta, onlarca saat sonra bile zorlayan görevlerle karşılaşmanız yoruyor. İncelikli kontrollere de idrak etmek ve alışmak kolay değil. 90 saate kadar ki bunun en başında saatlerce ne yaptığımı bilmeden oyalanmalarım dahil, oynanış bana yetti. Bu da demek ki oyunun sonuna ulaşamadan ben bittim. Yine de dörtte üçüne varmışımdır tahminimce. Nihayetinde özgün yanı güçlü, yeni bir tür oynanış sunuyor. 

Metal Slug bir sürü devamı gelen serinin ilk oyunu. Elle çizilmiş çok güzel sahneler arasında ateş aça aça gittiğiniz eski tür bir konsol oyunu. Bilgisayarlar için hazırlanan ölseniz de canlanıp kaldığınız yerden devam ettiğiniz versiyonu ile 1 saat bile sürmeden belki hikayeyi bitiriyorsunuz. Rambosunuz bir bakıma ve Nazilere benzeyen askerleri haşlıyorsunuz. Süper eğlenceli. Devamlarına bakma garantisi sunuyor.

Küçükken Street Fighter oynayamaz ama keyifle oynayanları izlerdim. Fatal Fury de benzeri bir konsol dövüş oyunu. Denedim , hala parmaklarım birbirine dolanıyor, komboları felan da bilmek lazım tabi. Birisi oynasa da izlesek. Becerebilen için çok güzel , old sküül bir eğlenece.


20 Eylül 2024 Cuma

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Bütün Şiirleri 1 (Bölüm 1)

 Hiç bitmeyecek bir maceraya başladım sanırım. 6000 sayfacık şiiriyle 3 eserden oluşan Fazıl Hüsnü Dağlarca külliyatı. İlk cildin bile ancak çeyreğine geldim sayılır. İlk dönem yapıtları Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940) ve Daha (1943) okumayı bitirebildiklerim bu süre zarfında. Çok üretmesine bağlı olarak belli başlı imgeleri gereğinden fazla kullandığı söylenebilir. İlk dikkatimi çeken şey bu. Yine bu ilk dönemde subaylık görevini yaptığı doğu kırsalında doğaya, geceye, gökyüzüne bakışın şiirine hissi bir iz bıraktığı da görülüyor. 21 yaşındayken basılan ilk eseri çok daha olgun bir tavır gösteriyor, bu gençlik döneminin romantik ve gelenekselci ruhundan kopmayarak. Biçim de farklılıklar denenmekle birlikte geleneğin dışına çıkılmıyor. Türkülerin manilerin sesi de çok yoğun. Yine de pastoral olduğunu söylemek güç. Şehirli gencin kaleminden çıktığı aşikar. Esere ismini veren Havaya Çizilen Dünya şiiri ikili dizelerden oluşuyor ve eserin genelinden farklı bir yerde duruyor.

HAVAYA ÇİZİLEN DÜNYA

Yalnızlık sabahların yaşadığı yalnızlık;

Suların içindeki ışıklar kadar ılık.

Hüzün, o mısralardan dudakta kalan hüzün;
İkindi üstlerinde aydınlığı gündüzün.

Uykular, ilk gençliğin gündüz gibi uykusu, 
Vücudun balık olup içinde yüzdüğü su.

Sessizlik geceleyin yolcusuz sokaklarda; 
Sükûn dalgalarının ortasındaki ada.

Ruha uzak bir şehir içinden gelen rüzgâr, 
Ayrılıktan önceler, ayrılıktan sonralar.

Müzelerde o ölü zaman, o gölgesizlik,
Yüze değen eskilik, sonsuzluk, kimsesizlik.

O kadar siliktir ki bir bayram günü şiir, 
Uyurken akla gelen son hayaller gibidir.

Hayatın oyundaki sükûna değen sesi; 
Çocuklukta her yeni sınıfın o ilk dersi.

Müzikten sonra içi dinlemek uzun uzun:
Bir resimdeki davet, bir heykeldeki sükûn.

Öyle sevgililer ki bir kere görülmüştür, 
Hatıraları ömrün gecelerince yürür.

Duyulan sılasıyla sezilen o beldeler,
Geçer yelkenler gibi enginden birer birer.

Dudakların habersiz söylendiği şarkılar: 
Vücudun ağaçlardan önce duyduğu bahar.

Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle
Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle.

Eserde tekrar eden öğeler sükun, yalnızlık, çocukluk, gece ve tabiat izleklerinde yoğunlaşıyor.

Çocuklugum, yalnız hislerden yapılmış bir şehir; Çocuklugum, Allah'a en yakın olan günlerim.  

Şair daha 26 yaşında Türk edebiyatının en güçlü eserleri arasında yer alacak Çocuk ve Allah isimli yapıta imza atmış. Yer yer bir çocuk sesi ile yazılmasından kaynaklı o ses ile okunması gereken , öyle okunduğunda nostaljik duyguları pekiştiren bir yazım tarzına rastlıyoruz. Çocukların kırılgan gündelik yaşamı masal maceralarına karışırken bu geçmiş zaman seslerinin taklidi fazla gerçekçiliğiyle tüyler ürpertici bir hale bürünebilmekte.

Korkuyorum annecigim ellerin nerde 
Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel. 
Garip ninnilerle uyut beni 
Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel. 

***

Ve muhteşem sultan yavaş yavaş dogruldu, 
Dondu nur sularıyla altın oluklar: 
Haykırdı deliler gibi, yas içinde, Allah'a 
- Çocuklar benden bahtiyar, çocuklar!

***
Ağlamak isterim ki tenhada 
Bir sabah vakti, kırılmış oyuncaklarım. 
Bulutlar gitmiş gemilerle 
Ve sularla dolu uzaklarım. 
***
Çocugum sana yalvarıyorum 
Ellerin çirkinleşmeden dua et.

Sadece bu da değil, sonraları doğacak İkinci Yeni akımını hatırlatır söz öbekleri de belirmeye başlıyor. Tabi derin gölde bir kaç damladır.

Geceyle aramızda mavi bir şey sallanır 
Ki ölüm kadar uzak, ki ölüm kadar güzel. 
***
Yüzüm hangi taraftaysa orası güzel görünür, 
Şehirle ovanın birleştigi yerde. 
***
Bir an, bir an ki kainat kadar büyük, 
Bir an ki Allah bile henüz şimdi var olur.
***
Açık denizlerin susuzlukları, 
Yalnız kirpiklerde yaşayan ince rüzgar 

Lakin ilk eserden usul yönünden dramatik kopuş yapamadığı ve büyük bir niceliğe kavuşan şiirler, eserin etkisini zayıflatıyor. Kitaba ismini veren temaların kitaba yansıması ise kısmen gerçekleşiyor. Konu olarak ölümün yoğunlaştığı son sayfalarda anlıyoruz ki çocukluk sadece geçmişe yönelik bir bakıştan ibaret değil, ölüme ve dünya işlerine akıl sır erdiremeyen modern insanın da hissiyatıdır bir bakıma.

MEVZU 

Avuçlarımda iman, saçlarımda uzamak, 
Yüzüm durmuş taş gibi taşlar huzuru için. 
Ağaçlar gibi doğdu altın dallarla şafak 
Nerde ulu sahibi kuşlardaki sevincin. 

Elinde kitap durmuş, çocugum, bahçelerde 
Kitaplar belki doğru, bahçeler belki güzel. 
Sesler var nehirlerin dağdan geçtiği yerde 
Vermiş akan halini zamana tunçtan heykel. 

Arzum, geleceklerden daha büyük, daha tek, 
Elbet yollar bitecek ve ben hür kalacagım. 
Dünyanın son gününde her varlık silinecek 
Bütün mesafelerden görünür kalacagım. 




YERLE GÖK ARASINDA TALlH BERABERLİĞİ 
 
Kuşlar ki göklerden gelir bize, 
Ağaçlar ki topraktan. 
Fakat nasıl bir aşinalık var, 
Kuşlar agaçlara konduğu an.


Üçüncü eseri Daha , daha bir değişik . Üçüncü Halim ismindeki bir padişahın diliyle yazılmış masalsı bir bölüm ile açılıyor. Önceki yapıtındaki bir kaç fikrin geliştirilmiş tezahürü olduğu görünüyor. Sonrasında ise ilginç başlıklar altında bölümler serimlenmekte. Hayvanlar (kah inek kah at kah sinek dile gelir), Harman Yeri, Askerlerim, Orman, Siyah Derili Hasta, Fena Hava, Kapalı Çarşı, Kız Gecesi, Anavatan. Hafif hafif denemeye koştuğu gerçeküstülükten pek eser yok burada.


Bütün dostlar, bütün düşmanlarla beraber, 
Gecede devam ediyor mütemadiyen, 
Söyledigimiz şarkı, 
Eski şey, yani eskiden.





19 Eylül 2024 Perşembe

Ancient - The Cainian Chronicle (1996)

 

Grubun bu ikinci uzunçaları vampirik bir konsept takip ediyor. Kısmen zia sonlarda paganizme evriliyor. Müzikal olarak da konuşmalı, dramatik kısaca teyatral bir hikaye örüntüsü takip etmekte. Atmosferin yoğunluğu ile yoğrulmuş melodik black metal örneği olarak zamanın emsalleri gibi introlarıyla, akustik gitarı ile,synth terennümleri ile, hırıltılar ve inleyişleriyle, kadın vokal (az ama burada) ve gotik tınılarıyla bol bol çeşitlilik gösteriyor. Kimine göre de eskimiş bir geleneğin izleği bunlar. Bence hala mihrabı yerinde olsa da kaydın, yarı progresif ve teyatral duruş şarkıları tek başına yüceltememesi sebebiyle zihinde pek yer edememe sorunu yaşatıyor. Bilmem, anlatabildim mi?

6,75-/10

18 Eylül 2024 Çarşamba

J.S. Bach - Great Organ Works (Peter Hurford, 1994)

 Barokların efendisi Bach'ın kilise orgundan seslendirilmiş bestelerinden örnekler çift sidi olarak kaydedilmiş. Dini duygulardan ilhamını alsa da besteler bildiğimiz gotik korku temasını da uyandırmakta dinleyende. Değişik bir yolculuk. Canlı canlı benzer bir deneyim yaşamak isteyen Taksim yakınlarındaki Kırım kilisesindeki haftasonu konserlerini dinleyebilir. Performans kimi zaman da metalci virtüözü gibi yükselen alçalan bir seyir izliyor. Bach'ın nasıl metal müziğe de esin kaynağı olduğunun izleri bunlar. Özellikle ikinci kayıtta yaratıcılık ve hüner sergileme ekseninde alıştırma egzersiz yönü kuvvetleniyor parçaların. Nihayetinde defaatle dinlenebilme özelliği taşıyan, dikkatli ve hevesli kulakların incelikler ve hoşluklar keşfedebileceği güzel bir albümdür ahan bu.

7,50+/10

16 Eylül 2024 Pazartesi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Saatleri Ayarlama Enstitüsü (2015, EP)

 Screamo çok benlik bir tür değildir. Öyle acılı acılı hönkürüşler hıykırışlar ama sürekli, ama sürekli, yoruyor yafu. Çok dinledim de diyemem. Bizim ülkede de böyle böyle bu işlere bulaşanlar olmuş. Artık bizim yörenin insanları olmasından mı kaynaklıdır bilmem, aşırı melodik strüktür beni etkiledi. Sadece 5 parçadan da oluşuyor. Kısa, net ve vurup geçiyor. Bu kadar güçlü bir potansiyelin devamının gelmemesi üzücü. İsimlerinin ingilizce tercüme olmaması kadar. Böylesi çok direkt olmuş çünkim.

7,0/10