Türk-Yunan (İstiklal savaşındaki batı cephemiz) savaşının mağlubu, kayboldukları çölden geçerek denize doğru kaçan Yunan ordusu yine Rumların daha çok ikamet ettiği savaşın dışında yer almış bir Anadolu kasabasına ulaşır. Hem ordu hem kasabadakiler pastel renkli ve dramatik karakterleri içermekte. Günahlar labirenti olarak betimlenen bu uzun yolculuk esnasında karakterler aynı zamanda ruhların labirentinden de kurtulmaya çalışmaktalar. Eroin bağımlısı geçmişte yaşayan ve bir katliamın sorumluluğunu üzerinde taşıyan general, politik kimliği asker kimliğiyle çatışan binbaşı, günahlarını sofulukla örtmeye çalışan bir papaz, kasabasını savaşın dışında tutmayı başaran aşık ve pragmatik belediye başkanı, geçmişindeki bir suçtan saklanan Fransız fahişe ve yardımcısı, onbaşı, doktor, aşçı, okul müdürü, Ermeni bakkal ve karısı, Arap Yusuf vesair. Savaş arka fon olarak kullanılsa da bir Yunan yazarının kitabının milliyetçilik ve önyargılarla lekelenmediğini görmek de mutluluk verici bir şey, kasabadaki Türkler marjinal bir tarzda ötekileştirilse bile. Belki de yazarın muhtemel sol kimliğinden kaynaklıdır, araştırma yapmadım , sadece hissettiklerim.
Punto kampanyası ile sadece 4 tl'ye satılan çok hesaplı pişman olmayacağınız bir kitap, tavsiyemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder