Bir köşeyazarının tavsiyesinden gaza gelip fantastik bir kitap zannederek satın aldığım Altın Damla, Fransız yazar Michel Tournier tarafından post-modern bir iklimden beslenerek yazılmış. Konusu Cezayir'de bir vahada yaşayan İdris adlı gencin sarışın bir Fransız tarafından fotoğrafının çekilmesi ile başlıyor. Geleneklerinde gücü dolayısıyla başkasının eline geçmesinin sakıncalı olduğuna inanılan fotoğrafını bulabilmek için, sarışın kadının Paris'den yollayacağını belirtmesine rağmen göndermemesi nedeniyle , İdris yollara düşer. Aslında bu sebeplerden birisidir. Bir yandan kadını düşünmektedir, diğer yandan da kısılıp kaldığı vahada geleneklerden sıyrılıp kapitalizmin sunduğu nimetlerden faydalanmayı istemektedir.
Yazar resim mitini ayriyetten anlattığı yan hikayelerle güçlendirirken hat vasıtasıyla yazının resmin nasıl üstesinden geldiğini de yine bir hikaye ile betimliyor ve genel konu akışına , İdris'in hayatına bağlanıyor. Bu Bedevi gencin başına gelen anlamlı tesadüfler zinciri post-modern bir gerçeküstücülüğün ürünü. İşte bu sebeple kıyısından köşesinden fantastik bir anlatıma bulaşmış. Lakin diğer yandan işlediği Fransa'da göçmenlerin sorunu gibi oldukça reel sorun bence anlatım tekniğinin kurbanı olmuş.
Masalların ve gerçeğin modern ötesi bir kulvarda beraber işlendiği bu kitap şaheser olmayabilir. Bununla birlikte yazarın külliyatına başlamak için iyi bir örnek gibi duruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder