Çizgi sanatının efsanevi ismi Enki Bilal, ilk dönem çalışmalarını Memories... başlığı altında basıma hazır hale getirmiş. Buna bağlı olarak kaba bir tasarımdan incelikli anlayışa kadar değişen uyumsuz çizim tarzlarına da rastlıyoruz, zekice yazılmış ironik öykülerden Cthultu miti ve korkuya uzanıpgeniş bir açılım sergileyen konulara da. Kabataslak bir ayrım yapılırsa renkli kareler, eleştirel bir tutum ve bilim kurgunun öne çıktığı ilk kısımlar oldukça etkileyici. Fantastik ve bilimkurgu öğelerden kopmamakla birlikte öykülerin yönü albümün ortalarında daha korku temasına doğru evriliyor. Sonlara doğru siyah beyaz bantların örneklerine dahi rastlamak mümkün. Değerlendireceksek eğer tümünü göz önünde bulundurmak lazım.
7,50
Bilebildiğim kadarıyla günümüze daha yakın bir dönemin ürünü olan bu çalışma aslında oldukça hacimli iki ayrı öyküyü resmetmekte. Fransa'ya yerleşen Yugoslav göçmeni Enki Bilal'in sosyalizmin katı yorumlarına karşı takındığı eleştirel tavrının izini bulmak mümkün bu eserlerde. En önemli fark olarak hikayelerin gerçekçilik üzerinden aktarılmasını vurgulayabiliriz. Tema kadar çizgiler de öyle. İlk öykü, İspanya'da faşizmin yenilgisinden yıllar sonra uluslararası bir faşist çetenin tekrar ortaya çıkması ve köylüleri katletmesiyle başlıyor. İngiltere'de durumu öğrenen eski Cumhuriyetçi kahramınımız değişik ülkelerdeki Enternasyonal tugayların eski elemanlarını toparlayıp kapanmamış defterlerin peşine zorlu yolculuğun başlatılmasına vesile olur. Yıllar acımasızdır, kimi kel kimi fodul, ideolojiden çok eski bir davaya bağlıdırlar ve belki de farklı statüleri, yaşları birbirlerine karşı olan borçlarını ödemeleri için engel değildir. İlginçtir düşman kamptakiler de hiç genç sayılmaz. Grubumuz İspanya'ya vardığında onlar İtalya'ya kaçar, orada komünist bir lideri fidye amaçlı kaçırırlar. Elemanlarımız bir kaç sabotaj yapmayı becerse de faşistleri ellerinden kaçırırlar. Kendileri de kaçak duruma düşer. Tek tek hayatlarını kaybetmeleri ile sonuçlanacak bu kedi fare oyunu değişik ülkelerde devam eder. Kanlı bir sonla düğüm çözülür.
İkinci öyküde ise çizerin görüşleri daha da gözümüze gözümüze sokulur. Demir bloğun ardındaki sosyalist ülkelerin lider konumundaki tanışlar, bir kış akşamı av partileri düzenleme amacıyla Polonya kırsalında toplanırlar. Devrimin nasıl kendi evlatlarını yediği konusunda her biri kendi anılarını dillendirir. Fakat bu av partisine sisteme sıkı sıkıya bağlı bir kaç isim de katılmaktadır. Hikaye çevirmen olarak getirilen genç bir elemanın gözüyle aktarılır. Önce kuş, sonra geyik en sonda ayı'ya doğru avlar gittikçe vahşileşirken entrika da derinleşir. Gelecekte kilit duruma gelmesi beklenen ve katı doktrinci görüşleriyle diğerlerinden ayrılan biri yanlışlıkla bu çevirmen tarafından vurulur. Aslında durduğu yer, görüş açısı, öldürülenden göstermesi beklenen itirazlar vs.. hepsi kılı kılına hesaplanmıştır ki kazanın manipülatif tezgahlanmasına sebeplerdir. Özgürlükçüler de böyle kirli tezgahlara başvurur, geçmişteki günahların kefareti olarak belki de.
Konular kulağa ilginç gelmekle beraber akıcılığı kuvvetli değil, genel gidişatta sıkıcılık derdine yenik düşebiliyor.
6
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder