Ertesi gün hiç kimse ölmedi.
Başlangıç ve bitiş cümlesi aynı olan bir kitap yokluktan gelip yokluğa dönen insanoğlunun hayatının bir özeti gibi. Yolculuk asıldır. Kendine has yazım tercihiyle dikkat çeken bu çalışma aslında ölümün ortadan kalkmasının toplumsal hayata etkilerini ve politik sosyolojik yansımalarını konu alan bir bölümle açılıyor ve sonrasında sorumlu olduğu ülkede ölümü bir süreliğine tatile çıkartan ölüm meleğinin sıradan bir ölümlünün hayatına müdahil olmasının irdelendiği ikinci bölümle başta sezinlemediğimiz bir noktada sonlanıyor. İronik yazım tekniği ölüm gibi kara bir konuyu okurken bile okuyucuyu gülümsetmeyi başarıyor. Zaten ölümün tatil edilmesiyle aslında ölümün kaçınılamayacak bir doğal süreç olduğu dolaylı yoldan anlatılmış oluyor. Hastalar, kaza geçirenler, ömrünü tamamlayıp ölemeyenler derin komalara giriyor. Önce hastaneler sonra huzurevleri dolup taşıyor. Sınır köylerinde yaşayan bir aile yaşlı babalarını ve ölü doğan bebeklerini komşu ülkeye taşıyarak ölüm lokavtının üzerinden gelmiş oluyor. Kısa süre sonra ise insanların bu yönde taleplerini karşılayan mafyatik bir işkolu bile doğuyor. İlk bölüm böyle absürt bir durum karşısında hükümet yetkililerinin bir o kadar mantık dahilinde tutmaya çalıştıkları önlem paketlerinin ardı ardına açılması ile devam ediyor. Ta ki ölüm'den gelen mektupla tırpanını tatile ayırmasının sebebinin insanların dur duraksız hayal ettikleri sonsuz yaşamın hiç de gıpta edilecek bir şey olmadığını gösterilmesine dek. Ölüm yine de insanların bir haksızlıkla karşı karşıya olduğunu kabul etmektedir. Ölecek herkese bir hafta öncesinden mektup gönderecek son anlarını eşiyle dostuyla helalleşerek geçirmesi sağlanacaktır ki bir süre sonra bu yeni uygulamanın insanları paranoyak hale getirdiği görülecektir. Ölüm kemikli elleriyle her zamanki gibi mektupları yazdığı bir günde çoktan göndermiş olduğu bir mektubun ilk kez geri geldiğini görür. Bu durumu araştırınca imkansız bir olayın gerçekleştiğini ve bir orkestra viyolonselcisinin bir senedir ölmemiş olduğunun farkına varır. Köpeğiyle yaşayan orta yaşlarda bu yalnız adamın ne özelliği vardır ki? Etkileyici bir kadın kisvesiyle adamın hayatına yavaş yavaş sızar. İzlemeye diğer yandan da kendini sorgulamaya başlar. Neticede insaniyet, duygu yani aşk mananın önüne geçer. Görev unutulur, belki de boşlanır. Ve,
Ertesi gün hiç kimse ölmedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder