2 Mart 2012 Cuma

RETRO: Anathema - Alternative 4 (1998)

Bir sabah içim böyle kıpır kıpır, kalbimin olması gereken yerde bir şey kanatlanmış gibi. Belki de havaların kısa bir müddet kışa dur deyip baharı müjdeleyen güneşi misafir etmesinden kaynaklı bu ruh haline gayet yabancıladım. Tırnak içinde, hissetmeye, başlamıştım. İşte o anda kulaklıktan kulağa akan Anathema nağmeleriyle özüme geri döndüm, kendime geldim. Evet biliyorum, Anathema bir süre boyunca ortalığı baydı, geyikleri İstanbul'u sardı. Ama ne derseniz deyin, atmosferik progresif ya da arabesk rock, bu Anathema da neymiş diyen genç metalcileri duyduğuma göre bu histerik ilişkiyi aşmışız, daha sağlam bir temele oturmuşuz demekkı. Diğer yandan genç nesilleri Anathema'yı öğretmemek de bizim ayıbımız. E diğer diğer yandan da onlar daha çocuk, yaşayacak eğlenecek güzel günler görecekler daha, böyle melodramaya sarılmasınlar hayatlarının baharında. Neyse ne bir şey itiraf edeceğim. Hayatımda dinlerken ağladığım tek albümdür bu. Elbette ne de güzel çalıyorlar diye hayranlık gözyaşları değildi. Anılar, arkadaşlar, nostaljiya felan. Neyse böyle şeyler fani. Herkesle ilişkimi yüzeysel hale getirdim. Misantropiğin önde gideniyim yani. Zaten insanları sevmiyorum. Hayvanları da. Hamsiyi severim ama, kızartması olur, pilavı olur ki biz hamsi böreği deriz. İstavrit de iyidir. Şöyle sacta kokmayan kuzu etinden karışık pirzola, arpa soğanla birlikte felan. Evet bazı hayvanları seviyormuşum. Ama bitkileri sevmiyorum. Çimlere felan basıyorum, öyle fenayım. Ancak esnaf lokantasındaki şekere doymuş patlıcan kebap geldi aklıma bak şimdi. Mis. Sevgili günlük, iyi değilim ben. Hiç. Piyango evet piyango. Çözüm loto toto iddiada.

10/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder