31 Temmuz 2023 Pazartesi

65daysofstatic - replicr, 2019 (2019)

Bu grubu resmen sevdiğimi ilan edebilirim. Ha, bu albümü grubu kendisinden ve post-rock'tan uzaklaştırmış. Elektronika hep vardı da şimdi korku ve bilimkurgu özünde bir ambiyans olarak karşımıza çıkıyor. Sinematek etki hem ilgiyi canlı tutuyor, hem de ürkündürücü duyguları uyandırarak değişik keyifler sunuyor. Bu vakitlerde minimal şeylerden mutlu olacacağız, n'apcaz.

7,50/10

23 Temmuz 2023 Pazar

Bill Frisell - Valentine (2020)

 

Yemeğe eşlik müziği. Tınısı Tuareg rock'ı hatırlatan gitarlı başlangıcın devamı gelmiyor maalesef. Ağır kanlı, seke seke ilerleyen bir müzik. Güzel icra ki bu konuda kırk senelik müzsiyenlere bir şey diyecek kadar aklımı peynir ekmekle yemedim, sert ve yağlı peynir hmm. miss. Ama akılda kalacak bir hikayesi yok. Belki de bastırılmış tonlarda bir country masalı anlatılıyordur. Prodüksiyon çok çok iyi. Elbette başrolde Bill amcanın gitarı yer alıyor. Lakin bası ve tüm enteresan çalma tarzı ile davulu rahatça duyuyorsunuz. İsterseniz, uyanık kalabildiğiniz oranda albümü baştan sona bu çalgılar üzerinden takip edebilirsiniz. Sonuç olarak dinlediğinize pişman olmayacak ama arka fon müziğinin ötesine geçebilmek için de çaba gerektiren bir deneyim olarak kısacık hayatımızda yer alabilecek bir enstantane.

Türü yazmamışım, caz efenim. Düşünen adam modundaki ECM alt türüyle teşrif edilir.


6,50/10

21 Temmuz 2023 Cuma

Madrigal - Neogazino (2021)

 Indie rock gruplarımızdan Madrigal'ın hoşgeldin albümü suç sayılacak kadar kısa , diğer bir deyişle ağzımıza bal çalıp kaçıveriyorlar. Ilık yaz akşamı tadında melankolik bir esinti ve hayli seksenler. Halbuki biraz synthi kısıp hayalperest hava namına geriye aldıkları vokali öne ittiriverseler. Belki daha iyi olurdu, belki daha kötü. Kesin olan şey şu ki sağlam bir giriş yaptılar ve her nedense emsallerine göre bana daha sempatik geliyorlar. Bu ziyaretlerini pek kısa bulduk, daha uzun bekleriz. Bunu saymayız.

7,75/10

20 Temmuz 2023 Perşembe

V.A. - A Tribute to Judas Priest: Legends of Metal (1996)

Off fena özlemişim Judas papazını. En güzeli de bu bestelerin Helloween, Gamma Ray gibi kral adamlarca seslendirilmesi. Albüm kapağındaki isimlere bakın yafu. Bu güzel grupların yanına eklenmesi gereken diğer isimler ise The Ripper yorumuyla Mercyful Fate, sonracığıma Fate Warning, Jawbreaker yorumuyla Rage, neyse devam etmeyelim. Bu eski grupların yansııra o zamanın genç isimleri de güzel güzel müziklerini icra etmekte. Hatta bu albüm için Doom Squad isminde bir grup bile kurulmuş. Yalnız thrash ve modern metal örneklerini biraz tatsız buldum. Devin Townsend ve Testament gibi. AC/DC'ye benzettiğim UDO'ya da ben pek ısınamadım evvelden beri. Nihayetinde saygı albümleri arasında böylesi zor bulunur.

8,0/10

19 Temmuz 2023 Çarşamba

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Ankara

 

Yeniyetme vakitlerimde çok da sevmediğim ama değişen ahval ve şerait içinde yeni yeni ısınabildiğim yazarlardan Yakup Kadri'nin bu romanı en iyi eseri olmaktan oldukça uzakta. Aynı zamanda aldığı farklı eleştirilerle pek çok tartışmalara da sebep olmuş. Bir kere öncelikle siyasi bir roman. "Her şey politiktir" savının ötesinde Kemalizmin Kadro yorumunun somutlandığı direkt politik bir manifesto. Bankacı eşi olarak Ankara'ya gelen Selma, Kurtuluş Savaşı esnasında kocasının pasifliğinden soğuyup sonradan evleneceği bir subaydan etkileniyor. Hastabakıcı olarak çalışıyor. Ancak cumhuriyetin kuruluşundan kısa süre sonra bu sefer yeni kocası simsarlık ve komisyonculukla geçinen bir tipe dönüşüyor. Zengin muhitlerde parti ve balolarda Arupa'nın "kötü yanlarını" taklit eder duruma düşüyor. Nihayetinde idealist bir gazeteci ile yakınlaşıyor ve ütopik bir yakın gelecek Ankara'sında cumhuriyetin inşasında çalışan ve inşası olan örnek bir kardo modeline evriliyor. Bu toplumsal eleştiride bir kadının baş rolü alması olumlu görülse de uyanışını erkekler üzerinden yapıyor olması eserin tüm olumlu yanını yerle yeksan ediyor. Diğer yandan otoriter kadro inşasına dayalı ve yazarın da disütopyaya döndüğünü belirttiği gelecek tahayyülü çok da cezbedici değil. Zaten unutmamalıyız ki resmi ideolojinin bu yorumu ve iktidarın halktan kopuk zenginleşmesine getirdiği eleştiriler zamanında da benimsenmemiş ve yazar da bir nevi sürgün niyetine elçiliklerde görevlendirilmiş. Diğer yandan politik vurgu uğruna düşülen mekanik ve kuru anlatım da romanın ayrılmaz bir parçası oluyor.

16 Temmuz 2023 Pazar

Deathspell Omega - The Long Defeat (2022)

İçine en zor girebildiğim DSO albümü bu oldu. Yine de o kadar dinlemeye rağmen çok da ısınabildiğimi , benimseyebildiğimi söyleyemem. Hala black metal sınırları dahilinde kalıp önceki işlerinden o kadar  farklı ki. Müzikal olarak post-hardkore ve hatta alternatif progresif metal öğeleri uçuyor gibi. Elle tutmak zor elbette. Önemli olan uyumsuz akorlar eşliğinde kaotik beste inşası değil. Hissiyat baskın. Nihayetinde depresif, iç burkan duygu selinin yıkıntıları kalıyor dinleyenin içinde. Post-metal ve hatta metalik shoegaze kulvarına doğru adımlarını uzatmışlar gibi. Akıbetleri hayli meçhul.

7,50/10
 

15 Temmuz 2023 Cumartesi

The Caretaker - Everywhere at the End of Time: Stage 1 (2016)

 

Bu grubun arkasındaki isim Leyland Kirby, Zamanın Sonundaki Heryer namındaki uzun soluklu projenin bu ilk adımında cızırtılı plak sesleri ve boğuk bir soundun altında 30-40'lı yılların caz pop dans ezgilerini nostaljik değer uyandıracak şekilde bol tekrarlı bir formülle çalıyor. Besteler özgün mü, eski şarkıların yeniden yorumlanması mı , aradaki ayrım siliniyor. Youtube'da üst kattaki odanızda yatmışken alt kattaki bir caz toplantısı/partisini dinleyerek uyuklamanın keyfi ismindeki videoda buna benzer bir şeyler yer alıyordu. Yalnız şarkı uyarlamalarının bolca loop ve ambiyatik dokunuşlarla düzenlenmesi depresif bir hava katmakta. Sıcaklık rekorunun kırıldığı bu günlerde de benim adıma çok da çekilecek bir şey değil. Bünyeden bünyeye elbet derekesi değişir ama içinde sıkıcılık potansiyeli barındırır. Bir kaç şarkıda güzel bir yaratıcılık egzersizinin albüme dönüşmesinin sancısı.

6,25/10

12 Temmuz 2023 Çarşamba

Monteverdi - L'Orfeo (Gardiner, 1987)

 

Daha önce anlattığım sebeplerden dolayı operanın görselliğinin de önemine inanarak youtube'da temsilini de izlememe dayanarak ki elbette albüm kaydının sahnelenmesini bulmak imkansız, John Eliot Gardiner yorumunun parlaklığı ve dinamik ifadenin rahatlığı sebebiyle çok çok öne çıktığını söyleyebilirim. Gelelim besteci Claudio Monteverdi ve antik yunan mitolojisine dayanan Orfeus'un hikayesini konu alan operasına. 1600'lü yılların başında günümüzün operasının temel kaidelerini koyan bir çalışma. 1600'ler diyorum, barok dönem. Enstrümanlar bile farklı. Piyano yok, babası harpsikord var. Neyse ki bu kayıtta düzenlemelerin zamanına uygun yapıldığını duyma şerefine nail oluyoruz. Bugün de opera için önemli olan çalgıların belli duyguları temsil etmeye yönelik öne çıkarılması, orkestral düzen, bestenin bölümlenmesi gibi adımlar atılmış. Yapıt boruların çınladığı heyecanlı bir prologla başlıyor ve sık sık karşımıza çıkacak oldukça hoş ana motif melodisi ile eğlenceli, ağlamaklı bir şeyler anlatacağız, affola nazarında girizgah ardından hem Orfe hem karısı çobanlarla birlikte aşklarını dile döküyorlar. Temsilin çobanlardan müteşekkil korosu ile birlikte diyaloglardan çok seyirciye yüzü dönük anlatıcı ağırlıklı olması piyes tadı veriyor. Orfe karısının öldüğünü öğrendiğinde Hades'in ölüler dünyasına kaçak yollardan girer. Ölüm anını öğrendiğinde bana göre fazla sağduyulu hatta sonradan yapacaklarının tersine kabullenmiş bir müzikal performans sunuyor. Yeis, ısdırap ve şok herhalde. Ayrıca 2. sahnede patlayan güzel koronun bir tık fazla tekrarı sözkonusu. Hadesin eşi Orfe'nin aşkından etkilenerek kocasını ikna eder. Arkada yürüyen karısına bakmamak şartıyla Orfe ölüler dünyasından eşini alıp çıkabilecektir. Tabi ki eline yüzüne bulaştırır. Kaydın temposunun sonlara doğru oldukça ağırlaşması dikkat dağıtıyor. Ama 5. sahne senfonisindeki vokal performansında olduğu gibi dengeyi sağlama manasında  albüm hep can alıcı noktaları yakalamayı da başarmakta.

7,75/10

11 Temmuz 2023 Salı

John Fred & Ian Hodder - Uygarlığın Doğuşunda Din: Çatalhöyük Örneği

 

Bazı yayınevleri karlarının bir kısmını ayırıp referans kitapları da basıyor ya bayılıyorum. İthaki misal. Alfa ise uzun yıllardır bu seçimi kurumsallaştırmış görünüyor.  Alfa'ya ait bu makale derlemesi  arkeologların, teologların ve antropologların biraraya geldiği, birlikte çalıştığı ya da birbirlerinin yorumlarından beslendiği bir kaç yıl süren bir çalıştayın eseri. Yani kapaktaki isimlerden ibaret değil, ama bu isimler öncülüğü çekmiş ve esere makale yazmanın yanısıra derleme görevinde de yer almış değerli biliminsanları. Özellikle Göbeklitepe olayından sonra dört soruya cevap arıyorlar. Arkeologlar erken dönemlerdeki spiritüel, dinsel ve deneyüstü olguları nasıl ayırt edebilir? Spiritüel yaşantı ve dinsel törenlerdeki değişiklikler "uygarlık" yolundaki sosyal ve ekonomik değişiklikler için gerekli bir başlangıç mıdır? İnsan figürleri erlen Holosen çağda ruhlar dünyasında merkezi rol mü oynar, öyleyse bu durum bitkilerle hayvanları evcilleştirme olanağı sağlayan insanın failliğine yeni anlayışlar mı getirir? Ortadoğu'da erken Holosen çağın geçiş dönemleri sırasında şiddet ve ölüm aşkın din deneyimin odak noktası işlevi mi görür, ayrıca bu temalar insanların ilk büyük toplaşmalarında sosyal yaşamın kurulması açısından başlıca rolü mü üstlenmiştir?

Bazı evlerin tabanına atalarının gömüldüğü, yer yer bazılarının kafataslarının çıkarılıp çamurla kaplandığı, yaban öküzü boynuzlarının evlerin duvarlarına yerleştirildiği, uzun aralıklarla evlerin yıkılıp yeniden üst üste inşa edildiği, evlerin duvarlarının beyaz boya yapıldığı Çatalhöyük topluluğunda aklımda kalan çarpıcı şeyler şunlar oluyor:  Göbeklitepe'den itibaren heykellerde erkek öğesinin egemen olması, kapakta da görülen "doğa ana" heykelciğinin aslında azınlığı temsil etmesi, bu heykelciklerin belki büyü tılsım gibi işlerde kullanılıp görevini bitirdikten sonra çöpe atılması, ava dayanan büyük şölenlere dayalı deneyimsel ritüellerin son dönemlerde duvar çizimlerinde temsil edilerek simgesel bir dinselliğe evrilmesi. Tabi makalelerini ödünç veren biliminsanları bu örneklerin derinine inmekte. Fakat unutulmamalı ki odak noktası daraltılmış, ince ince detaylandırılmış ve analiz edilmiş ve okuması çok da kolay olmayan yazılar bunlar.

9 Temmuz 2023 Pazar

Kendrick Lamar - DAMN. (2017)

 

Kendrick Lamar, okyanusun bu tarafında ne kadar tanınır bilmiyorum ama Abd'nin en büyük hip hop sanatçılarından biri. Yaptığı her iş olay oluyor. Sözlerin anlaşılmasına önem verdiği bilinçli bir tarafı savunmakta. Eller havaya eğlenelim, gangsta, kadın uyuşturucu para üçgeninde boğulalım boş beleş işlerle pek uğraşmıyor. Geçmişi elbette vardır ancak 2010'larda ünlenmesi görece yakın dönemlerin çocuğu yapıyor kendisini ki toplamda 5 albüm yayınlamış bugüne kadar. Bu dördüncüsü diğerlerine nazaran daha zayıf bulunmuş. Elbette hayatını dert ettiği her şarkı onun için değerlidir ama işitsel olarak çeşitliliğin hayli sağlandığı bu albümde boşadüşen besteler de var. Ve Humble ki Koreli bir şarkıcının Hello Bitches nakaratına çok benzettim ve DNA gibi hitler de var. U2'dan Bono'yu bir parçada kısa da olsa konuk olarak duymak mümkün. Genel olarak temponun yükseldiği hit parçaları dışında kuul ve rahatsız etmeyen tarzıyla kolay dinlenilirliğe ulaşıyor, kayıt.

7,25/10

7 Temmuz 2023 Cuma

Led Zeppelin - Led Zeppelin III (1970)

 Folklor şiire düşman olabilir ama bluesy hard rock ile iyi gidiyor. Grubun kronolojik olarak en bir folk köklere döndüğü albüm bu sebeple benim nezdimde daha kıymetli. Ayrıca önceki albümlere nazaran Immigrant Song istisnası ile göze batan şarkılarda azalma var. Bununla birlikte daha az tüketilmiş Since I've Been Loving You sürprizi ile tatmin oluyoruz. En azından ben bu baladı duyduğumu pek de hatırlayamadım ve hemencecik grubun en üst mertebe besteleri arasına yükseldi benim için. Robert Plant'ın vokali bazen fazla ısrarcı olabiliyoruz. Mütevazı, görece tabi, bir performans her ne kadar akılda yer tutmasa da dinlerken daha bi keyifli olabiliyor.

8,0/10

6 Temmuz 2023 Perşembe

M. Bülent Varlık - 1940'ların Dergileri Cilt I

 

Eserin ismi edebiyat çevrelerini andırsa da işin aslı öyle değil. Bir Tüstav işletmesi olan Sosyal Tarih Yayınları ki bu eserin de yayıncısı, başta tarihi TKP olmak üzere sol tarih üzerine emek harcayan bir oluşumun parçası. Dolayısıyla burada mevzu bahis zoraki kısacık süreleri ile 1940'larda yaşatılmaya çalışılmış sol tandanslı Projektör, Hamle, Toprak, Yürüyüş, Başak, Söz, Yığın ve Yeryüzü isimlerindeki yayınlar.  Bu dergilerin kimi taşradan sınırlı bir çevreye hitap etmiş, kimi 2000'e varan tirajı ile ismi üzerine yığınlara ulaşmaya başlamış bir çeşitlilik arz ediyor. Yayınların ilk sayılarının kapakları, tanıtıcı yazı ile birlikte dergilerde yayınlanmış çarpıcı addedilen makaleler, her biri için ayrıntılı bir kaynakçayla bu koleksiyonda yer bulmuş. Titiz ve güzel bir çalışma olmakla beraber içeriğin doyuruculuğu odak noktasının da kısıtlı olmasına bağlı olarak biraz zayıf.

5 Temmuz 2023 Çarşamba

RETRO: Pentagram - Bir (2002)

 

Zamanında bu albüme ısınabildiğimi pek söyleyemem. Egzotik ortadoğu ritimleri yerine Anadolu'ya dönüş, tonlamada modern metal izleği ve sözlerde de yargı dağıtması sebep olarak gösterilebilir. Ayrıca bestelerin hemen dile pelesenk olması da sert müzikte alıştığımız alışma süresini yerle bir ediyor. Saptama olarak belirtiyorum, bir anlamda olumlu bir anlamda olumsuz bir özellik. Şu an dinlediğimde ise görüşlerim bir adım iyiye doğru değişti. Fazla değil, bir adım.

7,50/10

3 Temmuz 2023 Pazartesi

Ömer Faruk Tekbilek & Steve Shehan - Alif (2002)


 Tasavvuf sanatçısı diye bildiğim ve her nedense ismini Ömer değil Omar diye yazan Ömer Faruk Tekbilek bu albümde ambiyans new age benzeri bir müzik icra eden Steve Shehan ile işbirliği içinde. Umduğumun tersine kimi zaman Rumca kimi zaman Arapça sözlerle de desteklenen ve pek de yakıştıramadığım oynaklıkta , çiftelelliler felan, halk müziği örnekleri ile karşı karşıyayız. Dünya müziği etkisi ise yüzde 10 seviyelerinde ve modası geçmiş synth ve sololar ile çok da keyifli an sunamıyor doğrusu. Füzyon fü'de kalmış kısacası.

6,75-/10

2 Temmuz 2023 Pazar

Martha Wells - Katilbot Günlükleri IV: Çıkış Stratejisi

 

Döngü bu kitapla tamamlanıyor, gibi gibi (serinin beşinci bir kitabı daha var çünkü). Seri boyunca kendini ilk kez arkadaş gibi hissettiği ve çıkarını savunan Dr. Mensah ve yoldaşlarına bu dördüncü ciltte borçlarını ödüyor , katilbot kardeş. Bir anlamda da bir önceki kitapta nasırına bastığı GrayCris şirketinin yanlış anlama sonucu doktoru kaçırıp rehin almasının sebeplerinden birisi de bizzatihi kendisi. Diğer ciltler gibi bir çırpıda okuduğumuz bu kısa romanda kahramanımız arkadaşlarını kurtarıyor, şirketlerin en azından GrayCris'in tabutuna çiviyi çakıyor ve doktorun gezegenine uyum sağlamada bir tık daha başarılı oluyor. Öncüllerinden farksız olarak gelecek teknolojisinin ayrıntıları içinde boğulmayı da ihmal etmiyoruz.

1 Temmuz 2023 Cumartesi

Toundra - Vortex (2018)

 

Post rock'ın sert versiyonu manasında post-metal kulvarında faaliyet gösteren İspanyol grup sıkı performansları ile tanınıyor. Hem geleneklere bağlılar hem de ufak tefek dokunuşlarla kendilerini dinletir kılmakta da pek mahirler. Albüm o kadar güçlü başlıyor ki kalbi zayıf olanlar kenara dursun, bi nefeslensin. Ayrıca duygusal angajmanı da bir yaştan sonra kaldırmak kolay olmayacak. Daha önce dinlediğim kronolojik olarak da bir öncesinde duran 4 nolu kaydın bir gram altında değil.

7,75+/10