29 Şubat 2020 Cumartesi

Olcay Özkaya Duman - Bağımsızlığa Giden Yolda Sancak'tan Hatay Devleti'ne Yerel Basın ve Faaliyetleri (1918-1939)

Hatay'ın Fransa egemenliğindeki Suriye içinde Sancak otonom bölgesinden anayurda katılımıyla sonuçlanacak kısa ömürlü bağımsız Hatay cumhuriyeti'ne dönüştüğü süreçte bu milli meselenin farklı aktörler aracılığıyla yerel basına izdüşümünü görme fırsatını yakalıyoruz. Oldukça hacimli eserde bahsi eksik kalan şey, hiç yok değil, yirmi yıllık sürecin sosyal dokudaki dinamik yansıması. Farklı milletler ve ideolojilerin sokağa yansıması dolaylı yoldan , basın, vasıtasıyla tartışılıyor. Eh, kitap ismiyle de zaten fazlasını vaat etmemiş durumda. 

Kode9 - Nothing (2015)

Hiçbir şey'den bir şey öte. Sıkıcı elektronik musiki, İngiltere kökenli dubstep üzerindeki formatsal deneysellik sınırları zorlamayı pek de başaramıyor. Biraz daha keyif alabilmek için voğlümü biraz daha yükseltmek lazım. Kendi janrının listelerine göz attığımda orada da vasat bir sıralamada kendine yer bulabilmiş, çalışma. Ama eserin yaratıcısı ismiyle ün yapmış birisi diyebiliriz. Star Wars temalı şarkısı iyiydi, ortanın üstüne taşıyan şey de o oldu.

5,50-/10

23 Şubat 2020 Pazar

Colin Stetson - New History Warfare Vol. 3: To See More Light (2013)

Sanatçıdan dinlediğim üçüncü çalışma. Ve sanırım son olacak. Anlaşılıyor ki kesik kesik nabız gibi atan çarpık saksafon bıdıbıdısı onun imzası. Ve çok çok çok bel bağlamış buna. Kafayı buna taktıysa belki bunu dengeleyecek bir başkası ile yapacağı işbirliği çalışması kendini bana dinletebilir ki kemancı eşiyle yapmıştı. Yağni avangart da deneysellik de kendini bir noktadan sonra tekrar edebilir. O noktadan sonra bu sıfatları ne kadar hakettiği demek ki tartışılacak mevzu.

6,75-/10

22 Şubat 2020 Cumartesi

Mount Eerie - Now Only (2018)

Sanatçı eşini kaybetmenin getirdiği travmayı müziğiyle atlatmaya devam ediyor. Önceki albümdeki müziğin önüne geçen mahrem direkt duygusallıktan ya da ağıtsal ifade, yavaş yavaş sıyrılıp kabullenmenin de etkisiyle belki, enstrüman ve beste yapısına da bir nebze ağırlık vermiş görünüyor. Sözlerin samimiyetine karşıt hayata adapte olmaya başlamanın etkisiyle huzurlu demeyelim de dinlendirici bir dinleti ile kendimizi başbaşa buluyoruz. Yalnız kaydın sonlarında odaklanma sorunu başlıyor. Besteler de biraz eksen kayması yaşıyor gibi. Olumsuz söylenebilecek tek şey bu.

8,0/10

19 Şubat 2020 Çarşamba

Powell - untitled (2013,EP) & Fizz (2013, EP)

Tekno ama hardından, endüstriyel, karanlık ve asidik. Orjinal tınılar kimi zaman öne çıkıyor. Bas gitarların etkileşimi ile 80'lerdeki enteresan funk caz hatırlatan 3. şarkıda olduğu gibi. Ama kendini tekrar eden ritimler dinleyene panik atak geçirmede kararlı bir istikrara sahip. Fizz ise çok daha iddialı bir açılış yapıyor. Psikopatlığı bir adım öteye taşıyor. Fakat bu kayıt da çok kısa. 90'ların trip hop ve dub'ını hatırlatan güzel bir nağmeden sonra bir yere gitmiyor. Netekim ilginç amma ve de lakin zor bir grup. Tanıtım niyetine bu kısa albümlerini dinlemiş bulunmaktayım.

6,50+/10 - 6,75/10

18 Şubat 2020 Salı

Isaac Asimov - Sonsuzluğun Sonu

Bilimkurgunun babası Asimov'un bu romanı külliyatında nereye düşer bilemiyorum lakin ismiyle romanın sonu hakkında fena sürpriz bozuyor. Muhteşem bir kurgu olamamakla beraber erken dönem bilim kurgunun sevdiğim insanlık hallerini anlatma derdi burada da eksik değil. Aşkı uğruna kurulu düzeni yıkacak bir eylem gütme diyelim.
24. yüzyılda felan insanlık zaman yolculuğunu yiyip bitirmiş gelecek düzenlemeleriyle daha sonradan insanlık tarihinde oluşacak olumsuzlukları önler duruma gelmişler. Tabi biz faniler durumun farkında değiliz.Çünkü bu işle uğraşanlar zamanın dışında sonsuzluk denen bir ortamda takılıyorlar. Ölümsüz değiller ama tanrı rolüne kendilerini fazlasıyla kaptırmışlar. Buradaki teknisyenlerden olan kahramanımız sonradan üstlendiğini öğrendiği sonsuzluğun kuruluşunda çok önemli rolü ile uğruna yasakları çiğnediği doğal zaman içindeki bir kadına duyduğu aşkın arasında kalır. Öğrenir ki bu düzen müdahale edildikçe insanlığın zorluklarla karşı karşıya geçip evrimleşmesine engel oluyor ve insanlığın sönümlenmesine sebep olacak. Yapacağı seçimi tahmin etmek, bu noktadan sonra, çok da güç değil. Bu arada bilgisayar diye kullanılan tabir sadece bir ünvan, robot değil yani, çok sonradan dank etti kafama.

17 Şubat 2020 Pazartesi

Forseti - Erde (2004)

Dark folk tanımını bu kayda yakıştıramıyorum. Gereğinden fazla aydınlık bir tarafı var. Ama melodileri güçlü. Kısa süre önce dinlediğim Vali'nin kaydından daha akılda kalıcı olduğu kesin. İster istemez karşılaştırma yapıyorum. Ve bu albüm bir gömlek üstün. Neofolk içinde düşündüğümüzde türün önde gelen çalışmalarından bir olduğu bellü.

7,25/10

11 Şubat 2020 Salı

David Bowie - David Bowie [Space Oddity] (1969)

Bu albümü anlayabilmek için şartların zorladığı parametreleri kırarak biraz çaba göstermek gerekli. Albüme gayrı resmi adını veren Space Oddity sound olarak albümün genelini temsil etmekten uzak. Geneliyle barlarda çalınan ada folku etkili neşeli keyifli bir rock tanımı ile kulağa basit ve tabiri caizse ucuz gelse de albüm sonlandığında hiç de olumsuz duygularla günü kapamıyorsunuz. Diğer yandan balladların ağırlığı da es geçilemez. Sonuç olarak güzel bir tat eksik olmayacak dilinizde. Hatta evet, üstadın dinlediğim bu dördüncü kaydı sonrasında emin oldum ki ben yaptığı işleri seviyorum. Ha Cygnet Committee ve brit pop öncülü ayarında Memory of a Free Festival da albümün şokomelleri.

7,25+/10

8 Şubat 2020 Cumartesi

Süleyman Ekinci - THKO'dan TDY'ye : Türkiye Devriminin Yolu

Her sektolojistin rüyası az bilinir bir grupla ilgili bilgilere ulaşmaktır. THKO'nun ardıllarının Halkın Kurtuluşu ve Mücadelede Birlik olarak ayrışması esnasında hakkında çok da fazla söz edilemeyen bir grup ordu bazlı örgütlenme yanlısı ortodoks görüşleri devam ettirdi ve Hüseyin İnan'ın son olarak düzenleyerek yayınladığı Türkiye Devriminin Yolu broşürünü isim olarak aldı. Kitaptan anlaşılıyor ki otonom yerel örgütlenmeleri merkezileştirememek gibi bir sorunu aşamayarak ve 80 sonlarında toparlanma çalışmalarının ardından tarihe karışmışlar. Kitap o ünlü broşürle birlikte farklı kalemlerden çıkan mektup ve anı yazıları yer vermekle birlikte bölük pörçük bir düzenlemeye sahip. Ve ne yazık ki TDY hakkında verdiği malümat ta oldukça sınırlı.

Corea - Los peores 7 km de mi vida (2004)

Farklı sesleri arayışım devam ediyor. Kökleri hardcore punk'tan almakla beraber tempo ve sound anlamında daha fazla değişkenlik gösterebilen ve duygusal çığırtkanlığıyla bilinen Screamo namındaki tür içinde musikisini icra etmiş grup. İspanya'dan yol çıkmışlar ve kısa sürede dağılmışlar. Buna rağmen tür içinde gayet kıssalı hisseli bu ürünü hediye etmişler. Sevenleri pek sever. Çünkü türü alıp başka bir yere taşımışlar, deneysel, atmosferik ve şizofrenik tavrı derinleştirmişler. Bu da benim gibi kişileri mevcut tutarsızlığı algılayamayacak bir konuma sevk etme. Hülasa şu ki advans seviye bir dinleme bu. Türe başlangıç için seçilmeye.. Ha, adamımız boğazını iyi yırtıyor, takdir edilesi.

6,0+/10

6 Şubat 2020 Perşembe

Myrath - Shehili (2019)

Çok da bana hitap etmeyen albümlerden sonra nefes açıcı sprey kıvamında iyi geldi bu kayıt. Tunus kökenli folk/prog metal grubu hayal kırıklığına uğratmıyor ama biraz da uğratıyor. Grubun daha önceki işlerini benim gibi takip edenler için biraz yumuşamış, ortalık melodileriyle eskiden ticari diyebileceğimiz, şu an hard rock nasıl ticari olabilir bilemedim amma, bir hatta doğru geçirdikleri evrim ile kafada soru işaretleri yaratması kalp kırıklığımız. Lakin gruba yepisyeni kulak verecekler için de tatminkar bir çalışma. Yağni pek çok şeyde olduğu gibi nerede konumlandığınıza bağlı.

7,50+/10

4 Şubat 2020 Salı

My Bloody Valentine - m b v (2013)

Shoegaze özellikle sündürme vokali sebebiyle çok da takip ettiğim bir tür değil. 37 yıllık süre boyunca hepi topu üç albüm çıkarmasına rağmen kült grup statüsüne kavuşan My Bloody Valentine'in son albümünün güzel tarafı gitarların cızırtılı tonu ve sonlarda yer alan gürültülü parça. Ortalara doğru ise tekrarlayan ritimler yüzünden basan afakanları kovaladıktan sonra oluşan enerji düşüklüğünü ne giderir bilemedim. Kısacası benim tarzım değil. Ha, elbette kötü de değil. Türü sevenler de gayet ihya olmuş görünüyor.

6,50++/10

2 Şubat 2020 Pazar

Cogito - Nietzsche: Kayıp Bir Kıta ( Sayı 25)

Jaspers: Hangi pasajı okursanız okuyun hemen anlaşılabilir, yazdığı hemen her sayfa ilginçtir, yargıları büyüleyicidir, dili baş döndürücüdür, en kısa bir okuma bile karşılığını verir. Ne var ki çok geçmeden okur görünürde hiç kimseyi bağlamayan çok çeşitli yargılarla karşılaşmaktan tedirgin olur ve Nietzche''nin önce bir şeyi, sonra bir başka şeyi, sonra da tamamıyla farklı bir şeyi söylemesini çekilmez bulur.

“Kim iyileşmeye tahammül edecek güce sahip?

Kesinlikle kitleler değil, kesinlikle zayıflar ve dışlanmışlar değil. Hiçlik istencini istedi aslında onlar, ondan besleniyorlar, çünkü yaşamları için gerekli istenç bu. Eğer bu hastalıktan kurtulup iyileşselerdi, mutlaka bundan ölürlerdi de. Onlardan ”üstün bir birlik”, ”kolektif bir varlık” oluşturdukları yönündeki inancı kaldırın; yalnızlık, adanmışlık, vatan, kamu yararı yanılsamalarını kaldırın onlardan, sürücül içgüdüyü sökün, onları evrenin geçici olduğuna, sonunun olmadığına, karmaşık ve anlaşılmaz bir dünyada yaşadığımıza ikna edin, parçalanırlar. Halkın bireysel özgürlük gücü yok; projesiz, programsız, ortak kadersiz, güvensiz, mutluluk vaatleri olmaksızın yaşayamıyorlar. Bunlar olmadan anarşi, terör ve kendini yokediş içinde soluyorlar. Afyona ihtiyaçları var -dine, paraya, çalışmaya, ulusal gurura-; afyonu kaldırdığınızda o hiçlik içinde çözüleceklerdir; sürünün birliğini kırdığınızda, her hayvan kendi köşesinde ölmeye gidecektir.”
"İyileştirmek" isteyen, "iyileştirebilen", kendisini  bekleyen tehlikeyi göz ardı etmeyen üstün insandır, "üstinsan" dır. Hiçbir şey yatıştırıcı kesinlikleri, araçların ve amaçların rahat dünyasını, nedenselliğin ve mantığın sakin ev­renini terk etmekten daha korkunç değildir; ve bunun karşısında, hiçbir şey "iyiliğin" var olduğuna, "kötülüğü" alt etmek gerektiğine ve insanlığın ahlaki ve maddi gidişatını daha iyi hale getiren "Büyük Adamlar" a minnet duymak gerektiğine inanmaktan daha basit olamaz. Etna'ya dalmak için, doğanın insanlıkdışılığını, ahlakdışılığını, kestirilemezliğini kabul etmek için başka bir ruh yapısına sahip olmak gerekir. Kim kendisini sürekli parçalanmaya, ken­disinin dağılma  ve yeniden yapılanmasına yem etmeye tahammül edebilir? Kim kendisini kaosun bir yankısı  haline getirebilir ve kendi bedeninde  ve ruhunda güçlerin oynamasına  izin  verebilir? Trajik bir kahraman, kendisi­nin üzerine çıkmış bir insan. Nietzsche'nin  "politika"nın karşısına koyduğu şey, kendilerini uzakta, yükseklerde tutan yalnızların kaderidir; varoluşları­nın, oluşun işitilmedik, inanılmaz yolunu göstererek  insanlığı "kurtardığı" yalnızların kaderi. Sanatçı, filozof veya Buda, İsa, Sezar veya Bonapart: her biri kendi biçiminde büyük ve gözüpekti; ve her biri kendisini Dionysos'a uzanan tehlikeli yola adadı

Dünyayı varlık düşüncesine tabi ederek hakikati anlamının ışığından hareketle kabul ettiğimiz ve anladı­ğımız sürece nihilizm alt edilemez, çünkü nihilizm belki en çok da ışıkta saklanır. Işık aydınlatır; bu demektir ki ışık saklanır, muzipliği budur. Işık aydınlatır: aydınlanan şey, dolaysız bir hazır bulunuş içinde kendini sunar; bu dolaysız bulunuş,  kendisini ortaya çıkaranı göstermeden gösterir kendini. Işık kendi izlerini siler; görünür kılar ama kendi görünmezdir; dolaysız tanımayı güvence altına alırken kendisi dolaylı olanda kalır ve kendini hazır bulunuş olarak ortadan kaldırır. Demek ki ışığın aldatmacası, ışıldayan bir bulunmayışa kaçıvermesidir, bu bulunmayış da  her türlü karanlıktan son­suz kat daha karanlıktır çünkü ışığa özgü karanlık, aydınlık ediminin ta kendisidir, ışık oyuna karıştığını gene kendisi bize unutturabildiği ölçüde oyundadır

Nietzsche bu zihinsel eğilimler sosyolojisinde şaşırtıcı bir  belirti  bulur: Toplum, kendi kitlesi yüzünden hasta düşmüştür: "Bu yüzyıl kitlelerin yüzyı­lıdır, onlar kitlesel olan her şeyin önünde, yüzükoyun yatarlar." Yaşayan her şeyin hafifliğini dile getiren hızlarıyla eski Yunanlılar'ın tersine; modernler, yoldaki çakıltaşlarına takılan, fena halde kötürüm, yarı cüce, yarı köstebek bir hantallık ruhuna sahiptirler. Onlar, denildiği gibi bir "yığın" dır, "kit­le" dir; ve bu kitleler, halk kitleleridir. Toplumun kitlesel karakteri halkın, ya­ni Nietzsche'ye göre, içinde payağılık kaynayan ayaktakımının özüdür. Halk psikolojisi, ruh  soyluluğunun karşı kutbunda yer alır; burada her şey, haya­tiyetten yoksunluk, altsınıf bayağılığı ve zihinsel karmaşadan  ibarettir. Güç istemi ve yaşamın yaratıcı gücü yok  edilmiştir;  her yerde var olan yararcılık kaygısı, aynı zamanda anlam yokluğu da olan değer yokluğunun hükümran­lığına tanıklık eder. Saçmalık iyice yerleşir. Bu bayağı ve saçma sapan ortamda, bir işaret şaşırtıcı değildir: Kitleler parayı Tanrılaştırdılar! Çünkü  "Para güç, zafer, üstünlük, paye, nüfuz demek­tir". O, güç istemi sanılan şeyi dışa vurur ve güç olduğuna inanılan şeyin hiz­metindedir. Almak ve sahip olmak susuzluğunun insan türünün yarası haline geldiğini gösteren bu Tanrı, varoluşu uğursuz bir komediye dönüştürür -tica­retin kral olduğu bir komedi: Maddi  manevi her Şey  satılık olmuş, paraya dö­nüştürülmüş, yani türdeşleştirilmiştir. Her şey sarsılır: Yeryüzünü de bu  ev­rensel değeryitimi sarsar. Farklılığın saltanatının artık hiçbir  geçerliliği  kal­maz. Artık, başkasılığın anlamı kalmamıştır. Soyluluğun belirtisi olan sınıf ve mesafe  duygusu yok olmuştur. Toplumun basitliği böyledir işte. Anonimlik, kitlesellik, kişiliksizlik,. toplumsal dünyanın farklı bütünler oluşturan türdeş unsurlarını  (Anaxagoras kuramına göre), yoksunluk ve vasatlık olan tekbi­çimciliğe ve tekdüzeliğe vardırır. Batı' da  her yerde, doğuştan gelen güç iste­mi tersine çevrilerek özgünlük yetersizliğine dönüşmüştür. Yakında kültür ya­sa girecektir; "kara bir örtü" tüm dünyayı kaplamaktadır. Her şey, çoktan, iç karartıcı bir günbatımından ibaret olmuştur: Toplumsal hiçlik yayılmaktadır.

11. Kötü işiten  işittiğine hep birşeyler ekler.
26. Tadını çıkarana, ağaçın amaçladığı meyveymiş gibi  gelir; oysa  onun amaçladığı çekirdektir.
61. İnsanlar ışığın çevresinde toplaşırlar, daha iyi görmek için  değil,  da­ha iyi parıldamak için.
62. Kişi "insan arama"ya çıkmadan önce, lambayı bulmuş olmalıdır.
63. Her sözcük bir önyargıdır.
73. Ne kadar yükselirsek, uçamayanlara o kadar küçük gözükürüz.
155. Bize aykırı gelene değil, bizi hiç ilgilendirmeyene karşı en çok hak­sızlık ederiz.
168. Doğruluk kendi başına bir güç değildir: gücün yanında yer almazsa, hemen batıp gider.