30 Kasım 2015 Pazartesi

Abdülkadir İnan - Tarihte ve Bugün Şamanizm : Materyaller ve Araştırmalar

İnternet yok bari bilgisayar işe yarasın diye daha önceden kaydettiğim e-kitaplara da bir göz gezdirdim bu bir aylık dönemde. Oldukça eskilerde kaleme alınmakla beraber tarih kurumunun kitap fuarındaki standında dört teele'ye üstelik ciltli yeni baskısını gördüğüm ama evdeki on koli kitap gözümde belirince almaktan vazgeçtiğim gerçekten değerli bir kitap bu. Eskiliği otantikalığını, böyle bir kelimenin olduğunu zannetmiyorum, katmerliyor. Orta Asya şamanizmini duaları, ilahileri ile birlikte beslendiği coğrafyasını, dağları, bozkırları, ormanları, dahi hayal ettirecek bir gerçeklikte aksettirmede çok başarılı. Okuduğum kitaplara hani puan vermeye başlamıştım ya: Dokuz olur bu. Acaba alsa mıydım basılı nüshayı?

The Hotelier- Home, Like Noplace Is There (2014)

Açılış parçası bugüne dek doğru dürüst emo rock dinlememememe bu da benden gelsin -me,  rağmen o kadar bayat geldi ki kulağıma , auv o-oo-ooh veyo veyooo beyk beyk böyy, sonrası için korkuya kapıldım. Belki de bu tanıdıklık hisssiyatı doksanlardaki pop punk, punk pop gruplarından kaynaklıdır. Grubun bir ayağı da orada çünkü. Bağırış çığırış yerine melodiyi kucakladıkları an daha iyi bir performans gösteriyorlar sanki: In Framing ve Discomfort Revisited. Şöyle de bir şey var ki amerikalı alternatif gençlik böyle şeyleri pek seviyor.

6,75/10

The Ocean - Pelagial (2013)

Hoş geldim, hoş geldim. Geçici olarak geçtiğim kiralık evde internetsiz geçen vakitlere son vermenin sırası gelmişti. Bir süre televizyonsuz ki pek hayranı değilim kendilerinin, misal bu aralar sadece Kore kanalı KBS'ye matrak reality showları dolayısıyla tahammül edebiliyorum, telefonsuz ve belirttiğim gibi internetsiz kalınca insan aslında bayağı bayağı boş vakti olduğunu keşfedebiliyor. Bu durumda önünüzde iki seçenek beliriyor. Topluma faydalı işlerle uğraşmak birisi. Ucu seçimlere, içiyle dışıyla politikaya uzanan makro ölçekli ve yine misal demekten kendimi alıkoyamacağım, metrobüslerdeki hayvanlar alemine kadar inen mikro ölçekli gözlemlerim neticesinde karar vermekte zorlanmıyor ve size bir gıdım yararım dokunmasın diye dokundurttuktan sonra naturlich diğer seçeneğe yöneliyorum, yöneldim daha doğrusu, an itibariyle bitti. O da dinlenmek, yatmak...vallahi uyku düzenim diye bir şey oldu. Neyse sadece tembellik yapmadım, evelallah yine müzik, dergi kitap beslendik. Gel ve de gör ki elimde biriken pekçokbirşey var. Bu yüzden hızlı bir tur yapacağız.
Turuma bu aralar pek çok  makbule geçen bir Alman gurubuyla başlamak istiyorum. Seveni, takdir edeni bol olduğu kadar özellikle vokali sebebiyle irkileni de hiç az değil. Ben ikisini de pek anlamıyorum. Orjinallik ya da duygu yönünden diğer melodik sludge grupların gerisinde kalıyorlar. Mastodon'dan bayağı metalkor'a değişen etkilenimlerin keyif verdiği söylenemez. Zaten müzik de çoğu çoğu modern progresif metal beherinden damıtılıyor. Dinlediğim versiyon parçaların sözsüz versiyonlarını içeren bir bonus cd dinleme imkanı sunuyor ki işin aslı aslında bu albüm enstrümental olacakken vokal kaydının sonradan eklendiği gerçeğiyle kim kimin bonusu şüphesi beliriyor zihinlerde şuurlarda. Sözsüz versiyon bir gıdım daha iyi. Bir de sert ve yumuşak yanların ve enstrümanlar ile vokalin arasında geçişlerin dengesi ya da uyumu konusunda ufak tefek pürüzler mevcut. Yine de haftalar sonra şöyle yarım kulak dinlediğimde daha bi hoşuma gittiğini inkar edemem. Bayağı da yazmış bulundum migrenli migrenli. Nokta.
Ha bombayı söylemedim daha. Godspeed konserine gitmeyi unuttum!

7,0+/10