30 Ağustos 2019 Cuma

Annie Lennox - Medusa (1995)

No More I Love You's namındaki 90'lar hitinin yanında bir kaç dinlenir şarkıda içeren çalışma ait olduğu pop kulvarında kendini fazlasıyla ciddiye alıyor. Sonucunda kaydın geneline bakıldığında "dur kardaş" tuşuna bastığımızda akılda çok da kendi namına bir şeyler bırakmıyor. İşte buna sofistike yada indie pop diyoruz. Kıyaslandığında ilk albümün de gölgesinde kalmakta.

6,50-/10

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Natacha Atlas - Diaspora (1995)

Etkileyici bir şekilde başlayıp ikinci yarısında ezanı seslendirdiği parça ardından elektronik terennümlerle tangır tungur yerlere kapaklanan bir çalışma. Yıllardır aklımda nedense daha elektronik tını yoğunluğunda bir şeyler yaptığı aklımda kalmış şarkıcının. Bildiğin Arabik pop. Yalnız çiğliğe ve basitliğe düşmeyen Avrupa görmüş hali. Bir miktar Ofra Haza tadı almadım değil. Ancak aradaki sene farkına bakıldığında beklentim daha riskli bir hamleye girişiyor olmasıydı. Yapmamış, etmemiş. Yarısını kesince pek güzel amma.

6,50+/10

25 Ağustos 2019 Pazar

Dying Fetus - Purification Through Violence (1996)

Death metal'den çok anlamamakla birlikte zaman zaman sert bir şeyler dinlemek istediğimde kulağımdan esirgemiyorum böyle sesleri. Bu da eskilerden kalma ama dinlemediğim sidilerde kalan bir kayıt. Gorul gurul vokaliyle grind'e göz kırpan kayıt tüm brütalliğine rağmen bence rifften ziyade gruuvi ritimlerine sırtını dayamasıyla tırnak içinde keyifli tırnağı kapa, anlar sunmuyor değil. Keyifli derken çok da ciddiye alınmayacak, sofistike olmayan şeylerden bahsediyorum. Grubun ilk uzunçaları ve takip eden çalışmaları daha fazla beğenilmekte diye ek bilgiyi de verip kaçayım.

7,0+/10

21 Ağustos 2019 Çarşamba

Ari Barokas - Lafıma Gücenme (2018)

Gerçeği söylemek gerekirse ilk dinlemelerimde hem Ari'nin ses rengi hem de sözleri sebebiyle kayda ısınamadım. Zamanla ise kendimi yüksek sesle eşlik eder buldum. Duman'ın neden sadece Kaan'ın grubu olmadığına işaret eden güzel bir çalışma. Tam da Kaan'ın solo çalışması ardından. Aslında bizim piyasada ecnebilerin singer minger song writer dedikleri Bülent Ortaçgil misali akustikiteye dayalı modern şehir ozanı tarza fazlasıyla ihtiyaç var. Ve kesinlikle bu tarzdaki ürünlerin neden daha fazla bilinmediğini ve kısıtlı çevrelerde kaybolduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.

7,75/10

20 Ağustos 2019 Salı

Sigh - Heir to Despair (2018)

Japon folklorü, black metal, avangart, Iron Maiden, elektronika, progresif metal, epik, Jethro Tull, saykedeliya, hepsi bu albümde ve de üstelik birbiriyle hiç de çelişmeden uyum içinde. Zor iş ve Sigh bunun altından kalkıyor. Önceki albüm Graveward'a kıyasla sergiledikleri değişim olumlu yönde. Kaydın kapağı ayrı bir güzel.

8,25/10

18 Ağustos 2019 Pazar

Talk Talk - Spirit of Eden (1988)

O dönemde post-rock tanımlaması olduğunu sanmıyorum. Bu etiketlendirme retrospektif olmuş biraz. Caz esintili indie rock daha uygun bir sıfat gibi. Neyse, sosyal alemde otomatik de olsa bana ısrarla önerilen bir grup Talk ve de Talk. Ve sebebini dinledikten sonra daha iyi anlayabiliyorum çünkü dinlemeden önce anlamam mümkün değil. Bana hal ve tavır olaraktan hafiften Slint'i hatırlattı. Ama dinamiği daha güçlü bir yapıt. Sadece post-rock sevenleri değil indie rock çalışmalarını takip edenleri de ihya edecek bir albüm bu. Tek beni rahatsız eden şey bestelerin lineerliği oldu ki bu haliyle neden kaydın tür içinde baş yapıt olarak değerlendirildiğini anlamamı biraz zorlaştırmakta.

8,75/10

17 Ağustos 2019 Cumartesi

UP XIV #15-16-17

Böylelikle Underground Poetix dergisinin tüm sayılarını arşivlemiş oluyorum. 15. sayısı Michael Dickman'ın güzel bir şiirini, Laibach üzerine uzunca bir yazıyı, bolluk ekonomisi ve Marksizm üzerine yine uzun bir makaleyi, 2000 AD ismindeki İngiliz çizgi roman dergisi hakkında bir denemeyi içermekte. Kapak konusu ise gayet tiksindirici bir maçolukta Russ Meyers röportajını okuyucuya sunmakta. Pornografi ve şiddet öğeleri çizen Mavado Charon söyleşisi de cabası. Derginin son sayısı daha çok sırtını çevirilere dayamakta. İtiraf etmek gerekirse bu sayı kolay kolay sevilecek bir okuma sunmuyor bazı aşırı içeriği ile. 16. sayı ise tam tersine gayet sert bir entelektüelizm ile okuyucuyu sarsıyor. Kapakta gördüğümüz gibi yazıların hepsi Deleuze ve punk ve müzik felsefesini de içerir şekilde ikisi hakkında.
Kasım 2016 tarihli son sayı Erhan Kabakçı röportajı, Kafka, Ezra Pound, Burroughs'da böcek imgelemini irdeleyen deneme yazısı, Şevket Akıncı'nın uzunca bir şiiri, avangart performans sanatçısı Charlotte Moorman'ı konu alan yazı gibi çeşitli alternatif bir içeriğe sahip.

şimdi suçuna sığınmak çin
hangi doğanı seçeceksin?

Ólafur Arnalds & Alice Sara Ott - The Chopin Project (2015)

Olafur arkadaş demiş ki Chopin'i artık konser salonu formatından farklı bir şekilde yorumlamak lazım. Teknolojik imkanları da kullanarak yanına Alis kızcağızımızızız da alaraktan, otur piyanonun başına demiş, bir ihtimal emir kipi de kullanmıştır, değişik bir kayıt şey etmiş. Çok çok farklı sesler kulağa gelmese de, elit klasik musikişinaslar elbet şıpdadık farkları anlayacak ve dudak bürkeceklerdir, böyle depresif ve karanlık bir atmosferi dinleyiciye geçirme başarısını yakalamış ikili. Özellikle araya giren keman nağmeleri etkiyi katlamış. Canlı, yaşadığı belli olan belki de biraz field recording yapan folk grupların yaptığından esinlenen bir müziği ortaya koymuş ikili. Unutmadan eklemek gerekir ki, parçaların yarısı Olafur'un kendi bestesi ki bu da albümün başlığı neden Chopin Project sorusunu akla getiriyor. Nihayetinde prodüksiyondaki bu farklılık çığır açmıyor, duygusal olarak yaşananlardan farklı bir şey yaşatmıyor. Akılda da çok bir şeyler kalmıyor ki bu da Olafur kardeşin yaşadığı genel bir sorun maalesef.

6,25+/10

15 Ağustos 2019 Perşembe

The Tallis Scholars - Russian Orthodox Music (1990)

Sarmadı, saramadı... Muammalı kaydın ses kalitesi bir süre sonra tek düze bestelerle bünyede sıkıntılar yaratabiliyor. Bence yeterince mistik değil bu besteler. Çoğu anonim olsa da Stravinsky, Rachmaninoff ve daha az bilindik John Tavener ve Dimitrij Bortniansky gibi modern çağın imzacıları da albümde yer alıyor. En ilginç besteci ise Rus çarı Korkunç İvan olsa gerek. Bir kadın bir erkek iki vokal zıt perdelerde ilahileri icra etmekte. İşin doğrusu ortodoks ilahileri dendiğinde biraz daha iddialı ve ruhani bir şeyler bekliyordum. Ya da bu aralar ben bir pek kefere diyalektik materyalistim bilemedim. Şef çıbığını Peter Phillips sallamakta.

5,50

Boy Harsher - Careful (2019)

Bu aralar pek bir moda 80'ler synth pop'una çapraşık bir bakış. Karanlık, ekolu, mistik bir yorum. Tek kusuru tüm şarkıların birbirine benzeyen bir türkünün değişik varyasyonları olması. Üstelik her zaman her yerde dinlenebilirliği de yok. Bir de vokal ile müzik arasında ses mühendisliği manasında sıkıntılar var gibi. Tek kusur demiştim değil mi? Yine de değişik bir ses olduğu kesin. Sadece biraz oturması, pişmesi lazım.

7,0-/10

4 Ağustos 2019 Pazar

Orphaned Land & Amaseffer - Kna'an (2016)

İki İsrailli grubun işbirliğine dayanan bu çalışma olumsuz tepkilerle karşılanmış. İlk sebep prodüksiyon olarak gösterilmekte. Gerçekten de parçalar arasında tutarsızlıklar çaba göstermeden kulakta çınlasa da black metalini lo-fi dinleyen biri olarak bahsedildiği seviyede beni etkilemedi. Ama hiç dinlemediğim Amaseffer grubunun bu kayda etkisini çok da anlamadım. Kadın vokal olsa gerek. Kayda yansımasını genelde olumlu bulmaktayım. Şarkı isimlerine bakılırsa yine dini referanslı bir konsept söz konusu olduğundan besteler arasında dinamizm çok da uyumlu değil. Orphaned Land'ın daha soft ve kadın vokal destekli bir versiyonu olmaktan öteye gitmiyor. Bir kaç hoş ama grubun geçmişini bilenler için özgün nakarat ve kadın vokalin yalın sesini duyduğumuz tek bir şarkı dışında yeterince samimi bir ruh da hissedilir değil. Sanki şarkıların yarısı ısmarlama bir proje gereği kaydedilmiş gibi.

6,75/10

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Cem Karaca (& Dervişan) - Parka (1977) Comp.

Ufak tefek eleştirilerim var bu derleme ile ilgili. Prodüksiyon anlamında Cem Baba'nın o güçlü vokali orkestrayı kimi zaman ezebiliyor. Halbuki pek çok kaydında zaten ad yapmış gruplarla çalışan ve onları da albümlerin ismine katan, burada Dervişan da olduğu gibi, sanatçının kastı olduğunu sanmıyorum. Ayrıca şarkılar arasında kalite bile tutmuyor. O ünlü Parka'nın nakaratı çok fazla tekrar ediliyor. Tamirci Çırağı ne zaman dinlesem gözlerimi yaşartan ve adaletsizliğe karşı beni gaza getiren kişisel bir eser olarak mükemmel haliyle albümde yer almakta. Beni Siz Delirttiniz absürt yanıyla gayet eğlenceli, toplumsal eleştiri barındıran bir parça. Mutlaka Yavrum , Nerdesin, Üryan Geldim gibi şarkılar şöyle mükellef bir sofra eşliğini gerektiren örnekler. Diğer parçalar da Cem Baba'nın sesiyle kimi zaman bestecilik açısından belli zayıflıklar taşıyor olsalar da, ortalamanın üzerinde bir keyif sunmaktadır efenim.

8,0/10