30 Ocak 2021 Cumartesi

Joan Baez - Joan Baez (1960)

 1960, çok çok eski bir tarih. 60 sene öncesi ve amerikan modern folkun öncülerinden Joan Baez hala hayatta. Hayatta olmasına takıldım çünkü bu güçlü aktivist kadın motifini Patti Smith ve Janis Joplin ile birlikte tekleştirdiğimin farkına vardım. Her ne kadar folk üstadı olsa da Joan Baez'i uyuşturucu ve alkolle içiçe bir rock'n roll hayatıyla özdeşleştirmişim. Eskiliğine geri dönersek belki de Bob Dylan gibi sıradan insanların hikayelerini anlatan ilk dönem modern folk ile ilişkilendirmek gerekir bu albümü. Demem o ki hafif tınılarda countr'ynin gölgesi bulaşmış sanki. Bir ozan müziği olduğundan enstrüman olarak akustik bir  gitar duyuyoruz. Dolayısıyla vokalin kimi zaman şiril şiril tizleşmesi rahatsızlık verse de genelde duru bir ses ile karşı karşıyayız. Gitarın da 19 yaşında Joan Baez tarafından çalındığını unutmamak gerekli. Bu çıkış albümü House of the Rising Sun gibi sonradan çokça yorumlanan bir şarkı da içermekte. Türün standartlarını ortaya koyan , eski olsa da eskimeyen yanıyla klasik bir eser.

7,50+/10

27 Ocak 2021 Çarşamba

Opeth - In cauda venenum (2019)

 

Özellikle vokalde somutlanan tekdüzelikten sıyrılma adına sağlam bir çaba. Vokal tarz itibariyle çeşitlenmiş, biraz renklenmiş , seversiniz sevmezsiniz hatta tiz çıkışlarda bile bulunuyor. Enstrümental kısımlarda çok farklı değil. Sert riffler ara ara su yüzüne çıkmakla kalmıyor caz normlarının baştan sona hakim olduğu bir şarkıya dahi yer verilmiş albümde. İsveççe versiyonu daha çok dinledim. İngilizceye kıyasla albümü daha egzotik kılmakla birlikte Opet'in vokal tarzı daha hece hece söylenen bir dile uygun gibi, Japonca ya da hani biraz Türkçe gibi. Kaydı farklılaştırma adına alıntılar ve korku filmini andırır ambiyatik intro da ayrı bir hava katıyor. Hiç sözleri okumadım ama konsept bir atmosfer olmasa da olmuş hani. "hiç bir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler olmuş" Ha, yine de yeni Opeth, Opeth'dir, besteleri hiç aklımda kalmıyor. Favori bir grubum değil, lakin daha önceleri dediğim gibi, dönüp dolaşıp yine ne yapmışlar diye kendimi onları dinlerken buluyorum, böyle de bir büyüleri var. Dinlerken kendinden geçenlere, onların anlattıklarına tanık oldukça ağzım açık ben de gıpta etmekle yetiniyorum. Maalesef bir tık , kıyasen, chartlarda az başarı göstermiş durumda.

7,50+/10

24 Ocak 2021 Pazar

RETRO: Empyrium - A Wintersunset... (1996)

 

Empyrium çıkış yıllarındaki sertliği kısa sürede kaybedip müzikal etkinliğini de yavaşlatarak bugüne kadar gelen bir grup. Bu ilk uzunçaların damarlarında hala metal kanı akıyor. Doom, folk ve black (ki kısmen başvurdakları bu tarz vokal çok da etkileyici değil) karışımı kokteyl yüreğe dokunan rifflerle cezbedici. Temiz vokalde tercih edilen baritonluk akustik pasajlarla (sadece gitar değil flüt de) neo-folk janraya hangi yoldan yürüyeceklerinin işaretleri olarak belirmekte. Lakin kusurlar da mevcut, kimi parçalar uzun, odak noktası dağınık ki o vakitlerde bu kadar da göze batmaz bir şeydi bu, black metal vokaller demiştim çok uyumlu değil, keyboard tonu bir kaç tık kulağa batıyor gibi gibi. Yalnız genel olarak biraz pastoral biraz natural atmosfer, özellikle planlanan bir şey mi bilmiyorum ama güzelce hissediliyor. 

6,75+/10

Nicolas de Crecy - Buzul Çağı

 Bir çırpıda okuduğum bu çizgi roman çarpıcı çizimlerin eşlik ettiği ilginç hikayesiyle dikkat çekiyor. Uzak gelecekte bir grup kaşifin insanlığın terk ettiği ve unuttuğu karlarla kaplı Fransa'daki gezilerine odaklanıyor. Tarihi koklayan ve genetik açıdan zekaya kavuşmuş köpekler enteresan bir detay. Grup Louvre müzesinde oranın müze olduğunu dahi bilmeden buldukları eserlerden geçmişe dair saçma genellemeler yapıyor. Çizer müzede sergilenen arkeolojik eserleri detaylı bir şekilde aksettirmiş, hatta yapıtın sonunda eserler görünüş sırasına göre bir cetvel halinde sıralanmış. Çizerin detaya ve gerçekliğe verdiği önem bunlarla sınırlı. Çünkü hikayenin absürt sonunda bu eserlerin dile gelip konuştuğu ve yıkılan müzeden kurtulmak için bütünleşip devasa bir köpek formunda kurtuluşa koşmalarına tanık oluyoruz.  Gruptaki sorunlu kişiyi yiyen karkas bir et resmi, tabloları izlerken donmuş bir güvenlik görevlisi ve grubun, gruptaki karakterlin akıbetsizliği. Hz. İsa'nın hayalet heykellerle okucuyu selamlamasını da düşününce eh sansasyonel ama ucu açık bir son, işte.

23 Ocak 2021 Cumartesi

Gregorian - Masters of Chant (1999)

Güncel şarkıları Gregoryan stilinde yeniden yorumlamak çok tutar deyip bir değil iki değil ondan fazla kayıt çıkartmak her ne kadar uzun bir zaman dilimine yayılsa da, ne bileyim, öyle bir şey. Halbuki bu projenin parçası olan kalabalık bir kadro bulunmakta, hatta destek veren isimlerden Sarah Brightman da solo olarak da takılan bayağı ünlü bir soprano. Bu formül az bilindik şarkılarda fena da işlemiyor değil. Ama Nothing Else Matters ya da Losing My Religion gibi efsane parçaları gregoryan tarzında dinlemek tüylerimi diken diken etti. İyi anlamda demiyorum, pek katlanamadım desem yeridir. New age yorumu altında yankılanan şarkıların bazı düzenlemelerinde maalesef new age'in en ucuz soundu tercih edilmiş. Sound işin aslı bir 5 sene eski gibi geliyor kulağa. Ne iyi ki işe gidip gelirken yolda çoğunlukla mışıl mışıl uyumamı sağladı. Bu arada grup orijinal mi orijinal, özgün mü özgün ismiyle aklımı aldı, geriye de bir şey kalmadı.

6,75/10

19 Ocak 2021 Salı

Michel Foucault - Toplumu Savunmak Gerekir

 

Foucault'nun 76 yılında verdiği derslerin notundan derlenen bu yapıt biraz ileri bir seviyeye hitap ediyor.  Geçmişten gününümüze özellikle Fransa örneği üzerinden iktidar ilişkilerinin ırklar mücadelesinde evrildiği nokta tarihsel -siyasal söylem üzerinden soykütüğü çözümlemesine tabi tutuluyor. 

iktidar ilişkilerini ve bilmelerin çatışmasında ve gerçek savaşımlardaki güç bağıntılarını açıklamaktan uzak olan hukuksal teorilerin ve siyasal doktrinlerin bir kenara bırakılmasıdır bu; aklın ilerlemesinden çok, egemenbilmelerin disipline sokulması, normalleştirilmesi, merkezileşmesi yararına  "minör " bilmelerin diskalifiye edilişinin görülmesi gereken Aydınlanma Çağı'nın bir yeniden okumasıdır; tarihin 18. yyda yükselen burjuvazinin bir keşfi ve mirası olduğu düşüncesinin eleştirisidir; fetihlerden ve egemenliklerden söz eden o tarihin, doğal hukuka karşıt olarak ırklar savaşımına dayanarak kurulmuş, kelimenin gerçek anlamında, bir "muharebe-tarih"in , "tarihselcilik"le desteklenen övgüsüdür; son olarak, bu savaşımın 19.yyda geçirdiği değişimden bu yana, davranışlarınbiyo-politik düzenlemesi sorununun, yeni bellek , yakın gelecek olarak ırkçılığın ve faşizmin doğuşu ve gelişmesi sorununun ortaya atılmasıdır.

Eserin en çarpıcı tespiti : 18. yy sonundan itibaren geliştirilen biyo-iktidar izleğinin [reel] sosyalizm tarafından yeniden ele alınıp geliştirilmesi, yeniden kurulması, değiştirilmesi. Irkçılık [etnisite ile sınırlı değil, akıl hastaları, suçlular, muhalifleri de kapsayan geniş bir tanım] da bir yönüyle sosyalist toplumlarda işlendiği sözkonusuyken Foucault yolu ırkçılıktan geçmeksizin bir biyo-iktidarın nasıl işletilebileceğini soruyor.

18 Ocak 2021 Pazartesi

Thy Catafalque - Naiv (2020)

Metal falezlerinden elektro folk deryasına düştü düşecek bir albümden sonra bu değişik kafa arkadaşlar metal kökleri biraz daha hatırlar olmuşlar. Şöyle genel bir sıkıntım var , folk vokal melodiler ve metal kısımlar yani farklı etkileşim bölümleri aynı şarkı içinde akıcı bir şekilde birbirlerine tutturulmamış, aralarındaki ayırıcı fark çizgisi biraz rahatsız edici. Dolayısıyla albüm içindeki şarkıların bazen nerede başlayıp nerede bittiklerine dair takibi kaçırabiliyorum. Rahatsız edici demeyelim de kafa karıştırıcı caz etkilenimli Tsitsuchka da benim için canlı ve de mutlu sesiyle bir karın ağrısına dönüşüyor. Bununla birlikte epik ezgiler, Embersolyom, gruptan ilk kez duyduğum oryantal etkiler, Altay bozkır havası, thrashy doom rifiyle Vetö, saykedelik sololar yine grubun çılgınca işleri olarak keyif veriyor. Yalnız bir tık tür bolluğunun ucunu kaçırmışlar. Sonuçta grup eskiden beri tutturdukları aynı metodu devam ettiriyor ve bu kayıtlarıyla da sağlam bir iş çıkarmışlar. Bu kayıt diskografilerinde en iyiler arasında yer almayacak olsa da ufak ufak değişiklerle kendilerini geliştirtirdiklerinin takdir edilesi bir kanıtı. Ve daha da önemlisi bu grubun bir muadili yok.

8,0+/10

16 Ocak 2021 Cumartesi

Aşkın Nur Yengi - Yasemin Yağmurları (2004)

 2000'lerin ruhuna tam anlamıyla uyum sağlayamayan bu sekizinci Aşkın Nur Yengi çalışması gürültülü modern prodüksiyon öncesine denk gelmesiyle kulaklara bir ferahlık sunuyor. Biz Hani'deki dönemin amerikan R+B beatlerine benzeyen bir katkı dışında Şimdi Mosmor Oldun Mu'daki Hint ezgilerinin taklidi , Peradaki Aşklar'daki tango duruşu, bir Yunan şarkısının oryantal dans pop yeniden yorumu olan Seni Terk Ettim, baladlar gayet 90'lardan kalma bir mantığı işaretliyor. Biz de bu vesileyle güzel, duru bir vokal ile buna müsade eden bazı şarkılarda mest oluyoruz. Hareketli, dumtıslı besteler de es geçilmeyerek bir denge kurulmaya çalışılmış durumda elbette. İşin aslı albümden çıkan bu tarz şarkılardan ilk video Yıldız Yıldız kaybolup gitmiş. Nazan Öncel bestesi bu parçayı ilk kez duyuyorum ve bestecnin son işlerini hiç de sevmememe rağmen saygılar sunuyorum. Unutmamak gerekir ki 2000'lerde gençler farklı kulvarlara yönelmiş durumdaydı. Dolayısıyla bir kaç vasat , bir kaç hoş , bir kaç ilginç parçanın bir araya geldiği bu çalışma şarkıcıyı gönendirmiyor.

6,75-/10

11 Ocak 2021 Pazartesi

Fire! Orchestra - Arrival (2019)

 Eserlerini pek bir beğendiğim bu delişmen gurubun son albümünü zoraki bazı disonanslar ve bas klarnet olduğunu sandığım içten titreşmeli irkinç şey dışında belki de biraz coverların da etkisiyle yeterince maceracı bulamadım, tabiri caizse melodik açıdan alternatif pop çizgisine yakınsadıkları iddiasında bile bulunacağım. Çift kadın vokalin ağırlığı da bittabi es geçilemez. Her ne kadar bu yapıtları avant-garde caz camiasında grubun belki de en iyi çalışması addedilip sıkı sıkı sarmalansa da ben bunu biraz da nispeten, nispeten büyük bir kelime, yani diğer albümlerine istinaden daha kolay dinlenirliğine ve melodramatik duyguları daha bir coşturabilme kudretine buluyorum. Yerdem mi, övdüm mü hiç belli değil. 

7,75--/10

10 Ocak 2021 Pazar

Arcade Fire - Funeral (2004)


 Ben de isterdim skinny jeans altına çizgi film karakterli rengarenk çoraplar takıştırıp şukela konseptli kafelerde kim kiminle niye birliktenin ötesine geçmeyen boş muhabbetlerin parçası olmayı. Hipster aleminin pofuduk hayatlarında poğaçadan dertlerle uğraşmayı. Ama biz 90'lar çocuğuyuz, konuştu mu dimdirek konuşuruz, gitar jilet olur, acı acı öterken damarlarımızı keser. Hayatı tüm gerçekliğiyle, aç ve tok halimizin ikisini de yaşayaraktan tecrübe etmişizdir. Neyse, bu kadar demagoji manyaklığı yeter. Indie rock denen bu furyayı gerçekten ve hakikaten iliklerimnde hissederekten sevmek istiyorum. O topluluğun bir parçası olmak istiyorum. Bünyem kabul etmiyor. Arcade Fire'ın bu çıkış albümü de sözkonusu mecralarda klasikleşmiş bir yapıt olarak bayraklaşmış durumda. Haklarını vermek gerekir, her parça duygusal bir durumu, ben tam giremedim o ayrı, temsilen ayrı bir karaktere bürünmüş. Kah vokalin punkımsı tavrı kah dans rock ritimleri parçaları özel kılmakta. Indie tarafı amatörlüğü ile öne çıkarak samimi bir kişilik katmakta albüme. Diğer bir deyişle vokalin bazı bazı kayıtları,nın bir iki şarkıda koronun perde perde düşerken gıcırdamasının ve prodüksiyonun o kadar da iyi olmadığını söylemeye çalışırkene ben. Nihayetinde bende bir şeyler oturmadı. Yine de keyifle dinledim, haklarını da teslim ettim. Yazın dinlesem bir tık öteye geçeceğine inanıyorum. İşin aslı mekan, zaman ve kültür gibi olguların müzikal deneyim konusunda yarattığı etkiye biraz kafayı takmış durumdayım bu aralar. 

6,75+/10

6 Ocak 2021 Çarşamba

V.A. - Icelandic Folk Music (1995)

 Şu şirin mi şirin kapağa bakın. Post rock ve black metal grupların ve bittabi Björk'ün anavatanı İzlanda'dan değişik bir şeyler bekliyoruz. Hiç olmaz ise viking türküleri ile şenleniriz sanırsam. Beklenti böyle. Dİnleken aklıma düşen şeyleri not aldım, bir bakalım. Rusya, sarhoş İngilizlerin eğlenceli şarkıları, dramatik ve sinematik orkestrasyon, Loreena McKennitt, Keltler, romantizm, kış, klasik müzik, dungeon synth, new age. İzlanda halk müziği de pek bir değişikmiş. Benim de kafam bir o kadar karışık.


6,75+/10

3 Ocak 2021 Pazar

Jose Saramago - Ölümlü Nesneler

İsmi üzerinde nesnelerden ilham alarak toplumsal eleştiriyi ironik dil cambazlığıyla harmanlayıp altı öyküyü okuyucunun beğenisine sunuyor, usta yazar. Portekizli yazar dönemin baskıcı atmosferini karanlık bir sis gibi eserine yedirmiş durumda. Öykülerin ortak noktasını bu teşkil ediyor. Fantastik unsurlar zaten yazarın başvurmaktan vazgeçemediği şeyler. İlk öyküde tahtakurularının basit bir sandalye üzerinden bir diktatöre karşı kurdukları komplonun ortağı gibi hissetmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Benzin ambargosu altındaki bir kentte  benzin bağımlısı çılgın bir arabanın  sürücüsünü rehin aldığı diğer bir hikayede sürücünün başkalarının yargılarından çekinerek işleri daha da sarpa sardırmasına tanık oluyoruz. Bir hükümdarın yaşadığı ölüm korkusu sebebiyle yönettiği ülkedeki tüm mezarlıkları görmeyeceği şekilde duvarlarla örülü başka bir yere taşıması orada yeniden hayatın filizlenmesine sebep olacak ve bu nafile çaba hükümdarı ölümün pençelerinden tabiki kurtaramayacak. Bu da üçüncü hikaye oluyor. Nesneler adına taşıyan eserdeki en uzun hikayede nesnelerin yavaş yavaş ortadan kaybolduğu tüketim odaklı distopik bir ülkeye yolculuk yapıyoruz. İnsanlar bir daha asla nesnelerin yerine konmayacak. Sentor isimli öykü  varoluşçu ve bireysel örüntüsü ile eserin en dokunaklılarından biri. At ve insan olarak kişilik bölünmesi yaşayan ve türünün tek hayatta kalanı sentor (centaur), doğduğu topraklara dönerken insanlar tarafından uğradığı tacizlerden hayatını korumaya çalışıyor. Bir kaç sayfadan oluşan son hikaye ise umudun ve sevginin hiç bir zaman yok olmayacağını hatırlatan bir nişane.

2 Ocak 2021 Cumartesi

Dødheimsgard - 666 International (1999)

 

Yeni bir avantgarde metal dinleme furyasını Enslaved, Ihsahn, Thy Catafalque gibi gruplarla başlatacakken hevesim kursağımda bilye oldu, yutkun yutkunabilirsen. Sebep de eski blackçilerden DHG'nin tür içindeki bu klasik yapıtı. Yanımda majezik ve alvares türevlerini hazır ettim, migrenim azmasın diye karanlık ve loş ortamımı önceden ayarladım. Yer yer öne çıkan piyano soloları felan da tam çare olmadı. Tok ve agresif vokal, sert tonlar ve tabi ki endüstriyel ortam oldukça zorlayıcı. Futurist sonik eklentiler pek hoşluk katmada. Aslında besteler riffler hiç fena değil. Ama amansız hava saldırısı altında sığındığımız şu yaz gibi kış köşesinde anlayabildiğimiz ve sabır gösterebildiğimiz kadarıyla. 

6,75/10 

1 Ocak 2021 Cuma

RETRO: Empyrium - ..der wie ein Blitz vom Himmel fiel... (1995, Demo)

Bir dönem Anathema, Katatonia sever melodramlara bağlamış metalik geçliğin takip ettiği gruplardan birisiydi. Mıymıymıy tarzıyla bana pek hitap etmemişti o zamanlar. Şimdi biraz daha bilinçlenerek grubun evveliyatına dönelim bakalım. 95 yılında ilk demo, evet demo diye kasetlere kaydedilen bir şeyler vardı bir zamanlar ve inanamayacaksınız ama internet diye bir şey yoktu, daha doğrusu hiç ama hiç yaygın değil idi, kayıtlarını çıkarmışlar. Folk metali doom atmosferi ile harmanlayarak bugün bile orijinal kaçabilecek bir tarzla müzik hayatına atılmışlar. Dolayısıyla keyboard çok hakim bir konumda. Başta vokal olmak üzere prodüksiyon kalitesi sallantılı. Grup bu dönemi için esin kaynakları olarak My Dying Bride, Paradise Lost, 90'lar Norveç black metali ve Dead Can Dance, The 3rd and Mortal gibi grupları sayıyor. Tahayyül edebilirsiniz. Bence çok sıkı bir giriş bu. Grup yerinde durmayacak, değişecek ve yolu metal dışına taşacak.

7,50-/10