29 Eylül 2022 Perşembe

Tamikrest - Tamotaït (2020)

 

Ruhsuz da diyemem, bu Tuareg rock çalışması  temposu ağır olmakla birlikte gayet duygu yoğunluğu yansıtmakta. Uzakdoğuya ait bir enstrümanın ortaya çıkması, bir şarkıda eh sonunda dedirten enerjik hava, sadece bir şarkıda somutlanan Hindi  Zahra desteği gibi güzel arayışlara rastlamak mümkün. Fakat bir şeyler eksik, parçalar hiç akılda kalıcı değil. Müzik sona erdiğinde , müzik sona eriyor. Genel kanı da anladığım kadarıyla böyle.

7,0-/10

26 Eylül 2022 Pazartesi

Venom - Black Metal (1982)

 

Kült albümlerden koskoca bir türe ismini vermiş Black Metal, karşınızsa, ta ta ta tann! Şarkı sözlerinin şeytanı ve kötülüğü öven tarafıyla zamanında öncü olması dışında bildiğimiz eğlenceli Motörhead kafası ama bu. Hızdan hiç yüksünmeyen enerjik tavırları sevmişimdir zaten. Burada da bolca bulacağınız garanti. Kaydın yeni baskıları bir o kadar farklı versiyon ve yeni parça içermekte. Yine de bu yeniden miksajlar felan prodüksiyon kalitesini tamamıyla düzeltemiyor. 

8,0+/10

25 Eylül 2022 Pazar

Jozef Maria Bochenski - Çağdaş Avrupa Felsefesi

 

İsmi sizi yanıltmasın, çağdaş derken 1947'de yazıldığı dönem (bir ihtimal 1962 baskısı gözönünde bulundurularak) yani varoluşçuluk akımının yeni yeni esip geçtiği bir modernite'ye kadar izleği oluşturuyor eser. Bugün anlamlı mı diye sorarsanız postmodern felsefe veya Hegel, Kant, Nietzsche gibi devasa isimlerin gölgelediği günümüz sahnesine güzel bir paragraf açtığı, isimlerini çok da duyamayacağınız bir çok düşünürün yetersiz de olsa anıldığınını ve hatta göz ardı edilen katolik felsefeye de bahis açtığını söylemek mümkün. Aslında yazarın katolik kimliği kendi görüşlerinde de sayfalara bir nebze, itiraf etmek gerekir ki materyalizme dahi objektif ve açıklayıcı saiklerle yaklaşıyor, yansımakta. Terimler ve sınıflandırmanın farklı bir tarihi dönemin izini taşıdığı görülüyor.  Madde Felsefesi (Russell), Yeni Pozitivizm (Wittgenstein), Diyalektik Maddecilik, İde Felsefesi (Croce, Brunschvicg), Yeni-Kantçılık, Yaşam Felsefesi (Bergson,Dilthey), Öz Felsefesi (Husserl, Scheler), Varoluş Felsefesi (Heidegger, Sartre, Marcel, Jaspers), Varlık Felsefesi (Hartmann, Whitehead), Thomasçılık yer verilen okulların başlıkları.

22 Eylül 2022 Perşembe

Ruhi Su - Aman Of (1995)

 

Sonlarına geldiğimiz Ruhi Su diskografisinde bu kayıt sanatçının ölümünden 10 sene sonra yayınlanmış. Beklediğimden daha hareketli ve etkileyici bir kayıt olduğunu söylemeliyim. Şarkıları dinlerken sözleri zihnine kaydedebilen insanlara gıpta etmişimdir. Bir de utanmadan şarkılara eşlik ederler. Bu albümde ben de eşlik etmeye çalıştım istemsizce. Sonuçta ığ mığ of aman gibi nidalar ve mırıldınmalardan başka bir şey çıkmadı. nirinaynaynananay da ninnay. Sonbahar da geldi, biz balıklar mutluyuz.

7,50/10

20 Eylül 2022 Salı

Krallice - Go Be Forgotten (2017)

 

Kraliçe'yi takip etmeye çalışıyorum, lakin bu kadar sık albüm yayınladıklarından pek bir zor çaba, beyhude işler vesselam. Hatırladığımdan farklı olaraktan bu sefer primitif bir yaklaşım black metale. Sıkı bir performans, ancak bir tık dağınık. Hem progresif hem atmosferik hem orman kokulu çamura bulanmış, hem teknik hatta ambiyans bir parça muhteviyatı ve bittabi lo-fi. Eh bunların hepsini toparlayabilmek elbet kolay olmasa gerenk. Akılda kalıcılık namına kusurları bünyesinde barındırmakta. Bir yandan heyecanlandırıyor bir yandan da grubun istikrarlı kalitesini ne bir adım aşağıya ne de bir adım üste taşıyor.

7,75+/10

18 Eylül 2022 Pazar

Edvard Grieg - Songs.Lieder (1993)


 Almanların türkülerini uyarladıkları lied formunu Winterreise sayesinde pek sever olmuş idim. Bu tür çok da eser bulunmuyor piyasada. Norveçli besteci Grieg'in eserlerinin Anne Sofie Von Otter tarafından seslendirildiği (bu arada kapakta adı geçen diğer isim Forsberg de piyanonun başında icrasını gerçekleştirmektedir) bu kayıt umut olmakla beraber Winterreise'nin başarısını biraz da bestecisi Schubert'e borçlu olduğuna kanaat getirdim. Demek istediğim şu ki ben bu kaydı özellikle yüksek ve düşük ses dinamizmi açısından da çok beğenemedim. Belki de yazın mevsimsel etkisini arındıramadım, bilemedim. Örneğin dağ köyündeki genç bir kızın romantik aşk deneyimi tam da kadın vokal gerektirirken bu vokalin soprano olması, yine benim soprano seslere karşı hassas olmam sebebiyle ters bir etkide bulundu. Yine de gene de, ara ara açıp arka fon müziği olarak kullandığımda memnun kaldım. Bununla birlikte camiasında sevilen bir kayıt olduğunun bahsini geçirelim. Bilindiği gibi klasik müziğin içine girmede çok başarılı olamadım, bütün boyutlarıyla idrak edebilen bir dinleyicisi de değilim. Bizimkisi keyiften.

6,0/10 

Gogol - Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton

 

Petersburg Öyküleri diye belirtilip Neva Bulvarı ve Portre isimli öyküleri kapakta zikretmemenin mantığını ya da tüm öyküleri tek tek kapakta yazılmasının sebebini eserin 1830'lardaki orijinal baskısında aramak lazım. 1830'larda bizim coğrafyalarda ne yapıldığını, buna rağmen geri kabul edilen Rus çarlığında fantastik ve sürrealist edebiyatta ve inanılmaz yetkin bir dille eserlerin verildiğini nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ayrıca bir düşünelim. Hatta Gogol'un devlet erkanını hicvettiği bu öykülerin bugünkü pek demokrat ülkemiz koşullarında yazıya geçirip geçirilemeyeceğini de düşünün isterseniz. Derleme öykü kitaplarında yer verilen hikayelerin hepsi, doğası gereği aynı kalitede olmuyor. Neva Bulvarı ile Palto bu cihette karşılaştırılamaz bile. Rus yazarların hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık diye kabul ettikleri ( belki de Gogol'un Burun'undan düşmüşlerdir) gibi Palto diliyle, hicviyle , kurgusuyla zamanı için hakikaten de bir üst nokta. Üstelik İşbankası baskısının tercümesi de akıcı bir güzellikte. Portre'nin gotik atmosferi, Burun'un sürrealizmi, Bir Delinin Anı Defteri'ndeki adım adım hezeyanda kayboluşun pskolojik tezahürü. Hepsi bu derlemeyi zamanın kuru kemikli ellerinden çekip alıyor ve eseri evrensel bir konuma yerleştiriyor. Bu baskı da iyidir, candır, eh o zaman tavsiyedir. 

14 Eylül 2022 Çarşamba

Jeff Rosenstock - POST- (2018)

 

Cef dayının pek sevilmeyen bir albümü. Doğal olarak insanlarla hemfikir olmama huyum tuttu yine gene yeniden. Sözlere ecnebi olmadığımdan pek kulak asmadan şunu söyleyebilirim. O enerji yerine biraz daha melodramatik indie rock unsurunu belirginleştirmiş, az biraz tempoyu yavaşlatmış. Fena da olmamış bence. Hiperaktif patlangaç bir ses yerine birazcık mütevazı olmak iyidir. Değişiklik de ölçülüyse eğer, iyidir. 

7,0/10

10 Eylül 2022 Cumartesi

RETRO: Sertap Erener - Sakin Ol! (1992)

 

Tipik bir 90'lar erken dönem pop çalışması. Amma iyilerinden. O dönem sadece gençlere değil çocuklara da hitap etmek önemliydi. O yüzden albümler tekerlemelere, çocuk şarkılarını andırır nakaratlara sahip hareketli hoş ve de boş şarkılar da içermeliydi. Misal Yonca Evcimik bir kaç adım öte gitmişti. Şt pşt Sakin Ol, O ye yeğ yeğ gibi parçalarla bu çıkış albümü de benzer şekilde renklenmiş durumda. Diğer yandan da dramatik ve hatta epik aşk şarkıları da hiç fena olmazdı. Aklıma da bu örneklerde Aşkın Nur Yengi gelir hep. Eh, bu albümde öylesi de var. Vurulduk ve Yalnızlık Senfonisi bu manada öne çıkan parçalar. Sevgi marşı kıvamında Elele, balladlar, pop şarkılar. Ne güzel, arabeske fanteziye bulanmış bir sektörden öncesi. Ve belli ki bu çeşitlilik prodüktör yönlendirmesiyle geniş bir markete ulaşmak için yapılmış. Tarkan bile oyuncaktı ellerinde ilk başlarda. Asıl takip eden albüm La'l ile kendisini buluyor Sertab.

8,0-/10

8 Eylül 2022 Perşembe

DIIV - Is the Is Are (2016)

 

DIIV formülü bir türlü işlemiyor. Çok güzel bir fikir ve güzel bir atmosfer, ilk yapıtında da dediğim gibi. Bu albümde öncekine göre daha da pozitifler. Dinlerken uyandırdıkları The Cure dinleme isteği ile çelişkili olsa bile böyle. Gayet de melodikler, üstelik ilkine göre daha kolay ısınabiliyorsunuz. Zaten kışın bitiminde , daha kışı geride bırakmadan üzerinize yağan güneşlerin ışıltısı kıvamında hissiyat duymak mümkün. Ama albümü baştan sona, aynı şekilde şarkıları da öyle değerlendirmek boynumuzun borcu. Güzel bir fikir, bir melodi, bir riff bulup parçalarda sadece o fikre yaslanıyorlar. Netice de benzer bir sound ve atmosfer içinde kendinizi benzer bir sarmal içinde bulmanız kaçınılmaz. Bir iki tık da kaydın uzun olduğunu ekleyebiliriz. Yağni, potansiyelini bertaraf edenlerde bugün yine DIIV. Ondan bu kızgınlığımız. Dust'taki cayır cayır gitar solosu ise güzel bir anımız.

6,75/10

6 Eylül 2022 Salı

Trevor Bryce - Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum

 

Yazarın künyesi ne güzel diyor.

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nde görev yapan Trevor Bryce, Hititler ve Yakın Doğu kültür dünyası üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Batı merkezli bir bakış açısının bağlayıcılığından uzak, karşılıklı etkileşim alanlarının ve ortak referans noktalarının izleğinde kaleme aldığı eserleriyle kültürel aktarım sürecinin çözümlenmesine ve bütünlüklü bir arkaplanın tanımlanmasına büyük katkılar yapmıştır. Daha erken tarihli çalışması "Hitit Krallığı" askeri ve siyasi tarih üzerinde yoğuunlaşırken, Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum, krallığın gündelik yaşamı ve toplumsal dokusu için başlı başına bir rehber olma niteliğini taşıyor

3000 sene önce Anadolu insanının kıtlık, salgın hastalıklar, savaşlar karşısında çaresizliğini birebir hissediyor, bir umut diye kehanetlere, büyülere bel bağladıklarını gözlemliyor ve  tanrı ile tanrıçalara yakarılarının yankısını duyuyorsunuz. İçeriği etkileyici, dili rahat bu çalışma, benim gibi konuya ilgi duyanlar başta olmak üzere, herbirkesleri memnun edecektir.

5 Eylül 2022 Pazartesi

Wil Huygen & Rien Poortvliet - Gnomes

 

Hollandalı yazar W. Huygen ve çizer R. Poortvliet'in muhteşem işbirliği biyolojik, tarihi, kültürel ve hatta edebi alanlarda tamamıyla kurgusal bir Gnome yani bahçe cücesi dünyası inşa ediyor. Bahçe cücesi dediysek de aslında ormanlarda, evlerde ve hatta Sibirya'da yaşadıklarını, dwarf denilen hakiki cücelerle karıştırılmaması gerektiğini bu kitap vesilesiyle öğreniyoruz. Bu renkli yapıtın basılı nüshası tam da kütüphaneleri şenlendirecek güzellikte. Çevreci mesajlar da taşıyan eser, çocuklara yönelik pazarlansa da bazı çizimlerin sınırları zorladığını hissetmek mümkün. Görsellere bakınca 80'lerde bir çizgi diziye ilham olduğunu da bir kısmınız hatırlayacaktır. Keyifle okunacak, suluboyayla yapılmış resimlere bakılacak bir çalışma olarak kütüphanemizde yer bulması o kadar da kolay olmasa da kalbimizde yerini çoktan almış durumda.




4 Eylül 2022 Pazar

Enigma - The Cross of Changes (1993)

 

Enigma bu ikinci albümde gregoryan sulardan amerikan yerlisi orta asya uzak doğu etnomusikisi kumlarına atlıyor. Albümün girizgahında yer alan parçalar dünyaca ünlü 3. parça Return to Innocence'ı besleyip gücüne güç katıyor. New age ve yerel etnik temaşasının aşığıyım ve kayıt benim gibi bir dinleyiciyi mesh ediyor. Lakin dönemin geleneklerinden fazla da uzağa düşmüyor. Biraz güçlü şarkılar, baştan belli ki hit olacak, klasikleşecekler, diğerleri ise öyle geçiştirmeli, doldur boşaltlı. Bunu zamanında çok yaptılar. Burada hiç olmazsa tür kaynaklı çeşitliliği sağlama yönünde bir mazeret belirtebilirler. Yani bizlere daha sıkıcı gelecek parçalar türün ambiyans gerekliliğini sağlama yönünde açılımlar olabilir aslında. Çeşitlilik demişken gitar sololar, tekno ritimler, gotik atmosfer gibi değinmeler unutulmamalı. Albüm kapağına koşan bir adamın izleği düşmüş olabilir, ama benim gördüğüm sadece satanist bir keçi kafası.


7,25/10


3 Eylül 2022 Cumartesi

Odraza - Rzeczom (2020)

Özellikle başını Lehistan'dan sert arkadaşların çektiği modern black metal örneklerini dinlerken anlıyor ve de üstüne takdir ediyorum ama bir türlü işte tamam, tam aradığım şey diyemiyorum. O gruplar arasında en fazla ısınabildiğim yapıtlardan biri bu olsa gerek. Dramatik teyatral kökleri bugüne taşıyabilen, belki de çeşitliliği fazlasıyla sağlayan (4. parça misal), riffleri ihmal etmeyen, sıkı çalma tarzıyla ve derinlerde melodik strüktürüylen, dissonant gitar tonları ile karanlık ve kirli ve keskin bir atmosfer. Hibrid bir kaynaşma demek mümkün. Dolayısıyla progresif göndermeler demek böyle de böyle. Ha, bir de vokal kaydı gerçekten iyi. Birikimli kümülatif dinleyiciye layık bir çalışma. 

7,75+/10

2 Eylül 2022 Cuma

Sophie Ellis-Bextor - Familia (2016)

 Bu ablamızın hakkı yeniyormuş gibi geliyor bana. Güçlü parçaları az olsa da gayet keyifli , hali vakti yerinde bir pop çalışmasıdır şu. Ayrıca belirtmeye gerek var mı bilmiyorum ama modern prodüksiyonu hoşuma gitmeyen diğer bir özelliği. Hoşuma daha bir çok giden şey için albümün daya oynak ikinci yarısını beklemek gerekiyor. Doğrusu elektro disko havalarını daha bi seviyorum Sophieciğimin. Accık melodram sosu da şık olmuyor değil. Görünen bir gerçek var ki bir önceki albümüne göre daha sönük olduğu o da. Ha, kapanıştaki mızıka bi şahane canım.

7,25/10

1 Eylül 2022 Perşembe

Borknagar - Quintessence (2000)

 

Borknagar'ın konseri geldi ve de geçti, dinlemesek de canlı canlı göremesek de o Borknagar bizim Borknagar'ımızdırdır dır. Bünyeyi canlandıran black metali kuzey folklorü ile progresif bir mecrada birleştiren albüm bir süre önce kaybettiğimmusikişinaslık vasfına beni geri kazandırdı. Muhteşem klasik olağanüstü şokolat şükelaların efendisi felan değil ama sapsağlam bir çalışma.


7,75/10

Peaky Blinders (5. sezon), Star Trek: Enterprise (3. sezon), Thermae Romae Novae (ilk 6 bölüm), Dorohedoro (1. sezon), The Cuphead Show (1. sezon), Mr Robot (4. sezon)

 Shelby ailesi ekonomik krizle boğuşurken ticari protföylerine Çin afyonunu da eklerler. Bir yandan da almighty Tom kendini siyasete adar ve çökertebilme misyonu ile faşist hareketin önde gelen bir ismi olur. Sezonun son dakikalarında yine elinde ve de yüzünde patlayan bir komplo teorisiyle keyifleniriz. Hem tom hem de manyak abisi deliliğe bir kaç adım daha yaklaşıyor ve aileye en geç katılan üyeleri Michael alenen liderlik için piyonlarını atlarını harekete geçiriyor. Peaky Blinders mevzusu şimdilik bu kadar.

Uzay Yolu Enterprise ise artık nerelere gidiyor, emin değilim. Xindi soykırımına karşı direniş gösterip onları fikirlerinden caydırma dizinin ana konusu olmaya başlıyor. Hani Sulibanlar vardı , onlar ne oldu da Xindiler insanlık karşıtı bayrağı devraldı. Bir noktadan sonra takip edememeye başladım. Vulkan kızı da her ne kadar gelenek olduğu üzere taytlar içinde, her seride böyle bir karakter olmazsa olmasıdır dizinin, görüyor olsak da oyunculuğunu daha doğrusu karakterin sergilediği ve hiç de Vulkanlara yakışmayan çelişkileri izlemek, ne bileyim. Arka arkaya yayınlanan bu serilerde gittkçe antipatik karakterlerin sayısı artıyor ve senaryodaki sıkıntılar da göze çarpıyor.


Dorohedoro sadece 1 sezon sürüp devamı gelemeyen ve fakat çizimleri ile sanatı ile hikayesi ile gönülleri fetheden bir çizgi dizi. Japon usulü ve de fantastik. İki dünya var, büyücüler diğer insanların boyutuna gelip büyülerini deniyorlar ve o boyutu yaşanması zor bir hale getirmişler. Oradaki bir adamın kafası sürüngen kafasına dönüştürülmüş ve de hayli agresif bu arkadaş bu lanet olasıca büyüyü yapanı arıyor ki hafıza desen o da kalmamış tahmin edildiği üzere . Bir kadının yanında kalıyor. Sevgili de değiller. Büyücülerin dünyası da kültürleri de hayli bir saykedelik. Ne niye nedir pek anlamak mümkün değil. Biz de bu gariban arkadaşla birlikte öğrenmeye çalışıyoruz bu deli dünya düzenini. Isınamadığım şey ise dizinin acayip kanlı olması, et vahşet şiddet olağanlaştırılarak sunuluyor ki mide kaldırırsa. 


Absürdlük denince akla gelecek örneklerden biri de bu hamam çizgi dizisi. Çok da iyi şekilde gelmeyecek, zira çizimler arkaik, hikaye saçma, tepkiler abartılı. Absürtlüğü 6 bölüm izlettirdi en azından. Eski Roma döneminde bir hamam mimarı yaratıcı fikirleri kontrol edemediği süreler boyunca bayılarak uyandığı günümüz Japon hamamlarında, kaplıcalarında buluyor ve ününe ün katıyor. Bol bol döt bacak görüyoruz. Erkeklerin önlerinde güneş efekti doğuyor, tam göbek altında. Mimar dursuz duraksız şaşırıyor, bağırıyor. Dizinin sonunda da gerçek hayatta dizinin yönetmeni Japon hamam ve kaplıcalarını ziyaret ediyor. Çocukluğumuzda da böyle çocuk programları olurdu. 10 dakikalık kısa çizgi diziler, stüdyoda oyunlar, kuklalar, sonra eski şehirlerin tanıtıldığı klipler felan. O tatta da sıkıcı yafu.

Kapkacakbacak kafalar bir bilgisayar oyunundan uyarlanarak 20'li yılların çizgilerini taklit eden bir animasyon. Sanatseverler olarak bizleri dürten dikkatimizi celp eden bu harekete kayıtsız kalmak zor, zor da içerik pek bir çocukca. Karakterlerden birinin şeytan olması ise çocuklara yönelik diye bir varsayımı kabullensek biraz travmatik sanki. Hitabeti çok anlayamadım kısacası. Süresi de kısa olunca bir göz atmanın pek zararı olmayacaktır yağni.

Nasıl da unuttum, gönderiye son dakika eklemesi. Flaş da flaş. Sonunda nihayetinde Bay Robot'un son sezonunu bitirebildim. Genel kanının aksine bu sezona hayran meyran kalamadım pek. Çoklu kişilikler ile sonlanışı çok da şaşırtmadı. Sonuçta Dark izleyip sadece ana fikrini anlayabilmiş kişileriz. Sadece aklıma takılan şu. Tüm hayatında istediği şekilde yaşayamamış , aşkını gözleri önünde kaybetmiş Çinli arkadaşın uğruna hayatını verdiği alternatif evren macerası sadece fantastik bir kurgudan mı ibaretti?