27 Eylül 2019 Cuma

RETRO: Limbonic Art - Ad Noctum - Dynasty of Death (1999)

Senfonik black metali kaotik death metal ile harmanlayıp dinlemesi inanılmaz güç bir işe imza atan grubu tebrik etmek lazım. Sinirli anlarınızda sizi daha da dolduruşa getirip çanak ve de çömlek kırdıracak bir çalışma. Sert. Kulaklarınızın kanamasına hazır olun. Benim için dahi sert ve agresif. Orijinalliklerle dolu ve şimdi dahi eskimeyen bir sese sahip. Eğer dinleyebiliyorsanız tabi. Bir noktadan sonra vazgeçebilirsiniz. O noktaya kadar sinirinize sinir katmak istiyorsanız, tercihiniz bu yöndeyse, sakinleşmek istemiyorsanız, ahan da burada ilacınız.

6,75-/10

23 Eylül 2019 Pazartesi

Faith No More - Introduce Yourself (1987) & Septicflesh konseri (21 Eylül 2019)

Enstrümantal olarak yansıttıkları funk çok da dansa davet eden pozitif bir havaya sahip değil. Biraz sertcene RHCP gibi ki onların da erken dönem işlerini bilmiyorum. Benzetme yapmaya girişmeyeyim o vakkit. Vokal de çirkin güzeli, albüme yakışıyor. Mike Patton öncesi. Ritmik temposu ile birlikte benim gayet de hoşuma gitti. İlk albümlerini yazarken soundu tarif etmeye çalışmışım. Üzerine çok daha fazla bir şey eklemeye gerek duymuyorum. Ama rock musikisini bastıra bastıra, farklı etkileri sergileye sergileye sağlam bir iş çıkarmışlar. Çiğlikleri ve besteleri biraz daha cilalamaları gerekliği masanın üzerinde duruyor. Mikrofonun başına Mike Patton'ın geçmesi ile birlikte büyük bir atılım yapılıyor olsa gerek ki takip eden albüm ile bunun arasında eleştirmenler fersah derecesinde ölçüt koyuyorlar. Yalnız bunu da es geçmeyin bence. We Care A Lot, Introduce Yourself gibi duyulması gereken parçalar içeriyor çünki. Punkçı yanımı depreştirdi.

7,75-/10

Seyircilerin saygısızlığı yüzünden konserlerden elimi ve de eteğimi çekmiştim. Solstafir ile kalbim yeniden çarpmaya başladı. Septic Flesh ile yaşama geri döndüm. İletişimi kuvvetli, müziğe öncelik veren bilgili konser izleyicisi beni mest etti. Analiz yapacak kadar elimde veri yok, kitle mi değişti, gençler pek yok desem rezaletleri genelde orta kuşağın yaptığına denk gelmemle tahminim isabetsiz kalacak, mekanın atmosferi mi kuralcı, gerçekten bilmiyorum ama Zorlu'daki bu küçük sahneyi seviyorum. Yeni konserlere iştahım arttı, misal Moonspell&Rotting Christ.

22 Eylül 2019 Pazar

RETRO: Nokturnal Mortum - Lunar Poetry (1996)

Ukraynalı grubun tüm işlerini dinleyememekle birlikte, zaman yok ki hiçbirimize, dinleyebildiklerime istinaden beni hayal kırıklığına uğratmayacağına o kadar eminim ki. İlk eserlerinden biri olan bu albümün sonraki yıllardaki baskısı demo varyasyonları da içermekte, güzel bir artı. Melodik folklorik melodiler albüme daha ilk dinlemede ısınmanızı sağlıyor. Keyboarda verilen ağırlık, gitar soloları, atmosferik introlar vessair, buraya yazıldığında en bi truu kült blackçinin kafasında soru işaretleri yaratacak gibi dursa da olumlu anlamda katkıda bulunup grubun imzasına dönüşüveriyor. Dolayısıyla sonuç olarak inanılmaz keyifli ve gruuvi, kelle sallatan bir iş ortaya çıkıyor.

8,50-/10


20 Eylül 2019 Cuma

Stranger Things (Sezon 3) / Dark (Sezon 1&2) / Star Trek: Deep Space Nine (6. Sezon) / Another Life (1. Sezon)


Pek bir çok kişi tarafından sevilen Stranger Things son sezonu ile doğrusunu söylemek gerekirse taş taş üstüne koymuyor. İşini yapıyor, bir solukta bitiyor. Ama aynı kurguyu, gelecek sezonlarda kullanmamalarına dair bir hissiyatın kalbe vuku bulmasına sebep oluyor. İki ayrı ekip birbirinden habersiz ve umarsız maceraya atılaraktan yollarını kesiştiriyor. Çocukların erken yaşta aşkı keşfetmesi yada Abd'nin göbeğinde en bir steryotip Rusların kurduğu gizli üs gibi saçmalıklar azcık sinir yıpratıyor. Yor da yor...

Dark, atmosferi ve sinematografisi ile sürükleyici temposuyla pek bir güzel. Ama ben zaman yolculuğu temasını pek bir banal bulmaktayım. Kadın olarak doğup erkeklikte karar kılan çift cinsiyetli birinin geçmişe yolculuk yapıp kendi geçmişindeki kadın haliyle aşk yaşayıp kendini doğurttuğu ismini hatırlayamadığım değişik bir filmi izledikten sonra benim için bu tema zaten sona ermişti. Ha bir de başka boyutlar meselesi de eklenince, işte bilim kurguda sevmediğim ikinci tema. Evet, izlemeye devam edeceğim, bütün bu eleştirilerime rağmen.

Uzay Yolu DS9 serisini bitireceğiz inşallah. Şansa Netflix de o da varmış. Şef O'Brien'ın mafya içinde ajan olduğu ve Sisko'nun 50'li yıllarda bilim kurgu yazarı olarak ırkçılıkla mücadele ettiği bölüm ve Sisko'nun Romulanları savaşa çekmek için yürüttüğü komplonun olduğu bölüm benim için öne çıkanlardı. Sezon sonu ise oldukça zayıftı. Kira'nın Odo'ya kavuşması ise beklendiği üzere iğrençti.

Another Life, Netfliks'in yeni uzay dizilerinden biri. Hoş ama boş. İnanılmaz sürükleyiciliği izlettiriyor ama kendini. Uzaydan gelen dev bir yapıtın işaret ettiği gezegene yapılan yolculuk ve birbirinden güzel yada yakışıklı gençlerden mütevellit mürettebat. Politik doğrucu enteresan bir kadro. Neyse ki uyuz tipteki hain şerefsiz kaptan yardımcısı ilk bölümde geberip gidiyor. Kadın kaptanımız inanılmaz kuul, pek bir sevdim. Hologram görüntüye sahip geminin yapay zekası felan , fikirlerin hiç bir orijinalliği yok. Bunu da izleyeceğiz ancak uzay dizileri artık baymaya başladı.




17 Eylül 2019 Salı

Güven Erkin Erkal - Türkiye Rock Tarihi I:Saykodelik Yıllar

Türk rock müziğinin sevilmesi için radyo ve dergi programlarıyla yıllar boyunca emek vermiş olan ve arşiv çalışmalarıyla da hafızası olmaya çalışan sevdiğimiz Güven Erkin Erkal ile Şirinevler'de tanışma imkanı bulmuştum. Çocukkene de her hafta radyoda geri sayımlarını takip ediyordum. Nereden nereye, zaman geçiyor. Bir türlü devamını getiremediği bu kuşe kağıda basılı görsel şölen kitabıyla da yeri doldurulamaz bir işe imza atmış durumda. Caz müziğinin ülkemizde gelişiminden başlayarak 80'lere kadarki olan süreç oldukça kapsamlı bir şekilde okuyucuyu karşılıyor. Zamanda unutulmuş dedikodular, zor bulunan fotoğraflar, dergi ve plak kapakları...  ki kaynakçada yararlanan eserleri bile içererek ne kadar özenildiğini ortaya koymakta. Sadece bir şey var , kapsam geniş ama yeterince derin değil. Cem Karaca, Barış Manço, Selda Bağcan, Erkin Koray gibi isimlerin hayat hikayeleri ve müzikal yolculukları da eklenerek hacmin belki de iki katına çıkmasından endişe duyulmamalıydı. Evet, bu isimler hakkında yazılanlar bir kitabı doldurur. Naçizane görüşüm yine de beş on sayfa sığdığı kadarıyla büyükçe bir parantez açılabilirdi. Bu vesileyle yazarımızın sitesini de bulmuş durumdayım, geç olsun güç olmasın. İnanılmaz geniş dergi arşiviyle beni aylarca mutlu mesut meşgul edeceğine eminim. Şu an hayat benim için bayram oldu.

http://www.turkiyerocktarihi.com/

16 Eylül 2019 Pazartesi

UB40 - Greatest Hits (2008)

Pop musikisini İngiliz soul sosuna tabi tutup reggae usulü sunan bu nevi şahsına münhasır grubun derleme çalışması oldukça kapsayıcı görünmekte. Bilindik şarkıların ötesinde hoşunuza gidebilecek keşfedilmeyi bekleyen şahsi şarkılar bulmak da şaşırtıcı olmayacaktır. En azından bende olan o. Evet şarkıların atmosferi her zaman sizi dinlemeye sevk edecek mood zenginliğine sahip değil. Ancak dinlemeye başladığınızda hayal kırıklığı yaratmayacaktır. Üstelik vokalin yer yer sergilediği çiğliğe rağmen.

7,75-/10

15 Eylül 2019 Pazar

Asaf Halet Çelebi - Bütün Şiirleri

bilmemek bilmekten iyidir
...
tanımamak tanımaktan iyidir

Divan edebiyatı, tasavvuf ve Hint felsefesi ile yoğurduğu şiirleri tüm yalınlığına rağmen derin bir okuma sunuyor. Bu da dipnotları ve okuma rehberi ile oldukça doyurucu bir eserin yapı taşlarını meydana getiriyor. Bu noktada Seyhan Erözçelik'in sözlerine yer verirsek,
"Çelebi, modern bir şairdir. Sadece içeriği işleyişteki tutumuyla değil, getirdiği yeni ve kusursuz teknik yüzünden de moderndir. Yaptığı imaleler, kelime ve ses oyunları, yakaladığı musiki, kullandığı söz sanatları ve üzerinde durduğu konular , onu, geleneksel şiirimize de kopmaz bir biçimde bağlar."

bu can benden geçmeden
bu dünyadan göçmeden
bir tek seni sevmek çok değil
***

en son gördüğün yüz
benim olsun
en son benim uykumda uyu

***
vurma kazmayı
ferhâaad

he'nin iki gözü iki çesme
âaahhh

dağın içinde ne var ki
güm güm öter
ya senin içinde ne var
ferhâaad

ejderha bakışlı he'nin
iki gözü iki çeşme
ve ayaklar altında yamyassı

kasrında şirin de böyle ağlıyor
ferhâaad

***
ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim

güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim


13 Eylül 2019 Cuma

Avantdale Bowling Club - Avantdale Bowling Club (2018)

Dinlediğimde cazla haşır neşir genç müzisyenlerin hip hop alemine giriyor havası verdiği albüm hakikaten de biraz öyle. Abd'nin getto mahallelerinidirekt çıkış noktası almadıkları belli, keza Yeni Zelanda'dan çıkagelmekteler. Sound caz ağırlıklı olmakla beraber ona uygun şekilde rap vörsleri de gayet keyifli. Uyum mükemmele yakın. Sound ilgi çekici pekiştirmelerle dolu. Ciddi mevzulardan bahsettikleri de kesin. ses olarak da hikayeciliklerini hissediyorsunuz. Kaliteli bir iş söz konusu. Hak ettikleri ilgiyi görecekler mi bilmiyorum ama ileride isimlerinden söz ettirecekleri kesin. F(r)iends, sözsüz Tea Break benim için öne çıkan parçalar.

7,75--/10

8 Eylül 2019 Pazar

Simon & Garfunkel - Sounds of Silence (1966)

Tüm zamanların en bir pek çok klasik parçaları arasında yer alan Sound of Silence'a imza atan ikilinin bu albümü de amerikan menşeli anglo-sakson folk pop ve sof rock türü içinde en bir pek çok klasik kayıtlar arasında adını geçirmekte. İlk dinlediğimde yaşadığım kültürel duyarsızlık dinledikçe erozyona uğradı ve ben de bir yere kadar sevenler arasına katıldım. Hala daha önce defaatlen dediğim gibi o ecnebi dünyayı kendime yabancı buluyorum. Ama artık rahatlıkla söyleyebilirim ki, abd'nin öyle böyle yörelerinden birinde yaşıyor olsaydım başucu kayıtlarımdan biri olurdu.

7,75/10

6 Eylül 2019 Cuma

BTS - Wings (2016)

Böyle saçma bir geceye böyle alakasız bir albüm. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık derler ya, gün geçmiyor insanlıktan umudunu yitirmediğiniz bir an kalmıyor. Adam olmak diyoruz, cinsiyetten bağımsız, insanlığı kastediyoruz. Neyse, işin aslı hep böyleydi, geçmişe nostalji duymak tam bir saçmalık, ecnebiler bs diyor, değişen bir şey yok.
BTS durmadı, yürüdü, yürüdükçe saçma kliplerle karşımıza çıktı ve değerli zamanımızı harcamaktan kurtardı. Belki yeni kayıtların içinde düzgün şarkılar vardır, bilemem. İlgimi kaybettim çoktandır.
3 sene önceki albümüne bakalım. Hip hop'tan tropiğe, popa r ve de b'ye tam bir toplama albüm havası vermekte. Kayıt içinde bu şizofrenik değişikliklere yada uyumsuzluğa alıştıktan sonra parça başına gayet iyi iş çıkardıklarını söylemek mümkün. Blood, Sweet and Tears burada ki çok da sevmem aslında, Cypher  burada, J-Hope'un MAMA'sı burada , hani bilindik şarkılarını sayıyorum. Stigma, V'nin fenomal Singularity'sini hatırlattı. Am I Wrong'un cover olduğundan şüpheliyim. Takip eden şarkılar da çok farklı değil ama eğlenceli.
Nerede hareket, orada bereket de saçma. Hong Kong'da sömürge bayraklarıyla gösteri yapanları gördükçe gençlere verilen gözü kapalı destek midemi kaldırıyor Neden söyledim? Grubun gençlere kendinize güvenin, kendinizi sevin diye verdikleri mesajının aslında meritokrasi ve gerontakrasi altında ezilen Kore gençliğine yönelik olduğunun gözden kaçıyor olması. Global değil yani, üzerinize pek de alınmayın. Ohh söyledim rahatladım.

7,75-/10

4 Eylül 2019 Çarşamba

RETRO: Limbonic Art - Epitome of Illusions (1998)

Bu grubun kariyerini Cradle of Filth'e benzetmeden duramıyorum. İlk albümleri daha sert ve pek çok pek çokları tarafından beğenilen düzeyde iken sonraları daha melodik ve ulaşılabilir bir seyri takip ediyorlar. İşte bu süreç bu albümle başlıyor. Her ne kadar beğenileri azalsa da benim daha bir çok hoşuma gidiyor, vokal daha da çığırttıkça. Albüm kapağı çok saçma onu kabul edebilirim

7,75-/10

1 Eylül 2019 Pazar

Rammstein - Rammstein (2019)

Büyük bir heyecanla karşılandı grubun bu son çalışması. Aradan geçen 10 senenin etkisi şüphe götürmez bir gerçek. Grubun eksikliği, kendine münhasır tavır ve tarzlarıyla, piyasada hakikaten de hissediliyor. Hiç çaba göstermeden abuk ve de sabuk bir şeyler de kaydetseler mevcut tavırlarını korudukları sürece o kaydettikleri albüm kötü olmayacaktır. Almancam yok ama bilenler protest ve provokatif sözlerden bir eksilme olmadığını da söylemekte. Çıkış klibinde izlediğimiz gibi. Doğrusunu söylemek gerekirse bestecilik açısından basitleşen ve tekrara düşen yapılarıyla ilk dinlediğimde beni pek cezbetmedi albüm. Bir de üstelik yumuşamışlar ve endüstriyel pop diyebileceğim bir sounda bürünmüşler. Hatta Die Antwoord işlerini andıran girişi ile iki kaşınızı alnınızı katedip saçlarınızla birleştirecek Auslander gibi şarkıların şaşkınlığı da cabası.  Zeig Dich, yıllara meydan okuyan muhteşem vokal performansı ile Puppe, Weit Weg, Tattoo gibi rafine şarkılar albümü gayet kalkındırmaya yetmekte. Bir tık fazla melodik yapıya yaslanmasıyla, popüler bir anlayışla, kolay dinlenirlikle, doldur boşalt bölümleriyle malül olsa da ne yapıyorlar ne ediyorlar genele baktığımıza kaliteli bir iş ortaya koyuyorlar.

7,75/10