Enstrümantal olarak yansıttıkları funk çok da dansa davet eden pozitif bir havaya sahip değil. Biraz sertcene RHCP gibi ki onların da erken dönem işlerini bilmiyorum. Benzetme yapmaya girişmeyeyim o vakkit. Vokal de çirkin güzeli, albüme yakışıyor. Mike Patton öncesi. Ritmik temposu ile birlikte benim gayet de hoşuma gitti. İlk albümlerini yazarken soundu tarif etmeye çalışmışım. Üzerine çok daha fazla bir şey eklemeye gerek duymuyorum. Ama rock musikisini bastıra bastıra, farklı etkileri sergileye sergileye sağlam bir iş çıkarmışlar. Çiğlikleri ve besteleri biraz daha cilalamaları gerekliği masanın üzerinde duruyor. Mikrofonun başına Mike Patton'ın geçmesi ile birlikte büyük bir atılım yapılıyor olsa gerek ki takip eden albüm ile bunun arasında eleştirmenler fersah derecesinde ölçüt koyuyorlar. Yalnız bunu da es geçmeyin bence. We Care A Lot, Introduce Yourself gibi duyulması gereken parçalar içeriyor çünki. Punkçı yanımı depreştirdi.
7,75-/10
Seyircilerin saygısızlığı yüzünden konserlerden elimi ve de eteğimi çekmiştim. Solstafir ile kalbim yeniden çarpmaya başladı. Septic Flesh ile yaşama geri döndüm. İletişimi kuvvetli, müziğe öncelik veren bilgili konser izleyicisi beni mest etti. Analiz yapacak kadar elimde veri yok, kitle mi değişti, gençler pek yok desem rezaletleri genelde orta kuşağın yaptığına denk gelmemle tahminim isabetsiz kalacak, mekanın atmosferi mi kuralcı, gerçekten bilmiyorum ama Zorlu'daki bu küçük sahneyi seviyorum. Yeni konserlere iştahım arttı, misal Moonspell&Rotting Christ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder