31 Ekim 2010 Pazar

Converge - Jane Doe (2001)

Her akl-i baliğ insanevladı gibi benim de bu albümü ilk dinleyişimin neticesinde verdiğim tepkim farklı olmadı. Anadili ecnebice olan kimilerinin deyişiyle wtf!, benim deyişimle n'öğrüyo la burda!. Ekstrem metal kalıplarını da genişleten tavırlarıyla grup metalkor, post-hardkor gibim tarzlarla tanımlanıyor. Aşk ve ayrılık acısı işleniyormuş. Hiç takılmıyorum böyle geyiklere. Bu yaşta bu gürültüyü, önümdeki sözlere bakarak bile takip edemediğim anlaşılamamazlıktaki çığlık çığlığa vokalleri baştacu edebildiğime inananamıyorum doğrusu. Ama evet öyle,tokat manyağına çevirdi albüm beni. Kalbim grubun diğer albümlerini dinlememe müsade eder mi bilmiyorum. Ancak Heaven in her Arms, Phoeniz in Flight, Thaw ve epik Jane Doe gibi şarkılar beni ihya etmeye yetti, arttı bile.
Unutulmasın diye, okuduğum son kitaptan bir alıntı.

For all things there is a toll. We pay in breaths, and our purse is soon empty.

9,0/10

30 Ekim 2010 Cumartesi

RETRO: Sefarad - Sefarad (2003)


TÜYAP'taki geleneksel kitap fuarının açıldığı gün gitmekle iyi yaptığımı düşünüyorum. Artık baş ağrısı yapmaya başlayan başlangıç aşamasındaki gribal enfeksiyonum, her zamanki 4-5 saat sürelik stand arşınlama törenimde gözle görülür dişle eee dişlenir bir değişikliğe sebep olmadı. Yine de en sonda yaptığım özet babındaki son stand gezintisi ya da sergi seyrintisini yapmamamın tek sebebi üzerimde hissettiğim bu fiziki ağırlık değildi ki iki elimde tuttuğum torbalardan kaynaklı ağırlık daha büyük bir etken, sanırsam galiba. Asıl bana koyan , kendimi zaten geçen sene satın almış aldığım bir kitabı tekrar alacak kadar kafamın uçmasına izin vermem oldu. Zira bende para bol, böyle saçıyorum etrafa, anasını satiim. Neyse Todd May'dan postyapısalcı anarşizmin siyaset felsefesini isteyen varsa bana bir haber etsin. Bin bir şöhretle karşılaştık yine. Yaşar ve Nuri ve Öztürk, Hasan Ali Toptaş, Sinan Meydan (kendisini tanımıyorum ama Yaşar ile Nuri ile bi de Öztürk ile tatlı tatlı sohbet ediyordu), Hıfzı Topuz, Vural Savaş, Türk Solu ve Ulusal Parti'nin başındaki zat, Yekta Kopan, Erhan Güleryüz (Ayna solisti arabeskçi musiki değerimiz), Füsun Önal, ve kenarından ucundan gözüme ilişir ilişmez istemsiz mide öğürme tepkimesine girdiğim Zaman standındaki gazeteciler. Bir de ortalıkta Yılan Hikayesi dizisindeki karakterlerden kıvırcık saçlı bir kızcağızı da gördüm gibime geldi. Normalde az kitap alıp çıkacaktım. Ama evde ya da çarşıda her neredeyse hesap tutmaması gibi süpriz kitaplarla karşılaşınca amaaaan ya rahvaaan diyip yüklendim. Yalnız arkeoloji ve sanat yayınlarından (kitaplarınız çok pahalı abim ablam) eski çağlardan günümüze tuvaletin ve hacet gidermenin tarihi (ismi buna benzer bir şeydi) isimli broşür kıvamındaki kitapçığa 5 tl istenmesi sinir bozucuydu. Boktan bir kitaba bu kadar para mı? ı-ıhh. Evet bütün bu fuar makalesini bu iğrenç espri için yazdım. Ne yapayım böyle bir olanağım var, blogspot burda yasaklasınlar o zaman. Neyse o kitabı sırf prensip üzerine almamak içime oturdu. Ancak gittim zaten okumuş olduğum bir kitaba 10 lira verdim. Nalet olsun, yine hatırladım ve yine kızdım. sana değil kardeşine.. ay takıldım ben birine, sana değil kardeşine ...
Ha bir de Sefarad diye bir grup vardı. İspanya'dan Balkanlara geçmişleri üzerine coğrafi etkileri de taşıyarak zenginleştirdikleri kültürlerine ait şarkıları daha akademik açıdan kaydetmek yerine popülerleştiren ve o dönemin eller havaya çizgisine kaydıran grubun uzun ömürlü olması beklenemezdi zaten. Eğlenceli mi? Bir kanıya göre evet.

5,75/10

29 Ekim 2010 Cuma

RETRO: Rotting Christ - Khronos (2000)

Etek uçlarını çekiştiren fan kızlar gibi hissediyorum bu albümü tekrar dinlerken. Fazla karakter israfına gerek yok. Melodik black metal ile gotik metalin pörfekto birleşiminin meyvesi işte bu. Anası belli, babası belli. Hoşlanmadığım daha doğrusu daha az hoşlandığım tarafı Art of Sin'le başlayıp Current 93 cover'ı Lucifer over London dahil bir kaç parça boyunca süren orta kısmı. Ayrıca birkaç parçanın birbirine ritmik açıdan kardeşçesine benzemesi de hiç şık değil. Ayıpladım..

9,50/10

28 Ekim 2010 Perşembe

Rome - Nera (2006)

Kısa bir süre önce kurulmasına rağmen martial industrial tarzında beğenilen eserler ortaya koyan grup ilkin bu albümü kaydetmişti. Emsallerinden çok da farklı olmayan bir biçimde Avrupa folk etkisi, lüksemburg'dan olsa gerek alman ve fransa daha etkin gibi burada, almanca dramatik konuşma sampleları yer alıyor. Ancak asıl bestenin altına zekice kurgulanan samplelar, başka bir dünya hissi vermede çok başarılı. Beast of Prey'deki tüyler ürpertici alıntı beni gençliğime götürmeye yetti ki bambaşka bir dünya değil bizzat etkeni edilgeni olduğum geçmişimdi. Yoğun atmosferik dramayı bence başarıyla kaldıran vokal grubun bir diğer artısı. Aynı zamanda çok dinlemeyi sağlayan değişkenlik arzedemediği için basit ve aynı beste yapısı ile birlikte albümün diğer bir negatif tarafını oluşturuyor.
Nera ve Les Hirondelles olmasa albümün martial bir tarafını göremeyeceğiz, bu da neo-folk tarzın dominant teyze karakterini gösteriyor. Yine de bu güzel bir şey. Cephe gerisindeki bir şehirde, Paris misal kadın çocuk yaşlı kötürüm herkimse geride kalanların yaşama taklidi yaptığı bir ortam hayal edebiliyorum. Dikkatinizi çekerim bu albüm cephe albümü değil.

8,25+/10

27 Ekim 2010 Çarşamba

Dream Theater - The Silent Man (1994) Single


Farklı çizgisini tavırlarıyla da ortaya koyan prog metal grup, Awake adlı albümünden çıkarttığı single'lardan biri olarak da gayet orta halli slow bir parçayı seçmişler. Sessiz adam ıssız adamın nesidir bilmem ama diğer bir isminin de etkisiz eleman olduğundan eminim. Images and Word'dan Take the Time single'da yer alan diğer bir parça, ne kadar kıymetli olduğunu şimdi anlayabiliyorum. Son parça ise albümlerinde yer almayan ve isim olarak da Eve diye alemde bilinen 5 dakikalık bir şarkı. Bunun da bende gideri yok.

6,0/10

26 Ekim 2010 Salı

RETRO: Amon Amarth - The Crusher (2001)


Kanınıza bir kez Amon Amarth virüsü girdi mi dünyadaki hiç bir tedavi işe yaramıyor. Zaten bunun için doktora giden de yok. Master of War, As Long As Raven Flies, Releasing Sulphurs Fire, Bastards of a Lying Breed ve Possessed cover'ı Eyes of Horror bizim ilacımız.

9,0-/10

25 Ekim 2010 Pazartesi

Charles Mingus - Mingus Ah Um (1959)


Hiç bir caz albümünün böyle enfes melodilere sahip olacağını düşünmezdim. Better Git in Your Soul, Boogie Stop Shuffle, Fables of Faubus gibi şarkılarla hoş beş sohbetin henüz sonlandığı yavaş yavaş yerinde kıpırdanmaların sallanmaların başlandığı sofaların terkedildiği (evet bu parti filmlerde gördüğümüz entel bir parti, caz dinlenen bir partiden başka ne bekliyordunuz ki?) bir anı hayal edebiliyorum. Henüz parti kopmamış ama pişiyor, insanlar demleniyor. Kısacası eğlenceli, yaşam dolu bir albüm. Mükemmel değil ancak.

8,50/10

23 Ekim 2010 Cumartesi

Hurts - Happiness (2010)


Bu yılın en güzel pop şarkısını değil bu senenin en klas şarkılarından birini yazan grup kuul tavırları imajları ve müzikleri ile ilgi alaka uyandırıyor. 80'lerin dramatik pop/new wave ve hatta gotik etkileriyle gelişen müzikleri demincaacık bahsini ettiğim hitleri Wonderful Life, Bristol'da köprüden atlayacakken bir hatunkızımız tarafından aşk kürüyle tedavi edilen intihara eğilimli bir adamın hikayesi ki klipleri de tvlerde arz-ı endam ediyor ki etkileyici bir video, ile zirve yapıyor. Müzikal düzenlemeler orkestral katkılarla zenginleştirilmiş. Ancak bir kaç şarkı dışında, hadi isimlendirelim Stay ve Better than Love, albümün geneli daha kompleks bir müziğe alışmış benim gibi kişiler için kısa sürede bayan basitlikte bir tarza dayanıyor. Bazı şarkılara seksapellik katan kuul vokalin diğer şarkılar diye bahsettiğim parçalarda 90'lar boy band vokaline yakınsaması da insanı tilt eden bi faktör.
Uzun lafın kısası bu üç şarkıyı radyoda tv de duyduysanız bunlar size yeter, yükle dinle. Ancak 80'ler, alternatif pop felan hayranıysanız güzel bi şiler var burda.

6,50++/10

Hüdavendigar Onur - Türk Sağı Sözlüğü


Hayli kapsamlı maddelere sahip olan bu kitap ülkücü bir perspektifte yazılmış. Bu sebeple çok daha renkli çeşitli İslamcı hareketler ve cemaatler üzerine ayrıntı bulmak zor. Ayrıca en azından okuduğum baskının tarihi biraz geçmişte kalmıştı. Örneğin AKP'nin yeni kuruluş aşaması yansıtılmış, ötesi yok.

22 Ekim 2010 Cuma

Immolation - Majesty and Decay (2010)


Hem okuduğum yorumlardan hem de albüm kapağı gibi inceliklerden hoşlanıp bazı albümleri hevesle dinlemeye başlıyorum. Neticede hep bir gerçeği unutuyorum: Bu tarz benim tarzım değil. Brütal death metal, ı-ıhh. Kayıt güzel ve modern, tüm enstrümanlar duyulabiliniyor, müzikte biraz gruuvilik olduğu bile söylenebilir. Yalnız özellikle vokallerden ve hep aynı tempo bestelerden kaynaklı bir ruhsuzluk mevcut. Yani benim tarzım değil. Bu durum puan vermemi engelliyor mu? Tabiki hayııırr.

6,25/10

21 Ekim 2010 Perşembe

RETRO: Rotting Christ - A Dead Poem(1997)

Among Two Storms ya da Out of Spirits gibi fantastik parçalar içermesine rağmen bu albümde benim için hep bir şeyler eksik olacak.

8,75-/10

19 Ekim 2010 Salı

Editors - In This Light and on This Evening (2009)

Direkt 2009 albümlerinin en başına padişah gibi kuruldu bu albüm. Bir başkasının deyimiyle Depeche Mode+Interpol+Joy Division. Haklı vallahi. Sonunda grup bariton vokalli post-punk hadisesini karanlık bir new wave/elektronik popla harmanlayarak kendilerine ait özel bir parantez açtılar bu müzikal alemde. In This Light and on This Evening, Papillon, You Don't Know Love birer klasik. The Big Exit, The Boxer and Brick and Mortar gibi şarkılar dahi ayrı bi parıldıyor. Bununla birlikte bazı şarkıların görece zayıf olması albümün dinlenilirlik katsayısını arttırıp albümü bütün kılıyor. İşin en güzeli bonus cd'deki parçaların da asıl albümden hiç de aşağıda kalmaması. This House is Full of Noise ile For The Money fantastik parçalar arasında. Evet bu güzel şu güzel demekten öteye gidemedim. Ancak defalarca dinlememe rağmen bir albümden sıkılmadıysam, çabuk sıkılan kişiliğime rağmen, iyi bişeyler vardır demekki burada. Tabi bu albümün grubun fanlarınca en az sevilen albümleri olduğunu da belirteyim. Farklı ya..

9,0/10

"i hope life is good for you" (LG'nin yeni sloganı heh he)

"no need to ask, you already know the way i feel inside
they took what once was ours"

"so take me to town, i want to dance with the city"

"i'm in your garden, but i want a forest
i'm in God's garden
i'll make it a forest
i'll make it a forest"

"danse, fucker, dance
you were born to entertain"

17 Ekim 2010 Pazar

Gallhammer - Ill Innocence (2007)


Celtic Frost'a benzetilen grubun bu albümüne basitçe black metal deyip geçemeyiz. Özellikle başlarda kirli punk ve hatta bir yerde post-punk/noise rock havasını almak mümkün. Sonlarda ise atmosferik doom bir tarz ağırlığını hissettiriyor. Mevcut tür karmaşasından dolayı albüme dersiz topsuz bir dağınıklık hakim. Primitif atmosfere sahip olmakla tanımlansa da albüm kolay dinlenen ve bitimine yakın vakitlerde olması gerekenden daha , amiyane tabirle, hafif bir sound sergiliyor. Aslında bestelerin basit yapısı albümün defaatle dinlenebilme olasılığını gözle görülür kulakla duyulur şekilde düşürüyor. Fakat bu albüme ve gruba böyyük bir torpil geçiyorum. Çünki:
1) Hepisi bayyanlardan oluşuyor. Ve alışageldiğimiz senfonik düzenlemeler ve soprano vokaller yok. Çirkin bir brütallik hakim albüme, hem vokallerde hem kayıtta.
2) Bu kardeşlerimiz Japonistan uyruklu. Benim için olumlu bir faktör.
3) Black metal olmayan bir black metal yapıyorlar. Kirli punk havası, en azından albümün ilk yarısında, beni objektiflikten uzaklaştıran sevdiğim bir şey. Doom tarzı ise fazla konsantrasyon gerektiriyor, zaten çok da ahım şahım değil, o yüzden o kısımların üzerinde fazla durmuyorum.
4) Blind My Eyes süper eğlenceli bir şarkı, basit ama sert bir riff, hayvani böğürtü ve sincap Alvin'i hatırlatan Japon kız fan vokali. Birleşim Kill Bill'i anımsatan bir gülümseme yapıştırıyor yüzcağıma. At the Onset.., Ripper in the Gloom, Speed of Blood diğer öne çıkanlar.

8,0-/10

15 Ekim 2010 Cuma

Dream Theater - Live at the Marquee (1993) EP


Konser albümü olamayacak kadar temiz bir iş çıkarmışlar. Bir kaç parça Image and Words'dan, bir tutam When Dream and Day Unite'dan, üzerine bir kaşık kadar Bombay Vindaloo gezdirilir. Görüntü şık, ya tadı? Hmm, gruptan hoşlanmaya başlıyorum galiba... Zorlarsam ben de metalin düşünebilen abileri kulübüne girebilirim, ha gayret.. ı-ı-ıhh...

7,0/10

14 Ekim 2010 Perşembe

Warning - Warning (1982)


Böyle yaratıcı işleri amerikanlar eskidi bunlardan beklemekle beraber grubu oluşturan Alman ikili belki de 80'lerin en garip müziğini yaptıklarının farkında değillerdi. Evet dikkatinizi çekerim, kapağıyla bile ilgi alaka uyandıran bu albüm yaklaşık 30 sene önce piyasaya sürülmüş. Soundu için başka bir sitedeki tanımı ödünç alacağım: uzay atmosferli nu-wave endüstriyel progresif doom synth ucube müziği. Pardon şu sıfatı unuttum, Darth Vader vokaline benzeyen death metal vokalli. Evet sözler kıyafetsiz elbisesiz kalınca sadece dinleyip kulak vermek şart oluyor. İşte bu nedenle bu albüm ayın EN Bİ KUUL albümü. Sev ya da nefret et amma mutlaka dinle.
Döneminde hit olmuş, olabilmiş Why can the Bodies Fly, ile diğer şarkılar Magic Castle, Darkness, The Doors pt.1, Lost in Time dinlenirken ürperilesi parçalar.

8,50-/10

13 Ekim 2010 Çarşamba

Ancient Rites - Fatherland (1998)


Bir süreliğine büyük black metal gruplarının ligine sokulan Belçikalı Ancient Rites'ın adını ilk duyurmaya başladığı albüm bu diye hatırlıyorum. Gösterişli senfonik düzenlemeler, rock bi de roll riffler, neo-folk ideolojisinden etkilenen, Avrupa'yı tekleştirerek ortak tarihini kutsama, sıccacık yerel melodiler. Komiğe kaçan vokalle birlikte ilginç bir birleşim var ortada. Albüm girizgahının ardından Mother Europa zaten bir klasik. Ortaçağ ezgilerine selam çakan Aris ve ardından Fatherland ile birlikte albümün kaymak kısmını oluşturuyor. Geri kalanların ise ilgi çekemediğini söylemeye gerek bile yok. Şöyle genel bir değerlendirme ile eğlenceli bir dinleme sunduğu için bu haftalık puanım..

7,0-/10

12 Ekim 2010 Salı

J.S. Bach - The Flute Sonatas (Stephen Preston, Trevor Pinnock, Jordi Savall 1997)


Bach'ı seviyorum, flüt, pianonun ve orgun atası harpsichord ve kemanın atası bir çalgı eşliğinde barok nağmeler Tay masajı etkisinde bizi yumuşacık hamura çeviriyor. Evet 1 buçuk saate yakın süresi bir noktadan sonra bayıyor. Ama açılış sonatası, no 1030'u dinleyebilmek bile her şeye değer.

8,25/10

10 Ekim 2010 Pazar

Burial - Burial (2006)


İkinci albümdeki karanlık, gelecekten sintiler taşıyan, nemli ve soğuk atmosferi paylaşan bu debüüü albümde melodik bestelerin eksikliği dikkati çekiyor. Basslar, beatlerin ağırlığı ile daha bi elektronik yönü kuvvetli bir albüm olmuş. Yine de ilk şarkı, tren sirenleriyle birlikte çınlayan Distant Lights ya da Gutted , pek bir etkileyiciler.

7,50-/10

9 Ekim 2010 Cumartesi

RETRO: Rotting Christ - Triarchy of the Lost Lovers (1996)


Grubun çiğ soundunu geride bırakıp kayıt kalitesi açısından birkaç adım level atladığı bu albümde alttan alta hafif gotik tınıları da duymaya başlıyoruz. Albümün en sevdiğim yanı sıkı ritmi ve kafa sallamaya müsait orta hızdaki temposu. Elbette Archon, Shadows Follow gibi şarkılar esgeçilemez. Ayrıca şarkılar genelde zirve noktası görevini üstlenen nakaratlara ulaşmazken biz bunu yeterli gerilimi taşıyan rifler ve tempo ile hissedebiliyor ve kafamızda bir nirvanamsı nokta oluşturabiliyoruz. Kısacası Yunanistan'da guru değil feylesof yetişir kuralını bozuyorlar. Albümün en etkileyici anları ise en azından bu versiyonda yer alan Kreator coverları. Orjinallerini dinlemişliğim yok, albümün soundunun tersine ilkel pis panki thrash seven biri için vazgeçilmez nimet vallahi.

9,0/10

8 Ekim 2010 Cuma

High on Fire - Snakes for the Divine (2010)


Bayan hırıl hırıl vokali saymazsak grup sert thrashy sludge modunda devam ediyor. Önceki albümdeki sofistike, yaaani ne kadar sayılabilirse, tarafın katır kutur bir dozer tarafından ezildiğine tanık oluyoruz. Başta How Dark We Pray ve albüme ismini veren parça olmak üzere şarkıların taşıdığı güçlü ezici soundu dinlemek büyük bir zevk. Ancak bu tür benim için orjinalliğini kaybetmeye başlıyor artık.

7,50+/10

7 Ekim 2010 Perşembe

Metalium - As One: Chapter Four (2004)


Yeri gelir ser haşin birine dönüşürüm, hiç arlanmam, şahin bakışlı olurum. Hah hah ha. Sakınmam lafımı eğriye eğri doğruya doğru derim. İlk albümdeki ters köşe durumundan sonra grup bunu alışkanlık haline getirmiş görünüyor. Direkten bu dördüncü albüme geçtiğimde köprünün altından çok sular geçtiğine tanık oluyorum. Vokal aynı vokal ancak çıkan ürün hayalkırıklığı. Yüksek beklentimin karşılanmamış olması gibi bir ters köşe durumu mevcut tam tersine. Klişe oğlu klişe. Evet power metali yeni dinleyen birinin sevebileceği hoş nakaratlarla dolu albüm. Ama beni sadece son parça As One kesti.

6,0+/10

5 Ekim 2010 Salı

RETRO: Yalın - Bir Bakmışsın (2005)


Nasıl ailemizin evimizin komedyeni varsa şarkıcısı da var: Yalın, güzel bir ses, mütevazı bir kişilik, dıptısa arabeske boğulmamış pop besteler. Aradığım kelime ne? Pek kullanmıyorum, pek yaşamıyorum, o yüzden aklımda da tutamıyorum. Neydi heh, olumluluk, hayata pozitif bir bakış atmak kaçakca...

7,50/10

4 Ekim 2010 Pazartesi

Dream Theater - Images and Words (1992)


Nintendo-core gibi bir müzik dalının bile türetildiği günümüzde progresif metal olarak karşıma bu çıkıyorsa pek etkilenmiyorum doğrusu. Evet evet avantguard ile progresif metal farkını biliyorum. Ama yine de daha helecanlı egzantrik bir şeyler bekliyordum. Bu arada vokalin değişimi yine vokalin en zayıf halka konumundan çıkaramamış. Yine de ileri bir adım. Ancak yüksek oktavlara kadar ilerlemeseydi dinlencem daha bi keyifli hal alırdı. Misal Another Day..
Metallica'dan ucuz pop-rock'a hatta Michael Jackson'a hatta ve hatta gülmeyin Elton John'a garip şeyler duyumsuyabiliyorum. Bu da albümü daha eğlenceli kılıyor. Pull me Under ve kısacık içi dolu fıçıcık balad Wait for Sleep, hadi zorlayalım Learning to Live beğendiğim parçalar oldu. Ama bu vokalle şunu söyleyebilirim, sadece vokal değil grubun biraz pişmesi lazım. Bu haliyle bu albüm nasıl efsanelere katılıyor onu da anlamak mümkün değil.

7,0/10

3 Ekim 2010 Pazar

Xtatistiks - Asteriks'in üniversitede asistan amcaoğlu..

İstatikten , sınıflandırmaktan, sıralamaktan gayet keyif alan biri olarak RYM sitesi ilaç gibi gelmişti bana.
Şimdi burada yıl bazında top 5 imi yazacağım. İlginç sonuçlar göreceğimi sanıyorum. Ancak bu site öncesi dinlediğim yüzlerce albümü hala listeleyemediğim için 2000 yılı sonrasını almak daha sağlıklı olacak.

2000
1) Rotting Christ - Khronos
2) Björk - Selmasongs
3) Nevermore - Dead Heart in a Dead World
4) Jay Jay Johanson - Poison
5) Cradle of Filth - Midian

2001
1) Avantasia - Metal Opera
2) Summoning - Let Mortal Heroes...
3) Anathema - A Fine Day to Exit
4) Converge - Jane Doe
5) Ramsstein - Mutter

2002
1) Avantasia - Metal Opera II
2) Sentenced - The Cold White Light
3) Deathspell Omega - Inquisitors of Satan
4) The Cranberries - Stars: Best of...
5) Antaeus - De Principii Evangelikum
6) Almora - Gates of Time (best of u dahil etmezsek)

2003
1) Şebnem Ferah - Kelimeler Yetse
2) Mors Principium Est - Inhumanity
3) Edge of Sanity - Crimson II
4) Anathema - A Natural Disaster
5) Korpiklaani - Spirit of Forest

2004
1) Mor ve Ötesi -Dünya Yalan Söylüyor
2) Neurosis - The Eye of Every Storm
3) Into Eternity - Buried in Oblivion
4) Rotting Christ - Sanctus Diavolos
5) Dimness Through Infinity - Nymph

2005
1) Sentenced - The Funeral Album
2) Mors Principium Est - The Unborn
3) Vega - Hafif Müzik
4) Darkest Hour - Undoing Ruin
5) Hard-Fi - Stars of CCTV

2006
1) Pinhani - İnandığın Masallar
2) Arctic Monkeys - Whatever People Say I am...
3) Katatonia - The Great Cold Distance
4) Massive Attack - Collected, best of
5) Amon Amarth - With Oden on our Side
6) Mono - You are There (best of u saymazsak)

2007
1) Rotting Christ - Theogonia
2) Şebnem Ferah - 10 Mart 2007 İstanbul Konseri
3) Burial - Untrue
4) Dark Tranquillity - Fiction
5) Klaxons - Myths of Near Future
6) Björk - Volta (konser albümü saymazsak)

2008
1) Portishead - Third
2) Grand Magus - Iron Will
3) Amon Amarth - Twilight of the Thunder God
4) Rainbow Arabia - The Basta (EP)
5) Colour Haze - All
6) Anathema - Hindsight (EP yi saymazsak)
7) Yasemin Mori - Hayvanlar (eh, Hindsight da yarım albüm sayılır)

2009
1) Editors - In this Light..
2) Solstafir - Köld
3) Long Distance Calling - Avoid the Light
4) Kylesa - Static Tensions
5) Dinosaur Jr. - Farm


2010
1) Orphaned Land - The Neverending Way of...
2) Burzum - Belus
3) Rotting Christ - Aealo
4) Les Discrets - Septembre et ses dernieres ...
5) Blind Guardian - At the Edge of Time

Hmm, o kadar da ilginç değilmiş. Türler arasında denge var. 2000'lerin ilk yıllarında yeniden dinlemem gerekli albümlerle sıralama değişebilir. Bu seneye ait de çok fazla albüm dinlemedim ama sıralama kolay kolay bozulacak gibi değil. Ben bu işi sevdim. Tüm eksikliklerine rağmen 1994 sonrasını da ekliyorum.

1994
1) The Offspring - Smash
2) Portishead - Dummy
3) Megadeth - Youthanasia
4) Yaşar Kurt - Sokak Şarkıları
5) Darkthrone - Transilvanian Hunger

1995
1) Moonspell - Wolfheart
2) Paradise Lost - Draconian Times
3) Blut Aus Nord - Ultima Thulee
4) Hypocrisy - Maximum Abduction (EP)
5) Björk - Post
6) Summoning - Minas Morgul*

1996
1) Şebnem Ferah - Kadın
2) Marilyn Manson - Antichrist Superstar
3) Moonspell - Irreligious
4) Ünlü - Son Defa
5) Özlem Tekin - Kime Ne

1997
1) Pentagram - Anatolia
2) Björk - Homogenic
3) Portishead - Portishead
4) Radiohead - OK Computer
5) Therion - A'arab Zaraq ...

1998
1) Anathema - Alternative 4
2) Portishead - Roseland NYC Live
3) The Climb - The Climb
4) Paradise Lost - Reflection, best of
5) Massive Attack - Mezzanine
6) Marilyn Manson - Mechanical Animals*
7) Godspeed You! Black Emperor - F♯A♯∞**

1999
1) Anathema - Judgement
2) Demons&Wizards - Demons&Wizards
3) Asafated - Tout va Bien (EP)
4) Nagelfar- Srontgorrth
5) Duman - Eski Köprünün Altında
6) Immortal - At the Heart of Winter*


31/10/2010: birkaç güncelleme.

2 Ekim 2010 Cumartesi

V.A. - Help (1995)

İlk çıktığı dönemde büyük sükse yapan bu toplama albüm İngiliz diyarından elektronikten brit-popa değişik tarzlarda şarkıyı bir araya getiriyor. Bosna savaşındaki mağdurlara yardım etmek gibi ulvi bir amaçla bir kaç günde kaydedilen albümde yeni şarkıların yanısıra yeniden yorumlar da yer alıyor. İşin aslı İngilizler her ne kadar gidip gören arkadaşların deyimiyle toplumsal bir hödüklüğe teslim olmuşlarsa bile bugün diğer Avrupalılara göre önyargılarını aşmış dünyadaki olaylara bir nebze daha duyarlı bir tavır sergiliyorlar. Ya da en azından ben buna inanıyorum. Neyse, ilk dönemlerde bu albümün bu kadar adını duyurmasında en önemli etkenlerden biri Radiohead'in Lucky ve Portishead'in Mourning Air gibi şarkılarını ilk kez bu kayıtla dinleyiciye sunması. Brit pop şarkılar yavan, Oasis, Boo Radley, bir türlü ısınamadığım Manic Street Preachers örneğinde gördüğümüz gibi. Elektronikler idare eder.
Sinead O'Conner'ın Billy Joe ağıdının yeniden yorumu, New Model Army'ye çok benzettiğim Leveller'ın Searchlights'ı, bir süreliğine popüler bir hit statüsüne kavuşmuş olan Dream a Little Dream, KLF'in Magnificent'ı dikkat çekici diğer parçalar. Ayrıca albüm Beatles'ın Come Together'ını içeriyor ki, batı medeniyetinin hepimiz kardeşize denk düşen enternasyonal besteleri oluyor kendileri..

7,50-/10