30 Mart 2023 Perşembe

Burial - Claustro / State Forest (2019, EP) + Shock Power of Love EP (& Blackdown, 2021, EP)

 

Bu müzikal terimleri anlamakta zorlanıyorum. Sadece iki parçadan oluşan bu çalışma neden tekli değil de EP olarak piyasaya sürülmüş? Mühim de değil cevabı. Çünkim Burial'ın ilk dönem future garage, dubstep karanlık ve egzotik havasını buram buram içine çekebileceğiniz ender bir kayıt bu. Her zaman bulmak mümkin değil dostlar. İlk şarkı Claustro tam olarak anlattığım gibi öyle. Ritimleri de ayrı bir saykocan. Diğeri ise tekinsiz derin uzay mı desem derin okyanus mu desem acayip bir ambiyans yankılaması. Kaydın en kötü tarafı kısa sürede sona ererek uyandırdığı beklentiyi tamamiylen doyuramaması. Aç kaldık usta.

9,25+/10

4 parçalık bu kısa albüm ise piyasada çok da bilinmeyen Blackdown namındaki bir prodüktörle birlikte çıkarılan split bir çalışma. 2 -2 parçaların paylaşıldığı bu kayıt diğer arkadaşın yetersizliği sebebiyle tepkisellikle karşılanmış ve hatta Burial'ın şarkıları da zayıf bulunmuş. Eleştirilerin biraz da topuzu kaçırdığını düşünürsek, şöyle değerlendirelim. Blackdown'un ilk şarkısı fena değil ama akılda kalıcı da olmaktan uzak. Remiksini yaptığı ve aslı Heatmap namındaki başka bir şarkıcıya ait remiks de arada basları parlasa da akılda yer tutamıyor. Vasatlar yağni. Burial'ın Dark Gethsemane etkileyici başlıyor, house future tatlarda ama ikinci yarısında we must shock this nation with the power of love tümcesinin zilyon kez tekrarı ile kendi kendini baltalıyor. Kaydı bitiren son Burial şarkısı Space Cadet ise hiç olmadığı kadar ilginç , farklı bölümlere sahip, bir yolculuk timsali acayip şeker bir şey. Sonlarında vardığı animeciliğiyle kesinlikle dinlenmeyi hakediyor.

7,0/10

29 Mart 2023 Çarşamba

Timothy Earle - Şefler Nasıl İktidara Geldiler: Tarih Öncesinde Politik Ekonomi / Kitap-lık (sayı 225)

 

Danimarka, Peru ve Hawai'nin geçmişindeki beylik dönemlerinin o zamanki sosyo ekonomik koşullarda nasıl oluştuklarını , hangi özgüllüklere sahip olduğunu neo-marksist öğretiye yakın bir analizle karşılaştırmasını yapmakta değerli antropolog. Öncelikle devlet öncesi geçici yönetimlerin araştırmanın odak noktası olduğunun altı çizilmeli. Misal İnka devletinin müdahalesi yüzyılardır birbiriyle didişerek kaotik bir düzen içinde statikleşen Perulu Wanka toplumuna olumlu tesir ediyor. Modern iktidar çözümlemesinden uzak olmakla birlikte Örneğin Hawai'de sulu tarım yatırımlarına yada Danimarka'daki Thy toplumunun prestij malların üretimi ve dağılımının hegemonyasına yaslanan farklı stratejiler üzerinden şefliklerin iktidarını kurması gibi, yine de iktidarın tesisinde ortaklıklar da baskın şekilde mevcut. Mutlaka askeri bir güce dayanıyor olması, şenlik, ziyafetler vb. yöntemlerle yakınlara iltimas geçme kültürü ve başvurulan ideolojik sembolizm gibi. Bahsi geçse de (güvenlik maksatlı şeflerden medet uman ve bilakis yiğit gördüklerini öne atıp etrafına sığınan bir kitlede somutlanan Wanka örneklemi) son buluşlar çerçevesinde ekonomiyle başat ve belki de daha fazla toplumsal kültürel ihtiyaçların önem kazanmasının bu çalışmayı etkileyip etkilemeyeceği merak konusu. Nihayetinde iktidarın oluşumunu tarihsellik çerçevesinde ve antropolojik bir bakış açısıyla okumak hitap ediyorsa, kaliteli ve okuması keyifli akademik bir eser olduğu gerçeği önümüzde.

Biraz fazla anaakım bulmam sebebiyle çok da bulaşmadığım bir dergidir Kitap-lık. Ben almadım da zaten ama genelde okuduğum kısmen marjinal yayınların da bir yere varmadığı gerçeğiyle tazeleyen bir deneyim oldu, bu dergiyi okumam. Hala Orhan Pamuk tercümesinde olduğu gibi yılların klişeleri eksik değil elbet. Yine de şiirlerin alternatif yayınlara göre daha okunur olduğu da bir hakikat. Derginin dosya konusu modern tiyatronun önemli isimlerinden Ionesco. Deaya çok da girmeden yeterince bilgilendirici olması tatminkar. Ama absürt tiyatro pek de benlik değil. Uzunca Tuğrul Tanyol röportajının yanısıra yine diğer söyleşileri ve hikayeleri de bulmak mümkün. İlginç bir konu da tek yapıtıyla efsane konuma getirilen Ahmet Arif'e getirilen eleştiri ki doğru ama bahsettiği düzlemden değil.

ebruli (Turgay Kantürk)

Latife Tekin’e


su duruldu. çalkantı şimdi hangi içdenizde? aç içini. bu nasıl bir baş dönmesi. boşa dönelim öyleyse. 

başa dönelim. katır tırnaklarına. gölgesinde kundaklandığım o ağaca. elmanın çürüğüne. gel başa 

dönelim. ağrılı bir diş gibi batarken üstümüzde güneş ve yükselirken sazlığın uğultusu. dibe. göle 

dönelim sevgilim.  


derin kesikler. dilimde. sözcüklerin fışkırdığı. mavi. masmavi. ulu orta ya da güpegündüz. zamanı 

öteleyen bir kâkül gibi. düşmüş ve çaresiz. bu hangi kuytun senin? dudağındaki kimin öğle uykusu? o 

derin loşluk. boşluğunda kaç gelincik. kaç öpüş. biz kimiz sevgilim?


kâğıttan gölde yüzelim. yazdıkça silinen. ıslak. ıpıslak. ağzın kadar beyaz olmalı gökyüzü. ısırınca 

kanayan. derin. toprak nasılsa öyle. kayganız sevgilim. bulutsu. biz çamuruz. o ebruli çukurda. uzakta, 

çok uzakta. aşk tozuyla sıvanmışız sevgilim. savrulalım hadi.


unut beni. unut beni benini.

26 Mart 2023 Pazar

Ne Obliviscaris - The Aurora Veil (2007, demo)

Modern zamanlarda herhangi bir demonun piyasada veya ilgili sahnesinde ses getirmesi istisnai bir konuma kavuştu. 3 albümünü de dinlediğim oldukça sevilen grubumuz da ilk başta demosuyla oldukça heyecan uyandırmıştı. Sonrasını da bilenler bilenler , beklentileri çok gözel karşılamasını bildiler, ilk albümleriyle bu demo arasına 5 sene koymalarına rağmen. Çıkış albümlerinde de yer alan ve itiraf etmek gerekirse ve doğal olarak albüm versiyonlarını daha bi çok sevdiğim 3 parçadan müteşekkil bu demo şu an bile hala etkileyici. Kayıt kalitesi bir demoya göre tüm enstürmanları duymamaıza olanak verici şekilde tatmin edici. Bestecilik ve fikir anlamında oturmuşluk ve profesyonel icra. Yeni kayıtlarına aç kaldığımız bu günlerde kulaklarımızı doyurmayı, biraz oyalamayı başarıyor. İşin sürprizi de şu, biraz az biraz önce yeni kayıtlarını yayınladılar. 
 

8,50/10

25 Mart 2023 Cumartesi

Fortress - Don't Spare the Wicked (2021)

Bu aralar çağdaş heavy metal gruplarını dinlemeye almamın yegane sebebi burada arzolunuyor. Cevheri erken buldum yağni. Ben Iron Maiden ve Judas arası diye niteledim ama 80'ler heavy metalinde repertuarım çok derin değil. Üstadlar Queensryche, Dio ve Riot da diyor. Anadolu rock rifiyle açılan albüm sonuna kadar egzosundan tüm gaz epik pompalayan canavar bir makine olaraktan yoluna devam ediyor. Melodiyi de hiç eksik etmeden elbette. Diğer bir deyişle ilk uzunçalar olmasına rağmen tertemiz prodüksiyonu ile olsun performansıyla ile olsun dinleyeni  etkilemeyi başarıyor, grup. Maalesef kaydın süresi biraz kısa ve parçalar arasında aklı karıştırır şekilde benzeşmeler mevcut. Bazı sololar daha orijinal olabilirmiş gibi kadı kızı kusurları da negatif özellikleri olarak sıralanabilir.

8,25/10



 

24 Mart 2023 Cuma

Fire! - Defeat (2021)

 Ünlemli Fire avangarde caz gibi riskli bir alanda faaliyet göstermektedir. Bu yüzden de albümlerini dinlerken hep yüreğim ağzıma gelir. Yürüdükleri yol ince ve keskindir, sallantılıdır efil efil rüzgar alır. İşte bu albüm her nasıl oluyorsa oluyor ve dinleyenler tarafından seviliyorsa da ben de pek bir şeyler uyandırmadı. Dinleyebiliyorum , orada sorun yok. Zaten o yüzden hala ortalarda bir puanla şerefli nazilli koçhisar. Aykırı ve rastlantısal sesler, kışırdamalar, cızırtılar, absürd denemeler, manik çığlıklar, primitif pıtırtılar. Pek heveslisi değilim açıkçası. Flütün ağırlık kazandığı albümün ters yüzü daha geleneksele yakın olmakla birlikte dağılan dikkatimi tam anlamıyla ayağa kaldıramadı. Bi doğruldum ama şöyle. Zaten o yüzden hala ortalarda bir puanla şerefli nazilli afili yalnızlar.

5,50+/10

23 Mart 2023 Perşembe

RETRO: Hande Yener - Aşk Kadın Ruhundan Anlamıyor (2004)

 

Her ne kadar Hande Yener fantezi popa uzak bir isim olsa da ilk kariyer yıllarında yine de bu topraklardan yükselen bir müzik yapıyordu. Kimi zaman Sezen Aksu ekolüne yaklaşsa da eğlenceli hoş tempolu şarkılar en güçlü olduğu özelliğiydi. Bu albümde de Kırmızı, Acele Etme gibi örneklerde olduğu üzere. Ayrıca neredeyse nağmeleecek bir alaturkanın da ruhunu hissettiriyordu. Bakınız kayda ismini veren parça. Kısacası şimdiden geriye bakınca dans pop'a kaymadan hemen önce çıkardığı bu albüm oldukça sağlam olmakla birlikte kafa karışıklığını da yansıtan bir geçiş dönemini temsil ediyormuş.

7,0/10

20 Mart 2023 Pazartesi

Autopsy - Morbidity Triumphant (2022)

 Deprem günlerinde hissettiğim acı ve sinire istinaden dinlemeye başladığım sert bir ilaç, Autopsy. Eski tarz death metal gruplarından biri ve eski de. İlk albümlerini 89'da çıkarmışlar. Ve bu albüm sekiz senelik bir sessizlikten sonra bir nevi geri dönüş oluyor. Enerjik, hiddetli, biraz da doomy, eski mektep şeylerin tekrarı, yalnız gruuvi öğesini kaybetmemişler. Bir görev için seçildiler ve o görevi layığıyla yerine getiriyorlar. Fakat sinirli halden yılgınlığa düşüşümün kısa olmasına bağlı olarak, kimileri dayanışma gördü, belki de bir umut son yaşadıklarımızdan, ben ise talan, bananecilik, ahlaksızlık, işte gerçek yüzümüz; o baskın riflere rağmen uğrak noktam çok da uzun olmadı. Derler ki türe bir şey katmayan na-oricinal bir çalışma, lakin sımsıkı sıkı sıkı sar beni leziz ayarda. Brütal death sevmeyen beni dahi oyaladı güzel güzel. Alt notalarda doom, punk ve thrash etkisi sayesinde olsa gerek. Yine de şunu söylemek gerek, pausa bastıktan gayri akılda pek bir şey de kalmadı.


7,50/10


15 Mart 2023 Çarşamba

Henry Mancini - Breakfast at Tiffany's (1961, soundtrack)

 

60 başlarında kültleşmiş romantik filmin hafif orkestral parçalardan oluşan film müziği albümü. Pek hafif, akılda yer etmeyen, güzelce vakit geçirten, kolay dinlenen, espritüel, hülyalı, çakırkeyif bir müzik bu. Özellikle Latin ve big band denen caz etkilenimi belirgin. Kaydın arkasındaki Henry Mancini dönemin film müziklerinde önde gelen bir isim. Bu albüm ile birlikte Pembe Panter filmleriyle de tanınmakta, bilinmektedir.

7,0/10

14 Mart 2023 Salı

Altın Gün - Yol (2021)

 Rock orkestrasyonu tamamiylen terkettikleri bu albümle prodüksiyon elektronikaya evrilmiş. Türkü seçimi hala güzel. Altyapı ise anca seksenler ve synth pop gibi şeyleri hiç duymamış Kuzey Kore vatandaşlarının ilgisini çekecek yaratıcılıkta. Minimalizm gibi bir savunma gerçekten inandırıcı değil. Kolaya kaçma diyebiliriz belki de. Yüce Dağ Başında en güçlü düzenleme. Ama bu kadar sıklıkla kayıt yapmaya devam ederlerse bu dereye kuraklık gelecek düşüncesindeyim.

6,50+/10 

12 Mart 2023 Pazar

Lake of Tears - Ominous (2021)

 

10 seneden sonra melodramanın kralları geri dönmüş ve bu dokuzuncu albümlerini çıkarmışlar. Grubun baş elemanının mücadele ettiği hastalığın etkisi bilim kurgu temalı bu esere de yansımış. Elektronik ve kemanla birlikte gotik bir hüznü yürek parçalayan kıvamda sunabilen kendi tarzını inşa etmiş ender gruplardan biri Lake of Tears. Bu albümde üzerine temayı temsilen sinemasal etkiyi de iliştirivermiş. Elbette gençliğin derbederliği kalmadı bizde, bir göbeğimiz, bir eşimiz var. Kimimiz çocuk yetiştirme gayretinde. Bu hayat telaşı müzikal zevkimizi de değiştirse ve hatta erozyona da uğratsa Lake of Tear'i dinleyenler için grubun yeri hep ayrı bir yerde, kalplerine yakın bir yerde büyük ihtimalle. Sonlarda biraz sekteye uğrasa da el-mahkum yine yüreğimizde cızlayan bir şeyler uğruna iyi değerlendireceğiz kendilerini. Eh, özlemişiz de...

8,0/10

8 Mart 2023 Çarşamba

Beirut - Artifacts: The Collected EPs, Early Works & B-Sides (2022)

 

Güzel Beyrut, eski Beyrut. Hey gidi Beyrut hey! Bu toplama albüm 2007 tarihli Lon Gisland ismindeki kısa albüm ile bilimum erken dönem çalışması ve diğer şarkıları içermekte. Daha hareketli, Balkan ve Akdeniz esintili, ruhu güzelleyen şarkılar, altında kaldığımız bu enkaz tozunu bir miktar da olsa havalandırıyor. 

Güneşimiz pamuk bulutlu olsun.

8,0-/10

5 Mart 2023 Pazar

Borknagar - Origin (2006)

 

Beklenmedik şekilde grup bu 7. albümü ile bizleri hazırlıksız yakalıyor. Metal bile değil, o kadar söyleyeyim. Bu yüzden belki de  yarattığı afallamanın tesiriyle haksız yere popülerlikte en alt sıralarda yerini bulabiliyor. Akustik ve folk ama İskandinav halk müziğine aşina olmamam sebebiyle belki de türün gerçekliğinden de uzakta zira grubumuzun bakış açısı yenilikçilik. Kemanlar, flütler, akustik gitar ve org. İnanıyorum ki elektriğe tutulsaydı bu besteler Vintersorg'lu klasik Borknagar'dan çok da uzağa düşmeyecekti.  Ben büyük keyifle dinledim böyle kırları hayal edebileceğiniz yumoş yumoş sakin şeyler arıyorsanız eğer cukkadanak oturuyor.

7,75-/10

2 Mart 2023 Perşembe

Ahmet Güntan - Tam o sırada. (Hikayenin ortasından diyaloglar)

 

Şair kimliğiyle daha bi çok bilinen Ahmet Güntan'ın bi garip romancık eseri 16 yaşındaki bir grup yatılı okul çocuğunun bir gece boyu süre diyaloglarından oluşuyor. Yurdum alternatif kurgusuna az biraz merak saldığımdan Raskol'un Baltası serisi de radarıma girmiş bulunmaktaydı. İlgimi daha önce  Parçalı Ham şiirleriyle çeken Ahmet Güntan'a aşina olmam da bu eseri  tercih sebebim oldu. Öncelikle serinin kapakları hiç olmamış. Her eser kendine özgü bir kapakla kendi kimliğini ayrıca ayrıca yansıtmalı diyenlerdenim. Sonralıkla, özellikle çocukların karakter arayışında savruldukları vicdansızlık noktasının bu kadar açık dışavurumu biraz sarstı. Ki okumayı bırakmayı düşünecek kadar. Kirpi diye adlandırdıkları bir çocuğu hırsızlıkla suçlayan bu arkadaş grubu,çocuğun disiplin kuruluna çıkmadan önceki gece sınav sorularını çalmak için bahçede ama her nedense hep ikişerli ama farklı kombinasyonlarda nöbet tutması, aralarında biraz da bu tür çocukların ağzından yazılan eserlerde görüleceği gibi boylarını aşan (yalnız hissiyat yakalanmış, aşan şey cümleler) muhabbetlerde aşkın, suçun, ailelerin, kıskançlığın, cinselliğin konu edilmesi vessair vessair. Vessair de okulun köpeğine tecavüz, eşcinsel eğilimli arkadaşlarına lakap takıp eziyet etmeleri, suçlamanın iftiraya dönüşmesi de pek vesaire değil.

1 Mart 2023 Çarşamba

György Ligeti - Kammerkonzert; Ramifications; Lux aeterna; Atmosphères (1988)

 Modern klasik müziğin kitleleri demeyelim de sonuçta illaki elitist bir tarafı var, dinleyeni diyelim sarsmak, şaşırtmak, uyandırmak, duyarlılığını artırmak hatta ve hatta tiksindirmek gibi genel olarak alışagelmedik mecralara sürüklemeye yönelik bir derdi var. Benim de cevabım şöyle oluyor. Yeterince sarsılmadık mı? Doğduğum 80 yılından beri darbeyle başlayan süreç sonrasında benim yada neslimin başına daha ne gelecek. Meteor düşsün, uzaylılar gelsin perdeyi kapayalım artık. Bir o kaldı. Ben de artık cahil olmak, moron olmak istiyorum. Mutlu ve aptal müzikler dinlemek huzur bulmak istiyorum. Ezelden beri ama en çok bu aralar modern klasik müziğin gerilimlerine katlanamıyorum. Lakin hakkını vermek lazım, Macar bestecinin kayda alınan bu besteleri hiç de dinlenemez değil. Bir kere gürültülü ve ciyaklayan uyumsuz akorlar içinde boğulmuyor. Çılgınlar gibi notalar havada uçuşmuyor. Ağırbaşlı bir duruşu var. Müziği takip edebilmeniz gayet mümkün. Ben dinlerken aklıma Maymunlar Gezegeni filmi geldi, 70'lerdeki versiyonu. Maymunlar gezegeninde mahsur kalan ve maymunların esaretinden kaçan astronotlar  yıkılmış harap Özgürlük Heykeline rastlayınca anlıyorlar ki aslında dünyanın geleceğine düşmüşler. Huzursuzluk, hayal kırıklığı, bitiklik. Hayır, ne münasebet, memleketimizin mevcut halinden bahsetmiyorum. Hala konumuz Ligeti ve onun bestelerini içeren ve genelde modern zamanların bestecilerinin eserlerine yoğunlaşan Alman SWR Sinfonieorchester tarafından kaydedilmiş bu albümü. Bu sinema esintisi gerçekten de bir rastlantı değil zira eserleri Kubrick başta olmak üzere bazı yönetmenlerce filmlerinde tercih edilmiş. Besteci kendi icat ettiği farklı avangart yöntemleri deniyor. Örneğin Ramification duraksız bir yaylı çalışması olarak hem gerilimi hem merak duygusunu canlandırabilen sinematik anlamda temsilen iyi bir örnek. Aynı zamanda 2001 Space Odyssey filmini bilenler için polifonik harmonilerin birbiri sıra sıralanıp birbirinin içine girerek soyut ve ruhani bir atmosfer yarattığı Lux Aeterna da yabancı gelmeyecektir. Hayaletlerin shoegaze performansı gibi bir şey. Sonuç olarak çok da alışamadığım türü içinde merakımı celbedebilen sıkı bir çalışma. Requiem gibi diğer bazı bestelerini merak etmedim de değil hani.

7,50/10