31 Ağustos 2021 Salı

Behemoth - The Satanist (2014)

 

Zaman ne kadar çabuk geçiyor. Ha dinlerim ha dinleyeceğim derken 7 sene olmuş bu albüm çıkalı. İlk çıktığında metal camiasını sarsan ve yılın en iyileri listelerinde baş sıralarda yerini alan bu albüm hakkında değerlendirmeler daha aklı başında bir hal almış görünüyor yıllar geçtikçe. Bu sefer de sanki topuzun ucu terazinin öteki kefesine oturmuş gibi. Grubun bumbastik seçimi, aşırı cilalı prodüksiyonu ve kısmen tanık olduğum benzer beste inşası sebebiyle pek de ümit beslemediğim ve abartıldığını düşündüğüm kayıt hakkında bir noktaya kadar yanıldığımı tüm alçak gönüllülükle itiraf edeceğim. En azından besteler oldukça değişkenlik göstermekte. Manifestoyu seven grubun atmosferik ve senfonik havalar tutturan konsepti için böyle olmalıydı zaten. Konsept demişken her parçanın hikayesinin anlatıldığı kitapçık oldukça etkileyici. Bir kere albümü açan ve kapatan şarkılar ağır toplar. Hoş, dinlediğim versiyonda sonda üç bi değişik bonus parçası da bulunmakta. O Father.. naımdaki eser, klibiyle birlikte bir düşünüldüğünde kabul edilmeli ki bir sanat eseri. Diğer klip şarkısı başlangıçtaki Blow Your.. da vaki iken diğer şarkıların gölgede kalması gayet doğal. Bir death metal albümüne göre ritim değişiklikleri, sololar vessair değişik şeyler albümü zenginleştirirken ortodoks kafa deathçilerin rahatsızlığına tanık olabiliyoruz. Zaten black ve death metal üzerinden yükselse de kayıt, şokmetal dediğim gümleten, sansasyonal, epik bir çizgi tutturuyor, grup kendi adına kendi tanımını yapıyor. Yine de eseri prodüksiyon olarak bir miktar ben septicflesh, monolith deathcult türevine benzetmekteyim. 

8,0/10

29 Ağustos 2021 Pazar

Sven Wunder - Doğu Çiçekleri (2019)

 

Batılı gözüyle Hint ve Anadolu folk rock sentezi, biraz surf rock altyapısı da mevcut. Sanatçı İsveçliyken albümün en azından ilk baskısına neden Türkçe bir isim vermiş, merak konusu. Bildiğimiz bir şey var ki ikinci albüm de ismiyle ve sesiyle pek bir Japon. Demek ki sanatçının olayı bu. Oldukça ilgi çekici olduğunu söylemek mümkün. Anadolu ritminin düğün havasına büründüğü yerler ilgi çekici olmakla birlikte böyle karanlık bir örtü var , tarif edemediğim. Belki de orkestranın folk ve caz geçmişlerinin yansımasıdır. Sanatçının kimliğini bilmiyorken dahi 60'lar thriller film müziği etkisiyle de bu projenin %100 yerli olamayacağını düşünmüştüm.

6,75+/10

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Pantera - Metal Magic (1983)

 Thrash sonrası groove metalin öncülüğünü yapmadan önceki dört albümünde Pantera Pantera değildi, değişik bir şeydi. Glam metal havasını dolu dolu estiren bu albümler çok kötü eleştiriler almış. Çoğunlukla retrospektif bir bakış açısıyla yani Pantera'nın Pantera olduğu albümlerini dinleyip beğenenlerin geçmişlerini kurcaladıktan sonra bambaşka bir şeylerle karşılaşmanın şokuyla değerlendirdiklerini düşünmekle beraber evrensel ölçütlerde eleştirecek pek çok şey de vaki. Asıl merak ettiğim şey o dönemlerde glam rock çevreleri bu kayıtlar hakkında ne düşünüyordu. O zamanla değerlendirmek lazım yani. Grubun bu debüüüsüne ve eleştirilere yakından bakalım.

-Albüm kapağı bok gibi: Doğru ama grup albüm kapakları konusunda çok da başarılı değil zaten. Ama bu o kadar kötü ki Dünyayı Kurtaran Adam gibi ayrı bir şirinliği var.

-Sözler cinsiyetçi, maço felan: O dönemin diğer gruplarında olduğu gibi. Liseli yada yeni mezun gençlerin azıtık hormonlarını bir dereceye kadar mazur görebilsem de organını rokete benzetmeleri, komik yafu. Neyse not kıracağız artık.

-Ucuz besteler ve ucuz bir balad: Kimlik bunalımı yaşayan keyboard haricinde balad Biggest Part of Me albümün bombası. Heavy metal/hard rock baladlarına zaafım var. Susunuz lütfen. Ucuzluk konusu ise eğlendiriyorsa problem yok. Ama şu orgazm taklidi sesler, benim için de kırmızı çizgi.

-Diğer grupları taklit etmesi: Neredeyse o dönemin tüm grupları sayılıyor. Olabilir yani. Çocuklar daha.

-Kötü prodüksiyon: Neredeyse ev yapımı amatör bir kayıt. Dinlemeyi zorlaştırdığı doğrudur.

-Kötü vokal: O kadar da değil arkadaşım, nice yerli grup dinledik doksanlardan bugüne. Parlamıyor ama batırmıyor da nihayetinde.

Kendi görüşlerim de şunlar. 20 yaşından ufak gençlerin kaydettiği bu albümde örneğin gitarda yaşlarından öte maharetleri duyabilmek mümkün. Çok kötü parçalar olsa da(Metal Magic), saçma ve yersiz efektlerle ellerindeki imkanı fazla zorlasalar da bestelerin yarısı eğlenceli ritimlere sahip, bir kaçı hatta diskomsu (Nothing On). Oradan buradan belki de klişe ama güzel fikirler bir araya getirilmiş. Ama klasik glam metal örneklerinden daha sert örnekler de içermekte. O kadar dinledim , çok da sıkılmadım. Yüzeysel bir eğlence ise amaçları bir dereceye kadar başarmış görünüyorlar.

5,25/10 

Marianne Taylor - Doğa Kitabı

 Kapağın güzelliğiyle dikkat çeken bu çalışma bir yandan geçmiş zaman biyoloji ders bilgilerini hatırlatırken samimi ve şakacı bir dille bazı bazı ilginç detaylarla da dikkatimizi çekmeye çalışıyor. Ha, keşke Britanya fauna ve florası ile sınırlı kalmasaydı. Çizimler çok basit, karakalem ve sayıca az. Bilgiler oradan buradan derlenmiş gibi. Hızlı bir tatil okumasından fazlası değil sonuç olarak. Yazarın Türkçe'ye kazandırılmamış ve çok daha bilinen , takdir edilen eserleri varken yayınevinin ismine de baktığımızda marketing procesinin nesneleri olmuşuz gibi hissedebiliriz. Bir pişmanlığım yok, tersine ülkemiz ekolojisi hakkında böyle hap bilgiler içeren bir kitabın özlemini tutuşturmasıyla iyi bile oldu. Var mı acaba?

27 Ağustos 2021 Cuma

Lianne La Havas - Lianne La Havas (2020)

 Şarkıcının bu üçüncü albümü indie çevrelerde bayağı ses getirmişe benziyor. Ben soul müziğimi daha kadifemsi sevmekle beraber bu yeni soul türündeki çalışmalar günümüzdeki güçlü prodüksiyon ve kayıt tekniklerinden sonuna kadar faydalanmakta. Dolayısıyla arkadaki enstrümanların titizlikle duyulduğu, tiz ve keskin bir sound ecnebilerin kültürüne uygun duygusallığı da perçinleyerek hoş bir dinletiye dönüşmekte. Belki de yeni kuşakların ruh halinin ihtiyacına göre demek lazım. Çünkü ben kendi ifademi burada bulamıyorum. Ama kayıt B yüzünde (bu sanallıkta tam olarak B yüzü nereye düşer usta?) Weird Fish ve sonrasında daha dingin, sade bir yöne evrildikçe dikkatimi çekmeye başlıyor. Hmm ses güzel aslında. Başlangıçta vokal düzenlemeleri ve fondaki tempoyu bir garip buluyorum. Bilmiyorum belki de yaşımdır sebep. Kapanışta giriş şarkısının bağırışlı duygusal yorumuyla bu fark daha da hissedilir oluyor.

6,75/10


Neal Stephenson - Anathem


 Öncelikle siber punk türünün  öncü romanlarından Neuromancer'ı kaleme alan  William Gibson ile karıştırarark bu İngilizce romanı satın almış bulundum sahaftan. Bu arada yazarın eserlerinin çoğu dilimizde de bulmak mümkün. Bilim kurgu ve fantastik kurgu alanında çeviriler son yıllarda büyük bir atak yapmış durumda, öğrencilerin maddiyat, biz çalışanların da zaman kısıtı bu eserlere ulaşmamızı engellese bile halimize şükretmemiz lazım. Hızlıca Anathem'e geçelim. Sadece kalın bir kitap değil bilim ve felsefeyi temel alan hatta teoremleri açıklayan ekleri içermesiyle hayli zor bir kitap da. Ama işin esprisi , değişik tarafı da bu. Çok olumlu tepkiler almış. Zaten yazarın kaleminden de mahareti anlaşılmakta. Yine de ben eleştirecek şeyler bulmak da başarılıyımdır ve bu eser de azade değil. Başlangıcı çok yavaş ilerliyor. 200. sayfa da -ha bir şeyler ters gidiyor, 300. sayfa da evet tehdit hissediliyor diyoruz. 900. sayfaya kadar bayağı bir yol var yani. Farklı bir evren ve kültür kapsamında normalde çok sevdiğim ana temayı besleyen hikaye , tarih ve mitolojiye yer verilen yarı-dağınık anlatım tekniği bu uzun girizgahı gerektiriyor. Diğer yandan da arkadaş grubundaki karakterlere de ısınmamız lazım. İşte diğer getirdiğim bir eleştiri de burada şekilleniyor. Karakterlerin bir çoğunu layığıyla hissedemiyorsunuz. Ağır ağır ve hatta uydurma ve bilimsel terimlerle dolu bir İngilizce ile okumama rağmen , yani yeterince özümsediğimi düşünüyorum hikayeyi ve karakterleri, yine de bir çoğu ilgimi çekmedi. Üstelik manastırlarda (gibi)  kalanların oluşturduğu ve diğer insanlarla iletişimi nadir olan teorik bilimsel dünya ve teknolojinin ağırdan işlediği sıradan insanların dünyası ayrımı da alternatif bir gerçeklikte de olsa inandırıcı değil. Sonu da oldukça ılık bitmekle beraber gizeme dayalı kurgusu metni okutmasını biliyor ve keyifli bir okuma sunuyor. Kısacası bilim kurgu ve fantastik kurguyu felsefe, mühendislik ve bilimle pekiştirerek ileri bir okuma beklentisi içinde olanlara ilginç geleceği kesin.

Sürprizbozup keyif kaçıran detaylar da içeren özet şu: Arbre diye bir gezegen var, 5000 senelik yazılı bir tarihi olmakla beraber sıradan insanların seküler dünyası ve bilim insanların oluşturduğu dünya arasında ve kendi içlerinde savaşların, soykırımların, mücadelelerin sebebiyle bu tarihin içeriği tam hatırlanmıyor. Teknolojik olarak ileri bir seviyeye ulaşılan hatta tüm dünyada farklı gerçeklikleri harekete geçirip tarihi değiştirebilecek insanların dahi damgasını vurduğu bu geçmişin gölgesi konunun geçtiği döneme sıkı teknoloji kontrolü şeklinde belirmiş, zorunlu bazı kurallar dışında bilgisayarlar bu manastırlarda yasaklanmış örneğin. Manastırlardaki eğitim teori ile sınırlandırılırken  Seküler dünyadaki teknolojik seviye bizim dünyamıza benzeyen bir hal almış. Gemi, roket, cep telefonu ve araba var ama isimleri bir değişik. Jeejah, dört tekerli götürgeç gibi. Manastırlardaki yaşam farklı felsefelere dayanan tarikatlar ki organizasyon, disiplin, kıyafet ve kültürleri kopyalasa da aslında çoğu dine inanmıyor ile dış ve iç dünya ile temas sıklığına dayalı düzen tarafından belirlenmiş durumda. Yani baş karakterimiz Erasmas, onyıllıkçı (yani her on senede bir seküler dünyaya çıkıyor, dışarının bir havasını alıyor) ve Saunt Edhar tarikatından. Romanın güzel tarafı Erasmas'ın süper insan olmaması. Bir kolektifin parçası olarak müdahalesi yer almakta akışa. Arkadaşları ile manastırda takılırken akıl hocası anathem denen ayin ile manastırdan atılıyor. Çünkü geçici bir süreliğine yasaklanan gözlem evinde yıldızları gözlerken yakalanıyor. Bizim arkadaş grubu da atmosferde bir gariplik seziyor ve gizlenen gerçeğin peşini kovalarkene seküler dünyadan çağrılar başlıyor. Gereksinim olduğu takdirde manastırlardan kişiler dış dünyanın politikacıları tarafından çağrılıyor. Birer ikişer derken en sonunda bizim arkadaş grubu da global bir sorun için toplanan konvansiyona katılmak üzere yola çıkıyor. Ama Erasmas daha önce kovulan akıl hocası Orolo'yu bulma derdine dünyanın öteki ucuna gidiyor. Tabi yolda akrabası bir kadın, onun yavuklusu, manastırın bilgi işlemcisi, dışarıdan değişik dinlere ait fanatik insanlar da gruba katılıyor. Anlaşılıyor ki yavaş yavaş, dıdıdıdın -- atmosferde bir uzay gemisi var. Diğer yandan bu uzay gemisine yapılan keşif gezisi seküler dünyadaki dini liderin uzaylı gemisinden ölüsü gelmesiyle başarısız oluyor. Uzaylıların amacı bir muamma. Neyse grup Orolo'yu arkeolojik kazının yapıldığı tarihi bir manastırda buluyor. Uzaylı gemisinden bir roket iniyor ve onlara benzeyen, fiziken, bir kadın 4 kan tüpüyle ama öldürülmüş bir şekilde roket içinde bulunuyor. Hemen arkasından da uzaylılar meteor fırlatarak Orolo'nun ve pek çok kişinin ölümüne sebep oluyor. Anlaşılıyor ki uzaylılar da aynı gemide olsalar da 4 farklı ırktan müteşekkil ve kendi içlerinde de Arbre hakkında tutumları nedeniyle fraksiyonal ayrılık yaşamakta. Askeriye kalanları topluyor ve toplantı merkezine taşıyor. Orada uzaylıların amacı konusunda beyin fırtınası toplantıları yapılırken uzaylıların sanki bir tarikat mensubu gibi merkeze sızdığı anlaşılıyor. Onlar da binyıllıkçılardan yani quantum felsefesine uygun şekilde gerçekliği değiştirebilecek kişilerin varlığından endişeliler. Bütün olanları anlatmanın imkanı yok, bir grup gizlice uzaylı gemisine sızıyor. Aslında midelerinde son çare olarak biyolojik bomba da taşıyor durumdalar. Ekip içinde binyıllıkçı biri de var. Ve gerçeklik de değişmeye başlıyor. Binyıllıkçı kendi hayatını feda ederek olası en barışçı çizgide yeni bir gerçeklik yaratıyor. Aslında mevzu şuymuş. İsimlerle kafa karıştırmaya gerek yok. A evreninde bir ırk kendi dünyalarını savaşlarla mahvediyor, içlerinden bir grup uzaya çıkıp geçmişe dönmeyi deniyor. Ama evren her zaman yolculuğu denemesinde kendini koruyor ve gemiyi başka bir evrene taşıyor. B evrenindeki gezegeni bu sefer, geminin varlığı karıştırıyor. B ırkı gemiye yerleşiyor C evrenine ki bizim dünyamız oluyor sonra da D evrenine gidiyorlar. Gemide de iki fraksiyon oluşuyor. Son geldikleri evren de Arbre ve aslında anlaşılıyor ki çoklu boyutlar teorimine göre diğerleri Arbre'nin gölgesiler . Yani onların yolculuğu da neredeyse dini bir görevle en mükemmel evreni arayışa dönüşmüş. En sonunda dört fraksiyonun barış görüşmesi yaptığı, Orolo'nun aziz ilan edildiği, kahramanımızın sevdiği kızla evlendiği mutlu son.

24 Ağustos 2021 Salı

Karl R. Popper - Daha İyi Bir Dünya Arayışı

 Sadece solcuların politik saflık ve iyimserlikten etkilendiklerini düşünürdüm. Avusturya'dan İngiltere'ye göçen Popper'ın liberalizmi de farklı değilmiş. Kendi sözleriyle şöyle tanımlıyor kendisini:

bir karşıt-tümevarımcı, karşıt-duyumcu, kurumsalcılık ve varsayımcılık üstünlüğünü savunan bir öncü, bir gerçekçi

Popper dünyayı 3'e ayırıyor. Dünya 1 fiziksel anlamda cisimlerin, canlı ve cansız varlıkların dünyasıyken , 2 nolu dünya yaşantılarımızın yani acılarımızın, sevinçlerimizin, umutlarımızın dünyası olmakta. İnsan ruhunun yarattığı eserlerin dünyası Dünya 3 olarak adlandırmakta ve kültür tanımına denk gelmekte. Aralarındaki etkileşim birbirini takip eden sıralamayı takip eder. 3 nolu dünya, 1'i 2. aracılığı olmadan etkileyemez.

Sokrat'ın "hiçbir şey bilmiyorum, hatta bunu da bilmediğimi biliyorum " yaklaşımını düstur edinen düşünür bilimin doğruluk arayışı olduğunu belirtir. Bilgisizliğimiz sınırı yoktur. Benzer şekilde demokrasinin savulması da en az zararlı devlet biçimi olması ve iktidarın kansız değişmesine müsade etmesidir . Bilimsel süreçte eleştirilere ve gelişmeye açık çözümler sunulur, eleştiriler karşısında çürütülemiyorsa çözüm geçici süreliğine doğru kabul edilir. Bilimsel yöntem eleştirilerle yürütülen deneme ve yanılma yöntemidir. Aşı tartışmaları ekseninde kafa yorulabilir. Bu sebeple  bilimsel otoriteye beslenen dogmatik inanca dayalı bilimselcilik haklı değildir. Düşünür, batı uygarlığını, her ne kadar haklı eleştiriler getirilse de, insanlık tarihinin en özgür , en adil, en insancıl, en iyi olanı şeklinde tanımlamakta. Batı uygarlığının en iyi olması en iyi biçimde düzeltilebilir olma imkanı sunmasına dayanıyor. Tüm insanların elinden geldiğince iyileştirme çabası içinde olduğu tek uygarlık... Ayrıca tek ve yekpare bir düşünceye karşı iyi ve ya kötü bir çok düşünceye , tek bir inanç ya da dine değil, iyi kötü bir çoğuna ev sahipliğe yapması- çoğulculuk- Batı uygarlığının güçlü yanıdır.

Yazarın sıkı bir savunucusu olduğu Kant'tan yaptığı alıntının altını ne kadar çizsek eksik kalır.

Aydınlanma, insanın, kendi kendini mahkum ettiği ergin olmayıştan kurtulmasıdır. Ergin olmayış, başkalrının iradesinde olmadan aklını kullanamamaktır. Aklını, eksik olduğundan değil, başkalarının idaresi altında olmadan kullanma kararlılığı ve yürekliliğini gösteremeyen, kendi kendini ergin olmayışa mahkum eder. Sapere aude! 'Kendi iradenle aklını kullanma yürekliliğini göster' aydınlanmanın sloganıdır.

Eleştirel akılcı diye niteleyebileceğim Marks, Spinoza, Hegel gibi isimlere hiç de haz duymayan düşünür çoğulcu gerçekçi gibi bir sıfatı da kendine layık görmüş.  

..aydınların dörtte üçünün takındığı tavır- bilgiçlik taslamak ya da edebiyat parçalamaktır( bizlerde olmayan bir tutum). Kullanılan tarif, paradoks anlamsızlıklarla tatlandırılmış genellemeler ve beylik lakırdılarıdır. Kullanılan diğer bir tarif ise , anlaşılması güç olan abartılı sözler yazmak ve ara ara buna beylik laflar eklemektir.


RETRO: Orphaned Land - Mabool: The Story of the Three Sons of Seven (2004)

 Grubun bu albümünün neden baş yapıt olarak kabul edildiğini bir yere kadar anlayabiliyorum. Gayet profesyonel bir çalışma. İsrail-Arap folk müziğin, progresif metal ve death vokalin mazura ile ölçülmüş biçilmiş dikilmiş hali. Sololar çok şık. Burada duygulanacaksınız, tamam. Şurada yüreğiniz ferahlayacak, şurada da coşkuya teslim olacaksınız, tamam. Seyir bu şekilde. Kısacası amatörlüğün kendiliğinden uzak olması benim içime dert oldu. Sololar, etnik melodiler ve vokal harmoniler fevkalade şık. Bazı anlarda uzatıldığını düşünmekle beraber. Tufan hikayesini konu alan konsepte uygun şekilde geminin inşasını temsil eden parça ve arkasından gelen ve eklenen modern klasik sound bence tempo ve tür değişikliklerinin arka arkaya sıralandığı albümün A kısmına göre daha hoş. Sadece grubun değil progresif metal türü içinde de başyapıtlardan biri sayılacak bu albüm her türlü müzikal ayrıntıyı dolu dolu içermesiyle müziğinde sadeliği ve bütünselliği arayanlara bir miktar yorucu gelebilecektir.

7,75+/10

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Dark Tranquillity - Moment (2020)

 Misal çok sevdiğim Amon Amarth kendini tekrarlaya tekrarlaya tükeniverdi. DT de değişik bir güzergahı takip ediyor, endüstriyel, gotik ve  melodik tınıların zeminine uğradığı salınımlar temsilinde inişli çıkışlı bir seyir sergiliyor. En az sevilen değil belki ama nispeten en az ilgi gören çalışması bu grubun. Tabi bir bakıma yeni olması bunun bir sebebi olabilir. Diğer bir sebebi de grubun keyboardlarla süslü temiz vokalle örülü melodik orta dönemini hatırlatıyor olması. En azından benim çok da beklediğim bir hamle değildi lakin şimdi düşününce de gidişat kendini belli etmiş sanki. Güçlü ve çok kolay adapte olacağınız melodiler, leziz sololar, güçlü vokal, A Drawn Out Exit kaydımızın artıları. Kimi zaman abartıya kaçan melodramatik atmosfer, eskileri fazlaca hatırlatması, bazı parçaların verse kısımların tekdüzeliği ki bu albüme özgü bir şey değil aslında bu durum ve melodilerin belki de çok akla kazınması da eksileri. Kısacası her şey olması gerektiği gibi.


7,75/10

3 Ağustos 2021 Salı

Ruhi Su - Sabahın Sahibi Var (1977)

 

Ruhi Su yönettiği koro ile birlikte Dağ Başını Duman Almış, Başın Öne Eğilmesin gibi ünlü parçalarla birlikte politik tarafı daha günceli yakalamış (Şişli Meydanı'nda Üç Kız, Ellerinde Pankartlar) bir kayıtla karşımızda. Koro kelime olarak kalabalığı ifade etse de tezat bir şekilde işitsel yalın bir atmosfer yakalanmış durumda. Klasik müziğin sessizlikten kreşendoya bağlanan ve çoğu zaman illet eden dinamizme burada da pek çok pek çok başvurulmuş.


7,50-/10

1 Ağustos 2021 Pazar

Adrianne Lenker - Songs (2020)

 D-Smart'ta sürüsüne bereket tematik radyo kanalları mevcut. Biz de ilk üyesi olduğumuzda folk root'unbağımlısı olduk kısa sürede eşimle. İşte mırmır sade akustik amerikan ingiliz ozan musikisi, şırıl şırıl akan bir derenin kenarında söğüt gölgesi altında, terapi gibi bir şey yafu. Gel zaman git zaman bunlar silindi mi kapandı mı bir şeyler oldu. Dedik herhalde ilk 3 ay promosyonu, müşteri temsilcilerini arayalım açtırmak için ne lazım, kaç kayme vereceğiz. Ayrı ayrı görüştüğümüz 3 temsilci de kendi ürünlerinden bihaberdiler. Anlamadılar derdimi, şaka gibi. Şimdi bu kaydı dinlerken de o günlere gittim. Eşimin ikizler burcu ruh haline iyi gelen bu çalışma iyi güzel de ben çok etkilenmiş değilim. RYM'ye baktığımda da yorumlar inanılmaz. Sadece solo çalışmaları değil Big Thief ismindeki grubuyla da nam salmış bir sanatçı. Ancak pek çok kişi sözleri işaret ediyor. Yine kültürel farklılık meselesi anlayacağınız. Üşenmedim, bakıyorum. Poetik, samimi, gerçekçi, nostaljik. 

Everything eats and is eaten/Time is fed

ya da covid hastası ölüm döşeğindeki büyükanne için yazılmış şu sözler:

Come help me die, my daughter/Walk me beside the river to the beach/Take a branch with your knife/Take my left with your right

Don't be afraid, my girl/Take me into the shore/I'm not cold, I'm not cold/Take my hand, take a hold

Let me lie on your arms/I'm weightless in the sea/Up to my ears the salt sits/In a circle around me

6,75/10