Yeniyetme vakitlerimde çok da sevmediğim ama değişen ahval ve şerait içinde yeni yeni ısınabildiğim yazarlardan Yakup Kadri'nin bu romanı en iyi eseri olmaktan oldukça uzakta. Aynı zamanda aldığı farklı eleştirilerle pek çok tartışmalara da sebep olmuş. Bir kere öncelikle siyasi bir roman. "Her şey politiktir" savının ötesinde Kemalizmin Kadro yorumunun somutlandığı direkt politik bir manifesto. Bankacı eşi olarak Ankara'ya gelen Selma, Kurtuluş Savaşı esnasında kocasının pasifliğinden soğuyup sonradan evleneceği bir subaydan etkileniyor. Hastabakıcı olarak çalışıyor. Ancak cumhuriyetin kuruluşundan kısa süre sonra bu sefer yeni kocası simsarlık ve komisyonculukla geçinen bir tipe dönüşüyor. Zengin muhitlerde parti ve balolarda Arupa'nın "kötü yanlarını" taklit eder duruma düşüyor. Nihayetinde idealist bir gazeteci ile yakınlaşıyor ve ütopik bir yakın gelecek Ankara'sında cumhuriyetin inşasında çalışan ve inşası olan örnek bir kardo modeline evriliyor. Bu toplumsal eleştiride bir kadının baş rolü alması olumlu görülse de uyanışını erkekler üzerinden yapıyor olması eserin tüm olumlu yanını yerle yeksan ediyor. Diğer yandan otoriter kadro inşasına dayalı ve yazarın da disütopyaya döndüğünü belirttiği gelecek tahayyülü çok da cezbedici değil. Zaten unutmamalıyız ki resmi ideolojinin bu yorumu ve iktidarın halktan kopuk zenginleşmesine getirdiği eleştiriler zamanında da benimsenmemiş ve yazar da bir nevi sürgün niyetine elçiliklerde görevlendirilmiş. Diğer yandan politik vurgu uğruna düşülen mekanik ve kuru anlatım da romanın ayrılmaz bir parçası oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder