8 Mart 2012 Perşembe

The Maccabees - Given to the Wild (2012)

Ara ara The ......s şeklinde şemalinde isme sahip gruplar anayurtları İngiltere'den çıkıp şöylemesine dünyayı kasıp kavururlar. Bugünlerde böyle atraksyipnlara tanık olmamamız aslında ada ülkesinde  bu grupların müzik yapmayı bıraktığı anlamına gelmiyor. Hala doğru düzgün metal albüm yüklemediğim 2012 senesine daha doğrusu bu senede piyasaya çıkan albümlere girizgaha bu vesileyle The Maccabees vasıyasıynan başlıyoruz. Tahmin edeceğiniz gibi tür rock, indie rock. Bir yandan da bu ismi nereden almışlar merakı wikipedia'ya yönlendirirken beni kendime dur diyebiliyorum. Tabi bu isimde İsrail'de bir futbol takımı olduğunu biliyorum. Hatta yanılmıyorsam Makabiler de bir tür tarihi Yahudi cemaati olsa gerek. İşte genel kültür, Allah kahretmesin.
Genel olarak albüm bir kaç hit potansiyeli taşıyan parça ve albümü dolduran diğer mood şarkılar şeklinde özetlenebilir. Tamamiyle yanlış kanılara neden olabilecek bu yorumu açmak gerekli. Bir kere Coldplay'den bildiğimiz reverbli atmosferik kaydın bu mood şarkıları  pek çok anlamlı hale getirdiğini söylemeliyiz. Coldplay demişken etki fazlasıyla aşikar. Yaz sıcağında berrak suların şırıl da şırıl şırıl da şırıl aktığı bir dereye ayaklarınızı uzatmışcasına hissettiğiniz huzuru alabilmeniz mümkün bu anlarda. Abarttım mı? Biraz. Diğer yandan çeşitlendirilmiş vokal sayesinde Antlers'den, Antony Hegarty'e (gayet şık Unknown örneğinde olduğu gibi) değişik tatlar almak mümkün. Bu çeşitlendirme sadece vokalle sınırlı değil,  tempo ve ritim olarak da şarkılara nüfuz ederek durgun atmosferin kimi zaman dağılmasına yardımcı oluyor. Benim pek hoşlanmadığım Pelican bu manada albümde  gayet ayrıksı bir yer işgal ediyor. Asıl hoşuma giden kısım ise albümün başlangıcı. Zayıf introyu geçersek Child tatlı melodinin trompetle süslendiği öz ve özet bir şarkı. Sondaki solo ile baterinin kısacık dansını dinlemek gayet keyifli. Feel To Follow ise yukarı aşağı izlediği dalga nispetindeki ritmik seyiri post rockvari kreşendo ile bağlayarak dikkat çekiyor. Forever I've Known ile birlikte aslında albümde elde edilmek istenen şeyin biraz psyche bir hava olduğunu anlıyoruz.
Grubun bu 3. albümü dinleyenleri aslında ikiye bölmüş durumda. Coldlay ve şürekasını çok dinlemedim. Doğaldır ki orjinalliği de sorgulanacaktır. Ancak beni fazlasıyla ihya etti. Düşünün belki de hayatınızın albümünü birileri tükaka ilan ettiği için gözardı ettiniz, belki de burnunuzun ucunda.

7,50+/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder