Ciltli karton kapaklı güzel bir kitap bu, olmayan kütüphanemde güzel duracağını düşündüğüm kitabın yazarı M.Z.Bradley daha çok sittin sene devam etmiş Darkover serisi ile tanınmakla beraber Türkçe'ye sadece Atlantis ve doğru hatırlıyorsam Kral Arthur efsanesini konu alan Avalon kitapları çevrilmişti. Atlantis'in Çöküşü demişken hikayenin defalarca önümüze ısıtılıp kaynatılıp getirilen Atlantis efsanesi etrafında geliştiğini söylemek güç. Alternatif bir bakış açısı işleniyor aslında. Yazarın kalemi güçlü olmakla birlikte panoramik mekan tasvirleri konusundaki zayıflık kafamızda makro ölçekte bir coğrafya hayali oluşturmada zaafiyet yaratıyor. Çok sınırlı ve daha çok iç mekanlarda geçen hikaye tahmin etmesi olanaksız bir kurgu işliyor. Diğer bir deyişle yarattığı teolojik çerçeve sebebiyle sebep-sonuç ilişkisini bile takip etmekte güçlük yaşıyorsunuz. Çünkü oldukça yoğun olan dini tabular ve ayinlerin amacı nedir, neden bu kadar fazlalar, gibi soruları ancak gerçekleştikten sonra öğrenebiliyorsunuz, hatta kimi zaman sayfalar sonra metinden çıkarımlara güveniyorsunuz. Kitabın konusunu bile özetleyemez hale getiren bu anlaşılmaz kurguya okuyucu alıştığı takdirde, ki ilk bölümlerde kitabı okumadan bırakma ihtimali çok daha yüksek, okuma tecrübesinin zevkli bir hale bürüneceğini söyleyebilirim. En azından bazı karakterlerin güçlü bir şekilde aktarımı sayesinde, e nerde bitecek bu hikaye merakı zihinlerde yankılanabilir. Bu yönde de özellikle sonlarda Ursula LeGuin'in hikaye tarzına yakınlaştığı da eklenebilir. Dini kast ve tapınak sisteminin hikayeyi doğurması sebebiyle romana hakim olan havanın mistik ve kimi zaman grotesk atmosferin yoğunluğu altında geliştiğini de aktarıp özete geçelim.
Aslında bu roman iki kızkardeşin hikayesi. Babası büyük rahip Talkanon olan ışık rahibesi Domaris ve onun sorunlu kızkardeşi Deoris. Rajasta isimli diğer bir ışık rahibin gözetiminde olan bu kızkardeşlerin hayatı işkence gördüğü için sakat ve kör hale gelmiş olan Atlantis Prensi Micon ile tanışmaları neticesinde değişir. Rajasta ile kalan bu Prens, hava olaylarını kontrol etme yeteneğine sahiptir. Ve bu gücü sebebiyle karanlık büyücüler tarafından işkence görmüştür. Bu kaçak büyücülerin müsamaha gösterilen Gri Tapınak rahiplerinin arasına gizlendiği düşünülmektedir. Gri tapınak ise Riveda tarafından yönetilmektedir. Gri tapınakta kadınlar sekse dayanan ritüellerde kullanılmaktadır. Bu kendilerine özgü gizli ve okkült gelenekleri sebebiyle diğerleri tarafından horgörülmekle birlikte özellikle sağlık alanında çalışmaları ile biliniyorlar. Micon ilk görüşte, daha doğrusu göremeyişte aşık olduğu Domaris'ten erkek çocuk sahibi olmayı hedeflerki gücünü ona aktarsın. Garip ahlak sistematiği gereği evlenmeden önce bunu başarırlar da. Aralarında yaşanan büyük bir aşkdır aslında. Micon da bir süre sonra hakkın rahmetine kavuşur. Fakat gittikçe onlardan uzaklaşan Deoris ise Riveda'nın yanında çalışmaya başlar ve hatta yaşlı büyücünün sevgilisi olur. Bir ayinde Deoris yaralanınca Riveda kara büyücülerden yardım alır ve onların tarafına geçer. Hatta tapınağın altında gizli Kollarını Kavuşturmuş Tanrı, (ismi bu olmayabilir, hatırladığımı yazıyorum) putu önünde onu uyandırmak için ayin yapar Deoris ile birlikte. Yanlarında da Riveda'nın meczup yardımcısı vardır. Ki aslında o da işkenceler sonucu aklını yarı yitirmiş Micon'un erkek kardeşidir ve sanırım gücünü de kötülere kaptırmış. Sonra Deoris herşeyi itiraf eder. Rahipler meclisi toplanır, Riveda öldürülür. hatta kara büyücülerin başının Talannon olduğu ortaya çıkar. Deoris kastdışına atılır ve kızı doğunca onu karısı olarak alan ve artık aklı başına gelmiş Meczup tarafından kızı Atlantis'e kaçırılır. Domaris de onla birlikte yanına oğlunu alarak Atlantis'e sürgüne. Öyledir, böyledir. Bayağı bir süre sonra Deoris de Atlantis'e sürgüne gittiğinde bir nevi ailesine kavuşmuş olur. Derken bir gün Rajasta gelir ve Kollarını Kavuşturmuş Tanrının putunun olduğu yerin dünyanın manyetik merkezi olduğu ve orada defalarca enerji salıveren ayin yapılması sonucu Atlantis'in batacağı, dünya coğrafyasının zamanla değişeceği söylenir iyi halt ettiniz gibi bir şey yani. Domaris de ölür hastadır zati senelerdir. Farklı pek bir farklı bakış açısı dediğim şey işte bunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder