şu hayatta belki bir toplantıya bir randevuya değil ama seçim yapma aşamasında hep geç kaldım. arcade fire önceki üç albümle gelişme devrini tamamlamış da bu albümle artık gerileme dönemine girmiş. diğer bir deyişle bu kayıt grubun zayıf bir albümü ise diğerlerinde nasıl bir cevher yatıyordur, düşünemiyorum bile. basitçe dans rock ve indie rock tınıları etrafında seyir izleyen şarkıların bir kısmındaki post punk ve hatta ve hatta gotik ve new wave serpintiler tam damak tadı zenginlere hitap ediyor. karayip ritimlerini alttan alttan hissediyorsanız da bu müziğin dans sıfatı altına entegre edilmiş durumda olduğundan yabancılık çekmiyoruz çok şükür amin. klip şarkısı reflektor, sonracığıma here comes the night, porno ne güzel şeyler öyle. joan of arc ve normal person da bu şarkıların hemen gerisinden geliyor. kulağa gelen soundda sadece gelişkin synth vasıtasıyla değil ruhuna sinen özelliğiyle seksenleri bulabilmek mümkün. kimileri yetmişler de dese de o yıllarda henüz doğmadıysam öyle bir şey de yoktur yani felsefi olarak yetmişler benim için namevcuttur. dolayısıyla dinlerken david bowie, u2, depresif olmayan bir cure, dire straits, pulp benim aklıma gelen gruplar oluyor. bir de başkaları talking head, yapımcısı dolayısıyla lcd soundsystem diye sayarsa da itiraz etmem, saygıyı kusur etmem. her mükemmelliyetçi yok üzümün sapı yok bilmem ne der. ben de diyorum. ferah bir müzik olmakla birlikte, parça arası geçişlerde, samplelarda, efektlerde ince detaylara titizlikle yaklaşılsa dahi yeterince freşşş yeterince taze değil gibi yapılan iş. müzikal olarak ise naifliğin zarafetin dozajını azaltıp romantizmden az biraz sıyrılabilirlerdi. ve elbette her şarkı bir değil, iyisi var, daha iyisi var. uzunluğu ise beni çok rahatsız etmedi.
7,75+/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder