Kitabın kapağında da yazdığı gibi prestijli bir ödül sahibi bu kitap beni de daha çok öykücülüğün yazımına biçemsel olarak getirdiği yeni yaklaşımıyla etkiledi. Bir kaç istisna dışında bir kaç cümleye indirgenebilen ve kurgudan çok günlük hayata ait izlenimlerin etkisini itkisini taşıyan öyküler bunlar. Bu hikayeleri kabaca dört beş başlık altında tasnif edebiliriz. Madame Bovary ismindeki romanıyla daha çok bilinen Flaubert'in yazdıklarından derlenen öyküler, kendisinin veya yakınlarının rüyalarından beslenen öyküler (ki büyük bir parantez açmalıyım, benim rüyalarım nedense gayet maceralı-bilim kurgulu-gerilimli-kovalamacalı-kaçmalı bir seyir izliyor, öyle hiç de izlediğim bir filmin kalıntıları şeklinde tezahür etmiyor, bilakis kağıda düşsem bir hollywood filmine senaryo olacak orjinallikte, ki şimdi düşününce ben rüya değil kabus görüyorum sırf galiba, neden araya girdim, çünkü buradaki rüya öyküleri diğerleri gibi olay örgüsü konusunda zayıf), öğretmenlik başta olmak üzere deneyimden beslenen öyküler ki Vakfa Mektup başlığını taşıyan uzun öyküsü bu anlamda oldukça boğucu ve okunması zor, bir de gözleme dayalı ince ve işlenmiş öyküler, misal ölüm ilanlarında yer alan müteveffaların sosyal hayatları ile ilgili alıntılardan oluşan bir öykü var. Dört etti sanırım. Neyse... Bu öykülerin ortak noktası nüktedan, ironik, sivri zeka tespitlerle dolu olmaları. Alttan alta ise o karamsar hüznü hissedebiliyorsunuz. Sınırları flulaştıran yazım ve kolaj tekniği ile oldukça hoşuma giden öykülerdeki sarkastik yaklaşım ise batıdan buraya gelirken kültürel farklılıklardan kaynaklı dejenerasyona uğramıyor değil, bu yüzden burada bir şeyler var ama ben tam anlamıyor, idrak edemiyorum havasına kapılmanız da mümkün.
Artık okuduğum kitapların da kabaca bir notlama sistemine tabi tutacağım. Bir önceki entryde girdiğim Nurettin Topçu üzerine olan kitap 10'dur. Bu da 6,5'dan yedi.
Ortaçağ Tarihini Öğreniyoruz
Sarazenler Osmanlılar mıdır?
Hayır, Sarazenler Mağriplilerdir.
Osmanlılar Türklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder