İnsan iletkendir, bunu herkes bilir.
Hani bazı filmler vardır ya kısaca toptan bir anlayışla sanat filmi deriz. Bir derecelendirmeye tabi tutsam şahsen benden yüksek puan tutturamaz bu tarz filmler. Ama herhangi bir alelade aksiyon filmine kıyasla her zaman düşünme dürtüsüne sebep olur ve aklımda da uzun bir süre yer tutarlar. Misal Uzak deyince aklıma o soğuk yabancılaşma ve iletişim kopukluğu gelir, iliklerime kadar hissederim. Stalker güç sembolizminin yanı sıra tıpkı Bir Zamanlar Anadolu'da olduğu gibi göze de seyirlik sunar. Ya da Dönüş filmiyle bir yandan kurgu bir yandan da eski ve yeni Rusya çatışması aynı yolu fersahlar. Bu filmlerin bildiğimiz eğlence ya da keyif tanımlamalarının ötesine geçtiği aşikardır. İnceliğiyle tatile götürülmeyecek kitaplar listesine girmekten kendini alıkoyamayan bir eser bu. Zaten tatilde okuduğum kitapları da siteye listelemeyi bitirmiştim. Yanıma alsaydım tatilin diğer bir adı da zehir olacakmış. Roman bir kere oldukça kapalı psikolojik çözümlemelerle başlıyor. Yazar okuyucusunu baştan bir eliyor. Bu yönüyle edebi dergi daha da çok fanzinlerdeki deneme tarzı psikolojik öykülerin ardı arına kitapta yer bulması gibi bir şey. Sabrın sonu selamet misali ortalarda Resul'un etrafındaki kişiler ve hayatı üzerinde daha hakim bir konuma geliyoruz. Resul'ün öz annesi babası tarafından öldürülmüş, suç ona yıkılmaya çalışılmış çocukluğunda. Hayranı olduğu Hafize analığıyla birlikte yatalak babasını kapı dışarı eder. Vücudunu satan kiracısı Işıl'a deliler gibi aşıktır. Bir de doktor Mahir bey var. Ve Resul'un peşinde gizemli Daire. Yazarın geçmişinden işkencelerin hayaleti kitabın her bir noktasına nüfuz ediyor. Resul eziyet görür, dövülür, yaşamın kendisi bir işkencedir. Resul hayattan kendini her anlamıyla soyutlamaya çalışır. Bir noktada benliğini bir heykele hapseder, durgun ve hareketsiz. Kendine ve insanlığa yabancılaşmanın üst noktası olarak köpekleşir, köpek sürüsünün peşine takılır. Kitabın ortalarında okuyucuya Türkçe'yi unutturacak, kekemeleştirecek boyutta dilin şiirsel ters yüz edimi oldukça ilgi çekicidir. Kitabın hepi topu 140 sayfa süren ebadı boyunca zeki ve bir çelik kadar naif belirlemeler, tespitler karşımıza çıkar. En basit deyimle film sekanslarıyla karşılaştırılabilecek sahneler ironik bir kara mizaha dayanan anlatımla daha da zenginleşir. Tuvaleti istila eden örümceklerle Resul'un yürüttüğü müzakere bölümü örneğinde olduğu gibi. Lafı uzatmanın gereği yok. Güzel bir kitap değil bu. Sarstığı kadarıyla yaratıcılığıyla öne çıkan bir roman. Ekranda Uzak'a eşlik edecek acı bir kahve. Bir kaç sefer daha okuyacağınız modern bir klasik eser. Üstelik üç tele ki internette daha uygun bir fiyatla bulacağınız kesin. Daha ne yapılsın bilemedim.
Bilmek çürütüyor çünkü canlıyı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder