Tatilde okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi. Karamsar şeylerden hoşlandığım için Albert Camus'nun kitaplarının bu etkiyi yaratacağını biliyordum zaten. Konu kısaca dışarıya, hayata karşı yabancılaşmış bir kişinin birisini öldürmeye kadar gidecek yaşamını ve ardından yargılanma sürecini anlatıyor. Yabancılaşma derken ben hep asosyallikte direnen, uyumsuz ve mutsuz bir hal'i aklıma getirirken burada çizilen portre bir miktar farklı. Tıpkı yazar gibi Cezayir doğumlu olan kitabın kahramanı Meursault dış dünyaya karşı kayıtsız, kayıtsız olmasına da arkadaşları ve çevresi var, kendisini seveni var, yüzmeyi, sahile gitmeyi, sütlü kahveyi de kendi sevdiği şeyler. Bu kayıtsızlığın en 'eğlenceli' şeklini almak zorunda kaldığı kararlar karşısında görüyoruz. Misal sevgilisinin evlenme talebine kendisi için farketmediğini, o isterse evlenebileceklerini söyleyerek cevaplıyor. Onu sevip sevmediğini bilmediğini, bilemeyeceğini söylüyor. Bu farketmezciliği en sonunda onu aslında kadın satıcısı komşusu ile arkadaş olup onun düşmanlarından bir Arab'ı hem de sahilde alelalade uzanmışken öldürmesine neden olacak bir faciaya götürüyor. Paniğe kapılıp silahı ateşlemesinin en büyük sebebinin ise havanın sıcaklığı ve güneş ışığının gözüne yansıması olması bir o kadar garip. Dava esnasında ise huzurevindeki annesinin cenazesindeki her zamanki soğuk davranışlarının da kürsüde dillendirilmesiyle jüri nezdinde soğukkanlı bir katile dönüşmesi azgın bir savcının da yardımıyla kolay oluyor. Giyotinle aldığı idam cezasının ardında defalarca günah çıkarmasını reddettiği papazın hücresine zorla gelmesiyle sinir krizi ile neticelenen diyalogları aslında yazarın yaşamın saçmalığı görüşleriyle örtüşen bir çözümlemeye varıyor.
Eğer adam öldürmekle suçlanıp da annesinin cenazesinde ağlamadığı için idam edilirse, ne çıkardı bundan?
Kitap şaşaalı bir kabulleniş ile sonlanıyor.
Her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam gününde çok seyirci bulunmasından ve bunların beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder