17 Eylül 2012 Pazartesi

Patrick Rothfuss - Kralkatili Güncesi I: Rüzgarın Adı

Türkçe'ye çevrilmeden önce de okuma listemde bulunan bu fantastik kurgu eseri (ve ya üçlemenin ilk kitabı) sadece yurtdışından olumlu eleştiriler almadı, aynı zamanda reklama bağlı olarak yurtiçinde de övüle övüle bitirilemedi. Taht Oyunları'nın diziye çevrilmesine bağlı olarak kitabı çok satanlar listesinden girdiğinden midir (ki ne kadar okunuyor o ayrı bir mesel) nedir, satış açısından bu kitap da yayıncılarının ümitlerini arttırmış görünüyor. Yalnız özellikle internet sitelerinde çabuk indirime girmesi sanki istenilen rakamlara ulaşmamış düşüncesi uyandırıyor ki hiç bilmiyorum tahmin sadece. Eğer iyi sattıysa da bravo, daha üçüncü cildi yayınlanmamış ve ilk cildi 736, ikincisi 1200 civarı sayfaya ulaşan kitapları okumayı geçtim satabilmek de büyük bir pazarlama taktiği. Yalnız küçük bir sorun var: Gerçekten de o kadar iyi mi? Bir Yüzüklerin Efendisi, bir Taht Oyunları kadar çığır açabiliyor mu? Abercrombie'nin First Law'u gibi bizi soğuk duşlara atan ve gerçekten yetişkinler için bir FK eseri olma tabirini hak ediyor mu? Zor, ama gayet iyi ve keyifli bir okuma bizi bekliyor, sadece abartmamak lazım beklentileri. Ahan da spoiler a geçtim.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir kasabada hancı olarak çalışan kişi aslında hakkında yalan yanlış efsaneler türetilmiş olan kahramanımız Kvothe'nin bizzatihi kendisidir. Kendini ölmüş olarak göstermiş emekliye ayrılmış can sıkıntısıyla dolu bir girizgah kitaba. Yanında yardımcısı genç Bast vardır. (sonradan öğeniyoruz ki spoiler o da içinde iblis, peri, fey ve bilimum yaratıkların dahil olduğu Faen ırkından bir prens, sanırım Kvothe zamanında onu bağlamış büyüyle, diğer yandan da hocalık yapıyor felan) Scraeling denen taştan örümceklerin saldırısında bir köylü ağır yaralanır. Kvothe gizlice sürünün geri kalanını kasabayı kurtarmak için öldürür. Kasaba halkı ise bu yaratıkları iblis olarak görmüş ve hemen batıl inanışlar canlanmıştır. Zira efsaneler, dedikodular ve mitoloji birbirinin içine girmektedir. Bu noktada kitabın canlanacağını zannederken yavaş ama okuyucuyu esir alabilen bir tempoyla gidişat değişiyor. O alemin ünlü tarihçisi Devan'ın yolu bu hana düşer. Sonunda Kvothe'ye kendi hikayesini anlatmaya ikna eder. Bu ilk cilt, Kvothe'nin tarihçiye anlattığı hayat hikayesinin ilk gününden oluşmaktadır. İşin aslı Devan, Bast tarafından kündeye getirilmiş olup manipüle edilerek buraya gelmesi sağlanmıştır. Çünkü Bast, ustasının hancı kisvesi altında erimesine tanık olmakta ve eskisi gibi efsanevi bir savaşçının ruhunu belki geçmişini hatırlayarak tekrar benimseyebileceğini düşünmektedir. Bundan sonrası Kvothe'nin hayatı:
Kvothe, Edema Ruh bir ailede doğmuştur. Yani içinde tiyatro, müzik, sirk ve karnaval gibi öğeleri barındıran ve gayet klas bir gezici kumpanyanın yöneticileridir ebeveyni. Fakat çocuğumuz baştan beri pek bir zekidir. Müziğe aşıktır, lavta en sevdiği enstrümandır. Zamanla yolu hep kendine örnek alabileceği kişilerle çakışır. Ormanda yaşamanın inceliklerini, başka bir dili felan öğrenir. Bir müddet yaşlı bir tenekeciden de sempati denen büyü gücünü öğrenmeye başlar. Kısacası tözü aynı ya da benzer olan iki maddeyi birbirine bağlayarak birine yapılan şeyi diğerinin de hissetmesine dayanır bu. Voodoo mantığıyla düşünürseniz birini temsilen bebek yapar ve saçını felan gerçek kişiden alıp bebeği dürterseniz asıl kişiye de etkide bulunabilirseniz. Tabi daha masum düşünelim ilk başta. Neyse, Kvothe'nin babası da efsanelerde kaybolmuş Chandrialıların tarihini araştırıp destansı bir şarkı yazmakla uğraşmaktadır. Zaten  insanken lanetlenen ve sayıları bile belli olmayan ve ne maksatla olduğu bilinmeksizin insanlara kötülük yapan bu metafizik Chandrialıların gizini kitap boyunca süreceğimiz için fazla detaylandırmaya gerek yok. Kvothe kampı bir süreliğine terkettiği anda görür ki bütün kumpanya ailesi dahil öldürülmüştür. Bir grup kişi ise yüzü gölgede bir adamın emriyle çocuğu serbest bırakır ve puf kaybolur. Gitmeden önce kendi aralarındaki konuşmada yüzü gölgede Chandrialı diğerine ben sizi Amyrlerden koruyorum felan der. Kendilerini gizem içinde tutabilmek için tüm kampı öldürmekten çekinmemiştir. Kvothe yakındaki bir büyükşehire gider 12 yaşlarında. Lavtası kırılır, dilenci olur, hırsız olur, bu şehirde yaşadıkları fazla detay. Ama okumaktan pişmanlık duymayacağınız olaylar neticesinde 3 sene kadar sonra üniversitenin yolunu tutar. Sempatiyi öğreten tenekecinin üniversite için ilk sayfasına referans yazdığı kitabını rehinciye bırakır. Bir sürü kitabıyla ailesinin başına gelenleri araştırabileceği üniversitenin bulunduğu kasabaya yola çıkar bir kafileyle. Bu kafilede Denna isminde hoppa bir kızdan elektrik alır genç Kvothe. Üniversite için yaşı genç olmasına rağmen bilgisi biraz da önceki mülakatları gizlice dinlemesi sebebiyle kurnazlığı sayesinde üniversiteye girmeyi başarır. Wilem ve Simmon ile arkadaş olur hemen bir de zengin çocuu Sovoy ile de arası iyidir. Kitapların bulunduğu arşivde ise daha başta Ambrose isminde soylu çocuğuyla takışır. Her fırsatta birbirlerine laf geçirirler, rezalet çıkarırlar. Ukala Kvothe Sempati hocası Hemme'yi de rezil ederek onunla da arasını açar. Disiplin kuruluna çıktığında hocasına saygısızlık yaptığı için kırbaç yerken bilgi birikiminden dolayı Gizemiye dalında ihtisaslaşması için karar verilir. Yaralarını iyileştirirlerken revirde de çalışmaya karar verir. Diğer yandan Kvithin isimli hocanın zahiriye denen atölyesinde kimya ve metalurji alanında çalışmaya başlar. Burada ürettiği teknolojik lambalar sayesinde bir miktar para kazanabilecektir. Ancak Ambrose onu tufaya getirir ve mumla arşive girmesini sağlar. Kütüphaneden sorumlu hocası da arşivi temelli yasaklar, ne yapıyon oolum dellendin mi gibi naralarla. Gizemiyeden sorumlu Elodin'le yakınlaşmaya çalışsa da kafasından bir kaç tahta eksik garip Elodin, yanına çırak almayı düşünmemektedir. Gizemiye'de isimlendirme denen çok daha güçlü bir büyü öğretilmektedir. Kvothe mali açıdan zora girmektedir. Harç ücretini karşılayabilmek için Devi ismindeki tefeci bir kızdan borç alır. Lavta satın aldıktan sonra Eolian ismindeki handa müzisyenler için yapılan yarışmaya katılmaya karar verir. Başarılı olursa altın mızıka gibi bir şey kazanacak, karşılığında zengin hamiler bile bulabilecektir. Zaten etraftaki her handa namı alıp yürüyecek iş bulması kolaylaşacaktır. Bu arada üniversitenin tünellerinde saklanan kafası uçuk Auri ismindeki bir kızla tanışıp ona da yemek götürmeye başlayacaktır. (Felsefi açıdan Aurinin hayata dair seslendirdiği cevapları okumak büyük bir zevk) Neyse yarışmada çok başarılı olur lavtanın teli kopmasına rağmen. Yine Ambrose! Ama nakarattaki bayan vokal için handaki kalabalığa güvenmesi büyük bir riskken gayet güzel sesli biri ona yardımcı olur. Sonradan peşine düştüğünde onun bizzatihi Denna olduğunu görür. İlk bakışta onu tanımamış gibi davransa da sonradan yanlış anlaşılma olduğu ortaya çıkar. Lakin bu aralar Dianne ismini kullanmaktadır. Erkekten erkeğe kendine hami arayan bir müzisyen olmuştur Dianne. Ancak aralarındaki aşk tekrar ateşlenmiştir. Ara ara onun peşine düşer, bulabildiğinde masum konuşmalarla harcarlar vakitlerini. Olmayacak bir aşktır bu ki daha kitabın sonunda bile ilan-ı aşk etmemişlerdi birbirlerine. Ambrose hakkında yazdığı aşağılayıcı şarkı dillere pelesenk olunca bir kez daha disipline sevkedilir Kvothe. Bu sefer de özür mektubu yazmakla cezalandırılır. Kvothe ise Ambrose'yi yerin dibine daha da batırırcasına bir mektup yazarak tüm şehrin duvarlarını donatır. Sonuçta Ambrose'nin baskısıyla ufak tefek biri hariç tüm hanlardan kovulur, soylu ve zengin bir hami bulma planları suya düşer. Zaten sonrasında onu öldürtmeye çalışacaktır. Suikastlarından büyü yaparak kurtulunca yine sonradan halkın diline düşecek bir sebep vermiş olur. Sonrasında üniversitede zahiriyeci kalfalığına yükselir. Zahiriyedeki bir yangın esnasında Fela ismindeki kızı , daha önce Ambrose'nin tacizlerinde olduğu gibi, alevlerden kurtarır. Al sana bir efsane daha. Kız buna hafiften tutulur. Denna yine kaybolur bunları yakınlaşmış görünce. Dur kız! Fela teşekkür niyetine yanmış olanın yerini tutsun diye yeni bir pelerin hediye ediyordu. Daha sonra kulağında Trebon denen bir kasabadaki düğünde garip bir katliam olduğu haberi çalınınca at alabilmek için tefeciye tekrar büyük miktarda borçlanarak apar topar yola çıkar. Çünkü katliam esnasında mavi ateşlerin göründüğünü duymuştur ki bu Chandrialıların alametidir. Kasabada kimse olaydan bahsetmek istemez. Ama yaralı bir kurtulan vardır. Bilin kim? Denna Dianne'nın ta kendisi. Kendisine esrarengiz bir hami bulmuştur. Onun direktifleriyle düğüne şarkı söylemeye gitmiştir. Alandan uzaktayken katliam olmuştur ve hamisi onu yanına gelip dövüp bayıltmıştır kızı  ki kasabalılar onu suçlamasın. Kvothe ile iki aşık gibi gezinip tozalırken diğer yandan da hamisini vadide ormanda arayadururlar. Yaşlı bir çobandan düğünü yapan ailenin evini höyük ya da eski bir kale kalıntısı üzerine yaptığını öğrenirler. Burada buldukları bir kalıtı tam düğünde sergileyecekken öldürülmüşlerdir. O zaman Kvothe Chandrialıların bu kalıtla bir ilgisini olduğu tahmininde bulunur. Ormanda kamp ateşi kurmuşlarken dev bir ejderusun, ejderha diye masallara konu olan bir kertenkele, saldırısını atlatırlar. Ejderus her ateş gördüğünde ateşi söndürmekte odunları ve ağaçları yemektedir ki normalde insanlardan uzak dururlar halbuki. Sonra ikili yakınlarda gizli bir uyuşturucu imalathanesi bulur. Bizim ejderus uyuşturucunun bağımlısı olmuştur ve yakınlardaki kasaba için de bir tehlike arzetmektedir. İkili ise uyuşturucuları alıp üiversiteye satarak zengin olma hayali kururken birazını yem olarak kullanarak ejderusu overdose dan öldürmeyi planlar. Lakin Denna aptallık edip uyuşturucudan tatmış ve kafası duman bir gidip bir gelmektedir. Neyseki ölümcül dozu atlatmayı başarır. Kvothe ellerindekinin çoğunu ejderusa yedirmesine rağmen tık etmez hayvanda. Kasabadaki şenlik ateşini görünce hayvan hurra oraya hücum eder. Denna bir köşede sızakalmıştır. Kvothe ise kendini sorumlu hissedip kasabaya koşuşturur. Kasaba alevler içinde, neyseki ölen yok. Çünkü Kvothe sempatiyle yıktığı su kulesi sayesinde ateşleri bir nebze hafifletir. Kilisedeki demir teker (bir nevi haç, iblisler demire hiç gelemez) sayesinde hayvanı şişler, kendi de yamulmuştur. Uyandığında olaya seyirci kasabalıyı kendisine hayran bulur. Çünkü insanların gözünde iblis avlamıştır. Ejderusun cesedi ise iblislere yapılması öngörüldüğü gibi yakılarak göülmüştür. Yani muhteşem ötesi değerli pullarıyla birlikte. Kvothe'nin üzülmeye vakti olmaz çünki Denna yine gitmiştir, bekletilmeyi sevmez hanfendi. Üniversiteye yakın Imre kentinde Denna ile tesadüfi karşılaşmaların hepsinde yanında zengin erkekler bulunur. Yine de sohbet etmekten çekinmez bizimki. Ambrose yine musallat olur ve lavtasını kırar. Kendinden geçen Kvothe gayriihtiyari rüzgarın ismini çağırarak bir patırtı meydana getirir. Ambrose'nin kolu bacağı kırılır. Ta ta hadi bakam disipline. Bu arada kendini kaybedip kendi içinde kaybolmuştur Kvothe. (katatoink durum işte yafu) Elodin gelip onu iyileştirir. Ambrose hırsızlık ve başkasının malına zarar verme, Kvothe de kasıtlı zarar verme ile suçlanır. Sonuçta Kvothe'ye kırbaç ve okuldan atılma cezası tecil edilmek şartıyla verilir. Lakin Kvothe'nin gücünü keşfetmesi sebebiyle bir kademe daha yükseltilerek deli Elodin'in sponsorluğuna teslim edilir. Bu olaylar esnasında arşive giden gizli geçidi Auri sayesinde keşfetmiştir Kvothe. Kvothe hayatını anlatırken bir askerin içine giren iblis hana gelir, bir şey ya da birisini aradığını söyler de derdini anlatamaz. Gürültü patırtı köylülerden birine rahmet. Demircinin çırağı elindeki demirle adamı öldürür. Bast pek bir şey yapamamıştır. Bu olayda Kvothe'nin büyü gücünü de kaybettiğini öğreniriz vakti zamanında. Demircinin çırağına iblisin varlığını teyit ederlerken tüm ahali askeri uyuşturucu bağımlılığından kafayı yediğine yormuştur bu harala güreleyi.
Kvothe'yi  acıların çocuğu olması sebebiyle bir yandan Robin Hobb'un Farseer'deki karakteri Fritz'e diğer yandan zıt bir şekilde hep dört ayağın üzerine düşerek ukala, bilmiş, küstah ve mimikleri dahil her şeyi hesaba katmasından kaynaklı geliştirdiği aşırı mekanik ve bazen çıkarcı tavrından dolayı Scott Baker'ın Anasurimbos'una benzetmekten kendimi alıkoyamıyorum. Diğer yandan üniversite yılları ve gençliğine odaklanıldığı için, her ne kadar bırakınız kitaplarını filmlerini bile pek çok kez denememe rağmen izleyememiş biri olarak (sabır da bir yere kadar) söylesem de aklımıza Hayri Pıtır'ın gelmemesi kaçınılmaz. Bu haliyle de en azından bu ilk kitapla yerleri sarsan, tür içinde yeni bir çığır açan bir kitap olduğunu söyleyebilmek güç. Olumsuz algılamayın hemen, ikinci cildini büyük bir hevesle okumuyor muyum ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder