SUYA
(2)
Daha saydam, daha yoğun,
daha içrek sulardaydım...
..şimdi imkansızım..kanamak
bu olsa gerek..deyip sustum,
ben susarım, sırtımı döndüm,
göğsüm bana darıldı; zaten
darılır bana göğsüm, hatta
seyran günlerinde, takmam
diye madalyamı, çünkü
vurur göğsü madalya, yalancıdır..
kalp onu.. kalp kepazedir
dedim.. ben derim, öpüşmek
daha sahicidir -yeter
epriyen söz eksik kalsın.
Şimdi kalk,suya gidelim,
yüzümüzü yıkayalım;içimiz
bize kederle baksın.
ÇAKIL
(1)
Sessizliği yazmak içindi
üç gün oturdum.
Baktım, bana bakan duvara;
gölgemi tanıdım.
(2)
Tosbağanın sesiydi, hayret-
etmenin sesi;
otun yeşil
gürültüsü
ağır
yürür.
(3)
Ağaçtır, dalına yürür
-yaprağına diyordu:
'Bize rüzgar konuşur
bize cırcır böceği!'
'Islığı.. biteviye ıslığı
sessizlik, asıl.'
(4)
Olmanın sesiydi
öğrendim, nasıl:
Suya cup
diyen taşı..
dalıp derin
içre aradım.
Bulduğum kıyı
baştan
başa
çakıl.
BAKA-
..Ruhum-
da eskidi.
Ona mera-
kile baktım.
Ona mera-
kile baktım.
Baka.
Kaldım.
DAĞ BENDE
Dağı anladım.
Çığlık derin yükselir,
orda durur dağ.
Yamacına oturdum,
eteğimi topladım.
Acı
ağır
ağır
acır
dedim.
KAVUŞUR
Kül dedim, kimler-
işitir?
Ateş ile su.
Onlar kavuşur.
Ağacın dalı
ağacın elbet
dalına değer,
öbür.
AĞZIM KANAR
Annemi uzak
dağa götürdüm, güzün.
Kendimle döndüm.
Ben şimdi kurtların
memesindeyim.
İZLER
Vurdum bana; izlerim
çırılçıplak sırtımda!
Bıçak değil, zincir-
değil; el kadar masum
ve hırslı; vurmak budur
vurulmak da!..Ben zaten
bitirmiştim beni..kanayan-
göğsümü de yıkayıp
sarmıştım sarınmıştım
tertemiz patikaya!
Her şey eskir; kemiğim
kemiğime kalır, mor-
çiçektir yol bulur;
yol boyu yeşil duvar!
Dursaydım, keşke duvar-
olsaydım, taş yerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder