10 Haziran 2015 Çarşamba

Sina Akyol - Olmanın Halleri

Halk şiirinden ve tasavvufi bir halden etkilenen, sözcükleri kısıtlı kullandığı şiirleri ile kendine ait bir sesi yaratabilmiş bir şair Sina Akyol. Fazlasıyla kendine dönük bir durumun kelimelere döküldüğü bu kitapta olgunlaşmanın, durgunlaşmanın, unu eleyip eleği asmanın bir ruh halini okuyoruz. Yalnız itiraf etmek gerekirse okuyucunun kafasının şiştiği modern şiirler karşısında bu sadelik tatlı bir nefes gibi gelse de kimi zaman okuyucuyu tatmin etmenin uzağına da konumlanıyor.

SUYA

(2)

Daha saydam, daha yoğun,
daha içrek sulardaydım...
..şimdi imkansızım..kanamak
bu olsa gerek..deyip sustum,
ben susarım, sırtımı döndüm,
göğsüm bana darıldı; zaten
darılır bana göğsüm, hatta
seyran günlerinde, takmam
diye madalyamı, çünkü
vurur göğsü madalya, yalancıdır.. 
kalp onu.. kalp kepazedir
dedim.. ben derim, öpüşmek
daha sahicidir -yeter
epriyen söz eksik kalsın.

Şimdi kalk,suya gidelim,
yüzümüzü yıkayalım;içimiz
bize kederle baksın.

ÇAKIL

(1)

Sessizliği yazmak içindi
üç gün oturdum.

Baktım, bana bakan duvara;
gölgemi tanıdım.

(2)

Tosbağanın sesiydi, hayret-
etmenin sesi;

otun yeşil
gürültüsü

ağır
    yürür.

(3)

Ağaçtır, dalına yürür
-yaprağına diyordu:

'Bize rüzgar konuşur
bize cırcır böceği!'

'Islığı.. biteviye ıslığı
sessizlik, asıl.'

(4)

Olmanın sesiydi
öğrendim, nasıl:

Suya cup
diyen taşı..

dalıp derin 
içre aradım.

Bulduğum kıyı
baştan
başa
çakıl.


BAKA-

..Ruhum-
da eskidi.

Ona mera-
kile baktım.

Ona mera-
kile baktım.

Baka.

Kaldım.


DAĞ BENDE

Dağı anladım.
Çığlık derin yükselir,
orda durur dağ.

Yamacına oturdum,
eteğimi topladım.

Acı
ağır
ağır 
acır 
dedim.


KAVUŞUR

Kül dedim, kimler-
işitir?

Ateş ile su.
Onlar kavuşur.

Ağacın dalı
ağacın elbet
dalına değer,
öbür.

AĞZIM KANAR

Annemi uzak
dağa götürdüm, güzün.
Kendimle döndüm.

Ben şimdi kurtların
memesindeyim.

İZLER

Vurdum bana; izlerim
çırılçıplak sırtımda!

Bıçak değil, zincir-
değil; el kadar masum
ve hırslı; vurmak budur
vurulmak da!..Ben zaten
bitirmiştim beni..kanayan-
göğsümü de yıkayıp 
sarmıştım sarınmıştım
tertemiz patikaya!

Her şey eskir; kemiğim
kemiğime kalır, mor-
çiçektir yol bulur;
yol boyu yeşil duvar!

Dursaydım, keşke duvar-
olsaydım, taş yerine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder