Pek çok yayınevinden baskısını bulabileceğiniz bu ünlü eseri Telos'dan sonunda okudum. Mizahi giydirmeceli bir dille 'avam'a hitap eden bu kısa kısacık kitap, tercümenin uyumuyla birlikte daha keyifli bir okuma sunuyor ki Vedat Günyol'un ismini gugullayınca (hepimiz google'un paltosundan çıkmadık mı?) bunun tesadüf olmadığını idrak etmiş oldum. Onca senedir bu kitabı okumayı ertelememin sebebi ise biraz komiktir. Bu kitabı 60'larda tembel hippiler tarafından yazılmış bir broşür zannediyordum. Ben de misal tam tersi biraz disiplinci biriyim, çalışmayı fazlasıyla da ciddiye alırım. Hatta tarihsel bağlamından, nasıl olacaksa artık ayrı yere koyarsanız, koyabilirseniz en sevdiğim sloganlardan biri arbeit mach frei'dır. Yeri gelmişken diğeri de bellum omnium contra omnes, söyleyeyim dedim. Böyle asalak bir yaşamı övüp beni sinir edecek bir şeyi niye okuyayım diye düşünmüştüm. Bazen düşünmemek iyidir. Halbuki 1880'de gazetelerde tefrikalaşan ve üç sene sonra kitap olarak basılan bir esermiş. 130 sene önce, inanananabiliyor musunuz? Burjuva sınıfına karşı güttüğü kinde anarşist geçmişini sezinlesek de sonradan Marx'ın bizzatihi damadı olarak kayınpederin bayrağını politikada da dalgalandıran bir yazar Paul Lafargue. Kısacası diyor ki, bak zenginler çalışmıyor günlerini gün ediyorlar, uşakları emirlerine amade. Biz işçiler ise çalışmanın erdemiyle uyutulup fabrikalarda yatıp kalkıyoruz. Halbuki kaynakların adil dağılımı ve teknolojik gelişme ile üç saatlik bir çalışma hepimize yeter. Yani hayatı güzellikleri ile olumlamaya çağrı yapıyor.
Okunmalı, ara ara bakmalı, hatırlanmalı, göğüs cebinde taşınmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder