19 Haziran 2014 Perşembe

Johannes Brahms - Symphony No. 1; Gesang der Parzen (1991, Berliner Philharmoniker/Claudio Abbado)

İlk ve dördüncü yani son bölümüyle daha ilk dinleyişte Beethoven'ın senfonilerine benzettiğim ve havalara girdiğim anda Brahms'ın kendisine yönelik bu eleştiriye verdiği cevabı okuma fırsatı yakaladım. Usta diyor ki: bir dötlek ( ass yani) bile bu benzerliği görebilir. Diğer bir deyişle tamamlanması tam tamına 21 sene süren bu senfoni aslında Beethoven'un onuruna bestelenmiş bir saygı çalışması. Şimdi ben ne oldum: Ass'in diğer tercümesini almayı tercih ederim: eşek. Ya da İlber hocanın deyişiyle bir cahil diyelim, evet evet bu daha medeni oldu sanırsam. Bir dönem ünlü Berlin Filarmoni Orkestrası ile çalışma imkanı bulan şef Abbado'nun bu kaydının ise görebildiğim kadarıyla sevenleri kadar sevmeyenleri de var. İçerdiği dinamizm, sessizlik ve yoğunluk arasındaki kontrastlar bence iyi aktarılmış. Özellikle bir kaç dinlemeden sonra yaylı çalgılara bel bağlayan kreşendo anları dinleyenin dikkatini çekmekle kalmıyor, tüm senfoninin dinlenirliğini arttırıyor. Ki defaaten söylemiştim, klasik müzik içinde alt-tür olarak senfonileri dinlemek için bu doğal karakteristiğinden dolayı pek de can atmam. Enstrümanlar kayıt anlamında biraz cilalanıp göze batırılırsa zararı olur muydu, sanmam. Senfoninin orta kısmını oluşturan nispeten kısa parçalar ise bir bakıma daha sakin ve tatlı esintiler taşıyor, bir noktada keman alıp salon danslarına eşlik edercesine alıp başını gidiyor. Albümü  ise senfoninin sound olarak değil de dramatik ruhunu bir ölçüde paylaşmasıyla oldukça farklı yerde duran ve koroya dayanmasıyla dini duyguları hatırlatan, cidden bir requiem'in parçası mı değil mi bilmiyorum artık, 12 dakikalık süresiyle Gesang der Parzen bitiriveriyor. Senfoninin genel modunu ılıman, canlı, dramatik özellikleri yansıtmakla beraber negatifliğe teslim olmamış gibi eveleme gevelemelerle tarif edebilirim. Göreme'den yazılan bir entry bu kadar oluyor, cidden güzel gidilesi bir yermiş. Neden bu kadar bekledim bilmiyorum. Ama aklıma takılan bir şey oldu: Bazı peribacalarında pencere var ve öyle görülüyor ki basit bir niş veya oyuk değil, bariz arkadaki bir odanın parçası. Gel ve de gör ki kapı yok, erozyon, deprem bunu açıklamaz arkadaş, bir şeyler dönüyor burada, demedi demeyin.

7,0/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder