8 Haziran 2014 Pazar

Ah Muhsin Ünlü - gidiyorum bu

Ah Muhsin Ünlü mahlasıyla arada sırada yazdığı şiirleri yayımlayan senarist ve yönetmen Onur Ünlü'yü belki en ünlü işlerinden Leyla ile Mecnun dizisiyle tanıyor olabilirsiniz. Ben kendisini pek bilmem, ama değişik bir kafası var diyorlar. Celal Tan da onun işiymiş, izlemiştim.
Şiirlerinde de tersyüz edilen, üzerinde oynanan kelime ve tamlamaları şarjör niyetine ilk bakışta birbirinden bağımsız görünen çarpıcı cilalı modern dize tüfengine cephane ediyor. Modern şiir tanımı tarifte sık kullanılmakla beraber aslında yapılan işin muhafazakar entelektüel kaygı eleğinden geçirilmiş politik gözlemlerden ve ailevi yaşantıdan sızan acının konu edildiği bir tür kendi kendini tedavi ve terapi seansı işlevi üstlendiğini saptanabilir. Ferdinand Hodler'in tablosunun kapak olarak seçilmesi bu kitaba uygun düşen bir dışa vurum mudur bilmem ama durduğum manzaradan bakınca en bilindik ve sevildik (her okuduğumda yutkunmamı sağlayan) şiirinin, tirajikaranlık bir kahkahaya gebe humour haricinde yalınlığıyla kendi çizgisinin aksine bir örnek olması ironi olsa gerek.
Kelimelerle oynamayı seviyor dedim ya bir kaç örnek vermem şart:
Semerkandı denetleyen bir dedektif mor
dizesi ile kafiye yapabilmek için varın vor yapılması
Sakis dahi peşindedir bir Kur'an'ım vor
Opus magnum yerine opus magn mu kullanımın tercihi ile görünmeyen bir soru işaretinin eklenmesi ya da aynı şiirde sevgili güllük hitabı ile günlük girizgahlarının benzeştirilmesi
Periköy Fangaltı, tüyük bürk şairi gibi alan razı satan razı durumları,
İsa'yı polise doğru
Lttuğum zaman.
dize sonu ansızın kesintiler
kışbaharyaz günü gibi yakışıklı birliktelikler.
Belirli imgelerin çoğu zaman metaforik bir anlam kazanmadan , bildiğin kedi işte!, sık sık kullanımı
tiren, kedi, anne
Anne figürünün, hastalığı ve kaybının şiir yazmaya vesile olacak kadar yarattığı etki
Özel isimler ve göndermelerin, referansların, selamların bolluğu.
Ve nihayet hayatımda okuduğum en sert ve şoke edici politik mısralardan bir alıntı:

Seni öyle seviyorum ki Condeleeza, bebeğim
Ağzına veresim geliyor
Ağzımdaki dişleri

Şiirlere başlayalım mı?

resulullahla benim aramdaki farklar

resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi, 
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam. 
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. 
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem 
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. 

resulullah azrail’i yolda görse tanırdı; 
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, 
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. 

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; 
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? 

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; 
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ 

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’; 
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı; 
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu. 

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının 

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf… 

resulullah çok şanslı bir insan 
annesi öldüğünde o küçücüktü; 
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim, 
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz. 

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz! 

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince 
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz 
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü 
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil


sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar biçimidir şimdi göz göze gelmak
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.


sokağımız

sokağımızda olan ağaçlar:

toplam ağaç sayısı: 4
ağaçların renkleri: vücutları ağaç vücudu rengi, yaprakları yeşil.
vücutlarında kireç var mı? : hayır, yok
ağaçların cinsleri: bilmiyorum

sokağımızda olan kapılar: 

toplam kapı sayısı: 23
kaç tane kapı var? : 23 tane kapı var
kaç tanesi kırmızıdır?: sokağımızda kırmızı kapı bulunmuyor
renklerini sıralar mısınız? : sıralarım; yeşil, açık mavi, laciverd, gri, beyaz.

sokağımızdaki dergiler: 

sokağımızda dergi çıkartılmamaktadır.

sokağımızdaki kuşlar peki? :

evet,sokağımızda kaç tane kuş bulunur? : sayısını bilemiyorum, çok var.
ne yapıyorlar? : kimisi uçar, kimisi de iki ayağının üzerinde birden  -yahut  tek ayağının- dururlar öyle.
babaları var mı? : evet sanırım. babaları zengin değil.
öyle mi? : evet öyle.

sokağımızda yollar da var: 

nasıl bir yol bu? : basbayağı yol işte. üzerinde
insanlar var mı? : evet. var. yürüyorlar. bazen de hayır.
siz o yolu seviyor musunuz? : o yol beni okula götürür.


Ah o Gemide Ben de Olsaydım


alper’den 700 lira borç aldım bugün
israil devleti gömülsün diye karanlıklara!
çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
başka bir mazluma
bir mazluma
mazlum…
sevgilim
tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
oysa ne çok ayet vardı 90’larda…
baktığımız her yerde ayrı bir allah
gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
diline döktüğüm dilleri hatırlasana…


alper bana 700 lira borç verdi bugün
israil kaç mermi yapabilir bu parayla?
tarık ali’nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu?
frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
işte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
merminin de biliyorsun, bini bir para
ve diyelim ki humeyni’yi de seviyorum jack daniel’ı da
diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
lira bana alper borç bugün verdi 700.
hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
eğer bir gemi dolusu hayvan
haksız yere böğürüyorsa
ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da
dur küfretme. zalimler de allah’a dahil!

söylemiş miydim alper’in bana borç verdiğini?
mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
belki de lirayı kapar kapmaz 700
yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge…
90’larda espriler hep böyleydi sevgilim
çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
90’larda zalimler biraz racon bilirdi.
karıları çocukları köpekleri olurdu.
yalnız kalan bir zalim allah’ı düşünürdü
dur gevşeme. zulüm, allah’tan hariç!
ah o gemide ben de olsaydım eğer
mızrağı sallardım aştot’a kadar
belki gider çirkin bir faşiste değer
belki de bir masumun tam kafasına.
ama savaş böyleymiş bazen siviller
ölebilirlermiş devlet uğruna.
90’lar bitti artık onlar var ve hey
siz devlete inanan bütün reziller
cehennemde karşıma çıktığınızda
öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
anlayacaksınız allah ne demek
ahlak ne demek
ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!

****
kuyulardır, derindir, içinde adam vardır
Yusuf bile düşmüştür Aleyhisselam! 
(Kutub-u Şikeste)

annemin içinde kadınlar ağlar
duvarlar varlar 
(kardeşim kafası büyümek)

elma yerde onları hep Zehra toplar
elma yerde onları hep Zehra toplar
elma yerde onları hep Zehra toplar

Annemi üzdüm
Böylece hep bana tirenler çarpsın
Çirkin olduğum için aynaya bakmazsam;
Güzelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder