80'lerin sonunda ilk basılmaya başlayan ve yıllar içinde 8 kitaba ulaşan Chung Kuo serisinin ilk kitabı kendi içinde güzelce sonlanmakla beraber devamını okutma konusunda da bünyeye bir doz merak duygusu aşılamayı biliyor. Neyse ki yayınevi ikinci kitap Demir Dağdaki Güneş'i de çevirmiş bulunuyor. İnşallah o kitabın da çevireni Yusuf Dem isimli arkadaştır diye ümit ediyorum. Tercümeyi Türkçe'nin deyimlerine göre esnetebilen ve küfürleri alenen çevirmekten kaçınmayan bu tarzın okumayı keyiflendirdiğini söyleyebilirim. Kitap aslında alternatif bir tarihi konu alan gelecek bilim kurgusu. İnsanlığın düştüğü hal kitabın ilk yarısı ile zombe dizisi Walking Dead'in atmosferini hatırlatıyor biraz. Meğerse insanlığın düşüşü kastiymiş. Ama koşullar çoktan kendi elleriyle hazırlanmış.
Jake oğlu Peter ile birlikte İngiltere'nin gözlerden uzak bir köyünde dostları Tom, onun eşi ki ölen karısının kızkardeşi olur, Mary ve kızlarıyla komşu olarak yaşarlar. Kızlardan biri de genç Peter'ın yavuklusudur. Gençler pek hatırlamasa da o geçmiş günleri; medeniyet ansızın çökmüş, insanlar birbirine düşmüş, Londra cehenneme dönmüştür. Ufak sözde krallıklar ile köyler diğer yabancılara öldüresiye düşman izole bir yaşam tutturmuşlardır. Londra başta olmak üzere büyük kentlerden gelen yabancılar ise hırsızlık yapan ve cinayet işleyen çetelerdir aslında. Köylüler pazara kente güvenlikli olsun diye konvoy şeklinde giderken saldırıları savurururlar vessair. Hava gergindir, çeteler kalabalık sayılarıyla mobilize olmuştur ve bilinmeyen bir tehlikeden bahsedilmektedir. Köye vardıklarında ölümcül hastalığını arkadaşından gizleyen Tom son nefesini verir ve iki aile birleşir. Jake ile Mary dahil. Arkasından hava araçlarıyla Çinliler işgale başlar. Bu noktaya kadar genel gidişata etkisi olmayan pek çok yan karakter ve öyküyle kırsal post-apokaliptik toplumun sosyal yaşantısı aktarılmaya çalışılır. Kitap bu noktadan sonra ise bu medeniyet çöküşünün başlangıcına ve Jake'in hayatının zirvede olduğu günlere döner. Jake sanal ama üç boyutlu borsayı andıran enteresan bir piyasada (teknolojik manzara) çalışan oldukça başarılı biridir.Evlenmek üzeredir, zengindir vessair. Londra'da insanlar ise ikiye ayrılmıştır. Nüfus planlamasına tabi tutulan orta ve üst sınıf duvarlarla çevrili kendi mahallelerinde yaşamaktayken diğerleri politik haklarını dahi kaybederek çetelerin ve şiddetin insafına terkedilmiş durumdadır. Aslında düşüş öncesinde başlamıştır. Bu çok korunaklı piyasaya bir gün virüs sızıntısı gibi bir şey olur. Kaynağını bulamamakla birlikte araştırmalara başlarlar. Sonradan Çin'e bağlantısı kurulan saldırılar yoğunlaşır ve tüm dünyadaki ekonomi çöker. Jake'de uzmanlığı sebebiyle Çin'in hedefindedir. Aslında Çin hükümetinin başına geçen Tsao Ch'un nükleer silahlar kullanmadan Abd başta olmak üzere nasıl batıyı nasıl yokedeceğini düşünürken bu planı geliştirmiştir. İlla ki Çin de etkilenecektir ama yapılan hazırlıklar neticesinde çabuk toparlanacaktır. Plan yürürlükteyken batıda düzeltme yapabilecek kilit konumundaki insanların çevresine de ajanlar yerleştirilerek etkisiz hale getirilmişlerdir. Jake suikastı atlatır ama müstakbel eşi vahşice öldürülmüştür, arkadaşlarının kaçtığı yazlık evin de boş olduğunu görünce umutsuz umutsuz dolanırken Tom'un sayesinde hayatta kalmış ve o köyde yeni bir hayata başlamıştır. Eski arkadaşları ise sonradan öğrenecektir ki Çinliler tarafından işkenceyle katledilmiştir. Kitabın güncelliğine dönersek Çinliler yükselişe geçmiş ve küresel imparatorluklarını kurmak için İngiltere'ye de uğramışlardır. İşlerine yarayan İngilizleri zorla alıkoyarak inşa ettikleri dev şehirlerin vatandaşları yapacaklardır. Elbette beyin yıkamaya dayalı bir eğitim programını bitirdikten sonra. Yaşlılar, suçlular ki Çinliler dünyanın tüm bilgisayar kayıtlarına da sahip olduklarından herkesin geçmişini bilmektedirler, sakatlar direkt öldürülmektedir. İlginçtir İngiltere seferinin komutasını yapan General Jiang konumunun aksine şair ruhlu birisidir. Görev bilincinden öte yapmak zorunda olduğu için bu cenderenin içindedir. İmha edilecek insanların hayatlarını kurtarıp vatandaş konumunu kazanmalarını sağlayarak vicdanını rahatlatmaya çalışsa da yanında ondan sorumlu acımasız bir ajan vardır. Wang ismindeki ajan tüm Çinli olmayanlardan nefret eder ve görevi parti komiseri gibi bir ünvanla komutanlar hakkında raporlar tutmak, onları denetlemektir. İşte bu esnada General, Jake'in kimliğini keşfeder ve onu korumaya karar verir. Zaten bu kadar yetenekli biri öldürülmemeli kendileri için çalışılmaya ikna edilmelidir, siz bunu zorlanmalıdır diye okuyun. Wang öğrenir ve ikisi arasındaki gerilim General'in soruşturmasıyla sonuçlanır. O esnada, başına geleceklerini hissettiğinden dolayı yaptıklarını anlatıp özür dilediği Çin'in lideri de ikinci adamını gönderir. İki tarafa da anlaşın der ama Jake ve ailesi bağışlanmıştır ve yeni kente adımlarını atarlar. Wang ise General tarafından helikopterden aşağı sepetlenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder