6 Haziran 2011 Pazartesi

Agalloch - Marrow of the Spirit (2010)


Methini çokcana duyduğum grubun son albümü 3 buçuk dakika kadar süren uzunca bir introyla açılıyor. Kemanın nedense bana Japon müziğini hatırlattığı bu parça şırıl şırıl akan deri sesine karışan kuş börtü böcek sesleriyle birlikte olağanüstü bir atmosfer sunuyor. Çok vakit kaybetmeden de albümün en güzel parçası Into the Painted Grey başlıyor. Grubun zayıf taraflarından biri olan vokal parçanın etki tesirini hafifletmiyor. Şarkının tam ortası ise kreşendo ardından acı gitara teslim oluyor. Güzel parça netekim. Zaten bu parça da albümün zirve noktası. Yavaşça durulmaya başlıyoruz ardından . The Watchers Monolith indie rock rifi ile folk özene bezenesi ile atmosferik havayı devam ediyor. Hele ağustos böceklerinin ötüşü ile diğer parçaya geçişin mutsuz bir yaz gecesini elle tutulur somutluğa indirgemesi tüyler ürpertir bir tanıklık yaratıyor. (lafa bak be..) Black Lage Nidstang isimli takip eden parça ise uzun , uzun demişken çoook uzun 17 dakika, parçaların ortak özelliğine sahip şekilde bir öyle bir böyle performans gösteriyor. Yani ağır ritmi ve pek hazzetmediğim fısıltı tarzı söyleme tekniği ile out. Yavaaaş yavaşş hızlanması ve ikinci kıtada vokalin sesinin çatallaşması ile in. Ambiyans kısımlarına ise nötr kalmayı seçiyorum. Sonraki parça ile biraz tempomuzu arttırırken Drown ile albümü sonlandırıyoruz. Ağır atmosferik başlayan Drown neyseki leziz bir rifle döne döne ot rüzgar hışırtısına karışa karışa bitiyor.
Kişisel görüşüm şu; atmosferik olalım doğayı yansıtalım kısmını müzikle dengeleyemişler, daha doğrusu tam harmanlayamamışlar gibi geldi bana. Biraz daha kreşendolar baskın olsa, ne bileyim fısıltılı sessiz kısımlar azalsa, vokal değişse. Yine de herkesin hayran kaldığı Agalloch bu, fikir ve müzisyenlik iyi, bu yazdıklarım da neden bu albümü baş tacı edemediğimin analizi. Baştacı değil belki ama göğüs hizasında.

7,75+/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder