Asırlar önce lisedeyken kütüphaneden bayağı bir yerli klasik eser okumuştum. Yaban ise ender olarak yarıda bıraktıklarımdan. Gençken milliyetçi ve sağcı görüşlerden etkilendiğimden kitabın halka üstten bakışını hiç sevmemiştim. Yazar da ikinci baskıya önsözde kendisine getirilen bu eleştirileri aslında halkı küçümsemekten ziyade görevini layığıyla yapamayan Türk aydınını eleştirdiğini belirterek cevaplıyor. Aradan yıllar geçti ve şu anki okumamda hikayenin günümüze uyarlanmış alegorik bir karşılaştırma ile ne kadar hedefi tam onikiden vurduğunun farkına varıyorum. Bir kere popülizmin karşıtı elitizm değil ki Kemalist elitist etiket bu roman ve tabiki yazarı için sık sık yakıştırılmakta. Elitizm azınlıkta kalmaktan memnundur. Popülizmin karşıtı bu anlamda bu kitabın kahramanı kötürüm kalmış subay Ahmet Cemal'in davranışlarında da görebileceğimiz gibi idealizm. Idealist subay konuk kaldığı Anadolu köyünde Kurtuluş Savaşı yanlısı tavırlarıyla halkın duyarlılığını artırmaya çalıştıkça dışlanır. Herkesi değiştirmeye dönüştürmeye çalışan idealizm Stalinizm yada Nazizim gibi uçlara kaymaya her zaman eğimlidir. Aksine Ahmet Cemal aldığı notlarda çok da gerçekçi, acımasız ve ister istemez hakaretamiz gözlemler haricinde belki de fiziki engeli ve tek başına kalmasından kaynaklı; sinirine yenik düştüğü bir kaç an dışında zora başvurmaktan kaçınıyor. Yunan işgalcileri bile çıkarcılık düsturuyla karşılayan köylülerle birlikte, onların aptallıklarının bedelini ödemekten çekinmiyor. Bir yandan da aydın karakteri sadece köylülerin cahil inatçılığı karşısında törpülenmiyor, ayrıca aşık olduğu bir köylü kızı yüzünden yaşadığı şaşkınlık neticesinde bir defarmosyana uğruyor. Romanın sonlarına temposunu kazandıran bu motif ise final sahnelerinde acele bir kaleme alarak sonuca bağlama dürtüsüyle zayıflık halinde göze batıyor. Akılda kalan ise Anadolu halkının yüzyıl geçse bile değişmeyecek geleceği değerlendirmekten uzak oportünist karar alma tarzı oluyor.
8/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder