19 Temmuz 2015 Pazar

Aktüel Arkeoloji #46 , UP XIV4, Meçhul #11, Gard #13

Aktüel Arkeoloji


Dosya konularına göre ara ara takip ettiğim bu iki aylık dergi aynı zamanda uzmanlar eşliğinde kazı buluntu ören yerleri ve müzelere biraz pahalıca turlar da düzenliyor. Meraklısına duyurulur, yoksa bu sayının da kapak konusu olan Göbeklitepe'ye ya da çok sapa yerlerde kalan Çatalhöyük'e ve ya Hitit kentlerine nasıl yolculuk yapıp layıkıyla bilgi alacaksınız, değil mi? Beklenmedik bir zamanda hayatını kaybeden ve kesinlikle çabalarından dolayı isminin bir müzeye akademiye vs.. verilmesi gerektiğine inandığım Klaus Schmidt'e de adanan sayıda son yılların en büyük keşfi hakkında bilgisi olmayanların fikir sahibi olmalarına imkan tanıyan yazılar mevcut. Zaten konuya az çok ilgili kişiler için de yeni materyaller bulunuyor. Örneğin Göbeklitepe'nin hemen yakınlarında boyut olarak onu da geçen Karahan Tepe başta olmak üzere irili ufaklı pek çok neolitik yerin hala gün yüzüne çıkmayı beklediğini ya da statü olarak ilkel toplumlarda şenliklerin önemi ve bunun Göbeklitepe üzerinde tesiri gibi. Peki bu Göbeklitepe ne kardeşim diyorsanız şöyle özetleyeyim. Genel kabul gören teori şu şekildeydi: Önce insanlar tarım yapmaya başlayıp fazla ürün elde ettiler. Ardından kurumsal din ortaya çıktı. Göbeklitepe'de keşfedilen ve boyu 5 metreyi bulan T şeklinde üzerleri vahşi hayvan desenli dikilitaşların etrafında şekillenen tapınak benzeri kompleksler ise o kadar eski bir tarihe denk düşüyor ki o dönem insanlar bırakın tarımı, yerleşik düzeni daha kilden çanak çömlek bile yapamıyorlardı. Taşı taştan yapma keskilerle kesiyorlardı. Avladığı ve topladığıyla doyuyordu. Yani önce ruhban sınıfı bulunan kurumsal bir din doğmuş ve hatta bu sınıfın ve ortak şenliklerin ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla tarıma ve yerleşik düzene geçilmiş olabilir. Neolitik devrimin başlangıç yeri bu bölge olabilir kısacası.

UP


Haziran sayısı inanılmaz yanıltıcı bir kapak ile çıkmış. Marilyn Monroe üzerine iki sayfa yer tutan bir yazı haricinde bir şey bulmanız mümkün değil çünkü. Dergiyi tanımlayacak karakteristik köken olarak artık beatnik, avantgarde ve post yapısalcılığın isimlerini zikredebiliriz. Mimari ve mimari yazın da örneğin bu sayıda ekolojiye uyumlu prefabrik ev tasarımı ile ilgili bir makale ve Moholy-Nagy biyografisi vasıtasıyla her sayıda olduğu gibi kendine yer edinebilmesi farklı dutarlılıkta bir yayın politikasını işaret ediyor. Philip Lamantia'nın bir kaç şiiri üzerinden şiir anlayışı, Deleuze'un Filistin Araştırmaları dergisi editörü ile ilgili yaptığı söyleşi, Hunter S Thompson'un 11 Eylül olaylarından esinlenerek yazdığı Amerika'da Korku ve Nefret adlı makalesi, İvan Kudriashev portresi yine öne çıkan yazılar oluyor. Jörg Fauser'in iki, Vasili Kamenski'nin tek şiirine yer verilmiş. Nakarat ve Papağan'ın ikinci bölümü ise ilkine göre kesinlikle yaraya çok etkili bir şekilde tuzlu parmak basıyor. Ürün bazında ise bu sayının yeterliliği tartışılır.

Meçhul


Necip Fazıl kapaklı sayıyı almada tereddüt ettiğimi söylemekle başlamalıyım. Politik olarak eklektik bir seyir izleyen fanzin, şair konusunda takınılacak en mantıklı tavrı sahiplenerek beni pişman etmedi. Geçmişi ile karakteri ile Necip Fazıl'ı insan olarak bütün kimliğiyle yer verilerek hayatına bir pencere aralanıyor. Daha önce dediğim gibi kaynakları kısıtlı olsa bile dosya konusu edilen sanatçıların biyografilerine yer verilme tarzı oldukça hoşuma gidiyor. Bu yazılar kendisini sular seller gibi okutuyor doğrusu. Tiyatro yazısı olarak Balkon adlı bir Genet oyunu üzerine dolu dolu üç sayfa ayrılmış. Tiyatroyu pek sevmememe rağmen bu yazı da eleştirel analizi ile kendini okutmasını bildi. Seyahat köşesinde pusula bu sayıda Budapeşte'yi gösteriyor.

Gard


Çağdaş şiire bir türlü ısınamama rağmen eninde sonunda kendimi satın almaktan alıkoyamadığım bir fanzin bu. İnternet sitelerinde gördüğümüz gibi yayın çizgileri olan ciddi bir yayıncılık güdüyor Eskişehir kökenli fanzin. Ve bu çizgi maalesef bende ne mana ne de hissiyat uyandırıyor. Diğer yandan ufak tefek tam ceplik baskısını görünce kendimi kasada üç teeleyi öderken bulubuluveriyorum. Şiirlerine yer verilen isimler Neslihan Yalman, Mahir Karayazı, erenokur, Alptuğ Topaktaş,Özgür Balaban, Enes Taşbaşı, Onur Sakarya, Anıl Cihan, Erkan Karakiraz, Büşra Akova, Ekin Metin Sözüpek, Umut Durmuşoğlu, İlayda Vurdum, Buğra Giritlioğlu, Elif Karık, Emre Küçükoğlu. Bu kalabalık kadroya çeviri şiirleriyle Saghi Ghahraman, Dylan Thomas, Tikhon Vasileviç Çurilin, Gina Myers ve Taslima Nasreen da katılıyor. Gördüğünüz gibi tamamiyle bir ürün dergisi hüviyetinde yayınlanmakta.

şiir yazıyor musun dediler, bıçak çektim

birazdan en rütbeli yerlerinizden ısıracak tanrı

yepegyegenigi / buğra giritlioğlu


yetti
kafa ütüledi hayat
beyin kıvrımı(f)önledi

tekrar kıvrılsın
kıvırtayım

..istiyorum...

yepegyegenigi dilli yepegyegenigi birini

apaç bir kuguş yavrusu gibi

bakayım ağzının içine
kapayım ağzından dilini



kıymetlimiz, merhum (saghi ghakraman)



açıyoruz pencereyi
serin hava dolanıyor içerde
göz kırpıyor, merhum kıymetlimiz
esinti dolduruyor odayı
titriyoruz biz
kıymetlimiz,merhum, uzanıyor yatakta
odanın köşesinde
en uzak köşesinde odanın

aklar giydirdik ona
ak çarşafı çenesine dek çektik
bacakları soğuktan ürperiyor
saçlarını ördük
yüzünün iki yanına
saldık yastığına

yola bakan
pencereyi de açıyoruz

serinlik serinlik üstüne
biraz biraz
morarıyor merhum kıymetlimiz
çarşafı çekiyoruz az yukarı
entariyi sıyırıyoruz az yukarı
aralayıp bacaklarını, duhul ediyoruz ona biz
sonra çıkıp
düzeltip elbiseyi
düzeltip çarşafı
oturuveriyoruz

şişmeye başlıyor, ağırdan, merhum kıymetlimiz
çarşaf yükseliyor biraz biraz
aralayıp bacaklarını
çocuklarımızı alıyoruz rahminden
bacaklarını düzeltiyoruz
çarşafı düzeltiyoruz
soğuktan ürperiyor merhum kıymetlimiz
ürperiyor çocuklar
çay içiyoruz biz

pencereyi kapıyoruz
pencereyi açıyoruz
salıyoruz çocuklarımızı
uğultuyla akan sokağın kucağına
çay içiyoruz
kıymetlimiz, merhum,
pek kıymetlimiz
sokuluyoruz ona
çarşafı çekiyoruz az yukarı
entariyi sıyırıyoruz az yukarı
aralayıp bacaklarını, duhul ediyoruz ona biz

2 yorum:

  1. Merhaba. Meçhul dergisini almışsınız, nereden aldınız acaba?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba. Meçhul dergisi bildiğim kadarıyla artık yayınlanmıyor. Ama eski sayılarını , 11. sayı dahil, https://issuu.com/mechulfanzin adresinde bulabilirsiniz. Issuu sitesine üye olmanız pek çok derginin sayısına ulaşmanız için yeterli olacaktır.

    YanıtlaSil