4 Nisan 2015 Cumartesi

Gas - Pop (2000)

Dört beş gündür hastayım vallahi. Alerjik diyor işyeri hekimim ama daha kötü oldum verdiği ilaçları kullandıktan sonra. Bana sorarsanız domuz gribiyim ben. Aşağısı yakışmaz zaten. Film festivaline aldığım biletlerden birini yaktım mecburen. Şu saatte hala o film başlamadı misal. Ghibli'nin Marnie'sini izleyip kahve içip kafede uyuklayıp yanımda getirdiğim işle ilgili dökümantasyona çalışıp eve dönüp uyuyup yemek yiyip tekrar uyuyup lep ve de tapı açtım. Hala film başlamadı. Marnie demişken ya Japonlar sapık ya da ben. 12 yaşlarında huysuz evlatlık bir kız ile onun o yaşlardaki hayalet arkadaşı ki aslında çoktan ölmüş büyükannesi oluyor arasındaki lezbiyence olduklarını bilmedikleri ilişkiyi anlatıyor. Çizimler müthiş ama. O köyde o koyda olmak isterdim. Gas'a gelelim. Ambiyans musikisi. Şu ana kadar dinlediğim kadarıyla Blade Runner gibi futuristik ve Fallout gibi post-apokaliptik ürünler dışında beni çok etkileyebilen bir tür değil. Uyumaya yardımcı oluyor o kesin. Bu iki yapıtın ortak özelliklerinden birisi başta etnik olmak üzere zengin etkilenimler. Gas'ın efsanevi Pop albümü ise anlattıklarımın o kadar dışında ki. İki elini açar ve der: işte bu kadar!
Albüm kapağında gördüğümüz gibi doğa baş etmen burada. Ama sentetik bir turnusolun arkasında göründüğü kadarıyla. Bir kaç on yıl sonra ya da büyük ihtimalle doğayı yoketmişiz ve biz vatandaşlara ya da genç öğrencilere zoraki olarak derslerde beyaz perde üzerinde doğa görüntüleri ya da doğa belgesellerinden ne kaldıysa geriye onlar gösteriliyor. Geriye hiç bir şey kalmamış olacak ki gösterdikleri film aslında plastik yapraklar ve onların arasına dağıtılmış doldurma hayvanlardan ibaret. Filmdeki bu hayvanların dişlerine gözlerine yapılan zummların kesik kesikliği gülünç bir şekilde izleyiciye doğanın gerçekte ne kadar da tehlikeli olduğu mesajını iletiyor. İnsanlığın doğadan, modern insanın her zaman korktuğu ve düşman bellediği doğadan kurtulmasının kendine göre haklı gerekçelerini sunarak vicdanını, doğayı hiç görmemiş çocuklarına karşı yalanlarla yıkama operasyonu. Bu albüm büyük bir tertip yani. Müzik böyle bir trans haline sokuyor insanı yane. Albümün dinleyiciye attığı ve o harmonik devinim ve aşırı tekrarı dinlenir kılan kancanın adı ise tekno. Dolaylı bir tekno anımsatıcısı dense daha doğru. Ağır ritimlerin ustalıkla derine yerleştirildiğini albümün en az yarısında duyuyorsunuz. Neyse ateş bastı, kafam iyi değil. Ne yazdığımı bilmiyorum. Etkileyici deyip geçelim.
Hapşıra hapşıra gelin çocuklar.

8,0/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder