28 Mayıs 2017 Pazar

Thomas Mann - Venedik'te Ölüm

Orta yaşlarını geçirmiş bir yazar, Venedik tatili sırasında rastgeldiği onbeş yaşında bir erkek çocuğunun güzelliği ve münasip davranışları karşısında zaten düşünegeldiği sanat ve sanatçı kavramlarını sembolik bir sorguya tutar. Ama görünen o ki vesile olunan ilhamın ötesinde filizlenen şey platonik bir aşktır. Kitabın ismi zaten spoiler içerdiği için gizlemeye gerek yok. Salgın bir hastalığın kol gezdiği şehrin arka sokaklarında ve kanallarında gezinip hem sevdiğini takip eden hem de düşüncelere dalan yazar erdem dolu ve saygın yaşamını içinde patlayan coşkuya kurban etmektedir. Ta ki kendi içinde yaşadığı bu macera kimsenin haberi olmadan bir plaj kıyısında sonlanana dek. Yeter ki gördüğü son görüntü dalgaların ardı sıra yürüyerek kalbini çalmış, aklını çelmiş olan genç olsun.
Bu kısa roman için bir kaç farklı okuma gerçekleştirebilir. Ama kendimizi kandırmayalım, pedofili gibi netameli bir konu, sanat üzerine alegorik bir anlatımın aracı olarak seçilmemiş burada, olsa olsa tam tersi olabilir. Yine de kitap; hayatı simgeleyen gençlik ile zekayı,deneyimi simgeleyen yetişkinliğin karşılaştırılması, yaşı geçkin yazarın estetik ve güzelliğe tanıklık uğruna ölümü kucaklaması (başına gelecek olasılığı elbette biliyordu) gibi , günümüzde değerlendirildiği şekilde ahlaka ve hümanizme aykırı yönelimin ötesinde okuyucuya düşünecek şeyler vaat ediyor. Boğucu bir atmosferin ve döneme özgü romanlarda gördüğümüz benmerkezci, didaktik, kuru anlatımın (Kürk Mantolu Madonna'da da rastladığım ve belki de romantizmden kaynaklı, tarif etmekte zorluk çektiğim bir tarz) hakim olduğu eser, sadece fikirleri ile değil imgeleri ile de akılda kalıcı sahneler sunabiliyor. Böylesine kısır bir kurgu bu yüzden sinemaya oldukça erken dönemlerde uyarlanabilmiş olmalı.

..sevenin sevilenden daha tanrısal olduğu çünkü tanrının sevilende değil,sevende bulunduğu..
7,5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder