Bir felaket senaryosundan daha güzel olan şey iki, üç, dört felaket senaryosunun aynı yapıt içinde olmasıdır sanırım. Tsunami, ıstakoz ve yengeçlerden gelen salgınlar, saldırıya uğrayan gemiler, değişen okyanus akıntıları, okyanus tabanından iklim değiştirecek metan gazı salınımı. Acaba hepsi de okyanuslardan kaynaklanan bu felaketlerin kaynağı ne olsa gerek? İşte bu roman ile bunun peşine düşüyoruz. Popüler gerilim tarzına bilim kurgu takviyesi bir noktaya kadar iş görüyor. Yine de öyle ahım şahım hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim, her ne kadar kitap piyasada oldukça ses getirse de. Bir kere emsallerinden ayrılma gayesiyle okuyucuyu şahsen beni, hiç de enterese etmeyen petrol endüstrisi, deniz keşifçiliği, biyoloji, şu, bu konuda oldukça teknik bilgileri karakterler aracılığıyla öğreten adam formunda iletme gayreti... O karakterler ki yazar ne kadar çabalarsa çabalasın ölmüş mü, kalmış mı, hiç umursayıp sempati gösteremeyeceğim kişiliklerle yaratılmış. İlk yüz sayfa zar zor geçildikten sonra itiraf etmek gerekirse gizemin çözümü yönünde bilim insanlarıyla birlikte çıktığımız soluk soluğa hızlı tempodaki yolculuk sayesinde kendinizi sayfaları seri bir şekilde çevirir buluyorsunuz. Bağlandığı yer ise banal holivud senaryoların defalarca arzettiği düşüncesiz abd merkezci militarist bakış ile soğukkanlı ve temkinli bilim insanları arasındaki çatışma. Kabul etmek gerekir ki bu çatışma hiç olmadığı kadar şiddetli yüzünü gösteriyor. Hem de denizden gelen tehlikenin somutlaşarak insanlık için kader anının doğduğu anda. Yaklaşık sekiz yüz sayfa diyorum, emin misin diyorum, bak diyorum.
6/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder