2011 Arthur C. Clarke ödülü kazanan bu roman konusuyla oldukça farklı ve iddialı olmakla beraber şahsi görüşüm şu ki yerelliğe fazlasıyla takılı kalıyor. Farklı disiplinlerden faydalanarak çok katmanlı bir okuma sunsa da bilim kurgu ve fantastik kurgu yatağında polis olay yeri raporları ve belgesel metinler sosunda dedektiflik senaryosu gibi bir tarif, bu okuma tecrübesi okuyucuyu yeterince kucaklayamıyor, neticede sürükleyicilik tam manasıyla yakalanamıyor. Güney Afrika argosu ve kültürünün yabancılığı okuyucuyu zorlayan etmenlere dönüşüyor. Yerellik başlığı altında Kurma Kız bir anlamda bu romanın da yaşadığı bazı sorunları aşmada daha başarılı.
Hikaye şu ki;
bazı raporlarla göz önüne sürüldüğü üzere dünyada bir şeyler oluyor ve bazı insanlar bazı hayvanlarla ki vahşi uysal farketmez bir bağ oluşturuyorlar, onlarla birlikte gezmek zorunda kalıyorlar. Eşleri öldüğünde ise Dibeçeken diye adlandırılan ama tam anlamıyla açıklanamayan bir fenomene yakalanıyorlar. Bu eziyetin karşılığı ise bazı doğaüstü güçler kazanmaları. Toplumdan dışlanıp, gettolara sürüklendikçe ki bu dışlama olayı katliamlara kadar varıyor, bu güçlerini ayakta kalabilmek için kullanmaya başlıyorlar. Kısacası başbelası hırsızlık, soygunculuk, dolandırıcılık, fahişelik ve güvenlik/badigarttlık gibi değerli mesleklerin kapısı onlar için ardına kadar açılıyor. Kahramanımız kadın taifesinden Zinzi, Zoo City denen mahallede bağlandığı tembel hayvanıyla yaşamakta. Kardeşinin ölümüne sebebiyet vermenin pişmanlığı yer yer kitapta hatırlatılmakta. Bunun bir de göçmen sevgilisi var: Benoit. O da firavun faresi ile eşleşmiş durumda. Hikaye ilerledikçe kayıp ailesi daha doğrusu karısı ve çocukları için başka bir ülkeye kaçak yollarla gitme derdine düşmesine tanık oluyoruz. Neyse Zinzi'nin gücü insanlara baktığında onları kayıp ettikleri nesnelerle bağıntılarını görebilmesi. Yalnız aradığını bulamayan bu insanlara yardım etmenin getirisi çok düşük. O da dağ gibi birikmiş borçlarını ödeyebilmek için borçlu olduğu adam adına internet ortamında dolandırıcılık yapıyor. Kah soykırımdan kaçan yetim bir kız oluyor, kah bilmem nerenin sürgünde bir prensesi. Bir gün zengin mi zengin Odi lakabını almış bir müzik prodüktörü adına çalışan akbabalı ve kaniş köpekli iki hayvanlı bunu ikna eder ve prodüktörün müzik dünyasında patlatacağı biri erkek biri kız ikiz yeniyetmelerden kayıp olan kızı paparazzilere hissettirmeden bulma işini üstlenir. Erkek olanın arkadaşlarını, ikizlerin vasilerini sorgular, büyücülere danışır, kavga eder, esrarengiz mailler alır, triplere girer, kanalizasyonlarda sürünür, sonunda Odi denen lavuğun çok da tekin olmadığını hisseder. Tam kaçak kızı bulmuşken kanişli ve akbabalının ondan önce davrandığını keşfeder. Yine de suspayı olarak ödeme verileceği taahhüt edilse de etrafta hayvanlılara karşı işlenen esrarengiz cinayetlerin üzerine kakdırılmasıyla komploya kurban gittiğine kanaat getirir. Benoit ile Odi'nin villasını bastığında, Bennoit Odi'nin bağlı olduğu saklı timsahı tarafından ölümcül şekilde yaralanır. Zizi'nin tanık olduğu şeyler korkunçtur. Meğerse kanişli ve akbabalılar sayesinde hayvanlılar öldürülüyor, onların hayvanları sonradan kurban ediliyor, felan filan. Güç ve hırs meselesi bir yana. Yakaladıkları kızı da uyuşturucu etkisi altında erkek kardeşine öldürtüp timsaha yedirterek, Odi timsaha olan bağını da çocukcağıza geçirtmeyi başarması diğer yana. Sonra da çocuğu öldürüyorlar. Ortalık mezbaha gibi. Ama timsah affeder mi? Odi'yi ham yapıyor. Kanişli ve akbabalı ise yapacak bir şey yok deyip ortadan sırra kadem. Benoit hastanede yaşam mücadelesi veriyor, Zizi ise suçlamalardan aklanıyor gibi gibi ama beklemeden Benoit2nin ailesini bulmak için yollara düşüyor. Geçmişindeki dolandırıcılığı, kötü kadın imajını da arkada bırakıp insanlığını keşfediyor.
7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder