25 Nisan 2012 Çarşamba

Robert Olen Butler - Cehennem

Gerçeküstü bir hikayeye sahip bu kitap oldukça grotesk bir eğlence sunuyor. Ünlü bir spiker, Hatcher McCord öldükten sonra da cehennemde ana haberleri sunmaktadır. Her daim kellesini kaybetmesine sebep olmuş olan kocası Kral bilmem kaç Henry'i sevecek olan Anne Boleyn (Tudors dizisi yani) ile birlikte yaşadığı cehennem her daim eziyetin çekildiği bir mekan olmasına rağmen klişe tasvirlerden uzak bir resim sergiliyor. Her zaman sıcak ve nemli, ancak günde bir kez ateşten sülfür yağmurları yağıyor. Acıyla canlı canlı yanan sokaktaki insanlar daha doğrusu meftaların vücutları yavaş yavaş tekrar meydana geliyor ve acılarını çekmeye devam ediyorlar. İntihar etmiş kimseler aynı acıları yaşayarak her gün ama her gün tekrar kendilerini öldürüyrlar. Buradaki eziyet daha çok psikolojik, kafada bitiyor yani. Hiç bir şeyi doğru yapamamak, hep bir hayalkırıklığı, hep geçmişe özlem ve anıları tekrar tekrar bir daha gelmeyeceği bilinciyle yaşama, Bu sıkıntıları çekmek için cehenneme gitmeye gerek yok halbuki. Üç aşağı beş yukarı içindeyiz zaten. Neyse, Hatcher cehennemden çıkış ümidi peşinde bir ucu şeytanın kendisiyle yapılan röportaja diğer yanıyla tarihte yer almış onlarca karakterin maksimum 1 sayfa süren kısa ama muhteşem iç çekişlerine (yani hayatlarını sorguladıkları retrospektif pasajlar) daha doğrusu iç sayıklamalarına uzanan bir maceraya atılıyor. Bill ve Hillary Clinton'dan şeytanın korumalığını yapan Hitler ve Stalin'e, bilindik bilinmedik bu yan karakterlere Hatcher'ın eski eşleri, ebeveynleri, konusu komşusu da dahil olunca isimler, onların hikayeleri ve anakonuya eklemlenen anekdotlar okumayı ilginçleştirdiği kadar zorlaştırıyor da. Traji komik dil yine de daral atmosferi tamamiyle dağıtamıyor. Sonunda Hz.İsa'nın cehenneme baskın yaparak destekçilerini kaçırdığı efsanenin cehennemde periyodik olarak mizansen şeklinde ortaya koyulduğunun ve insanların bunu unutarak her seferinde büyük bir ümitle sonradan paramparça patlayacak bir füzeye tıkışmalarının ifşası oldukça çarpıcı. Ancak Hatcher absürd bir şansla, belki de her cehennem ehline tanınan bir şans, boş bir hamburgercinin kapısının ardından kendi cennetini keşfediyor. Her istediğinin anında varolduğu bu ıssız kentte fazlaca da oyalanmadan cehenneme geri dönüp şeytanın hamamböcekleri tarafından tezahüratlarla karşılanacağı ana kadar ıssızlığına dayanabileceği bir cennet bu.
Kitabı tanımlayacak tek kelime sarsıcı olabilir herhalde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder