Babylon 5 tam olarak bir dizinin sündürülünce nasıl cılkı çıktığının örneğini sergiliyor. Tadında bırakacaksın aga. O büyük savaşta Vorlonların da hiç de iyi olmadığını öğreniyoruz ve ardından lambur lumbur büyük savaş sona eriyor. Sonra dünyadaki komplo ile ilgili bir isyan başlıyor. O da sona eriyor. Telepat savaşı çıkacak diyorlar, onu layığıyla hiç de göremiyoruz. Bölümler bir ara kişisel hikayeler etrafında dönüyor. Aslında hatırladığım kadarıyla 4. sezon sonundaki son bölümde binlerce yıl sonradan Babylon 5'e yönelik retrospektif bakış açısının gösterilmesiyle iyice soğuyorum. Son sezon ise bitmek bilmiyor. Yani uzun lafın kısası tadında bırakacaksın aga. Yine de karakterlerin gelişimini ve sonlanmasını izlemek eğlenceliydi. Londo'ya acısam mı, üzülsem mi bilemedim ama akılda kalıcı bir karakter olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Mr. Robot'u psikolojimin tepetaklak olduğu bir dönemde izlemek pek iyi bir seçim olmasa gerek. Çok laf etmeye gerek yok. Sorunlu genç hacker arkadaşımız boyundan büyük işlere karışıyor. Telefon defterimde kayıtlı isimlerden daha çok kişiyle tanışık olmasına rağmen yalnızım yalnızım diye ağlaması pek de inandırıcı değil. Ve bunların bazıları da gayet rahat arkadaş sınıfına dahil edilebilir. Neyse göreceksiniz. Ağır psikolojik dramanın tek sıkıntısı Fight Club ve Vendetta gibi filmlere belki de fazlasıyla göndermeler içermesi. Son bölümdeki belki de olması gereken hızlı ilerlemesi biraz rahatsız etmedi değil. Ancak öyle bir dizi ki bu arka arkaya izlemek zor, sindirme ihtiyacı uyandırıyor. En tatlı şey ise kendini diken üstünde izletmeyi başarması. Çok laf etmeye gerek yok. 2. sezona devam edeceğiz.z.z.z.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder